1- Yusuf

104K 2.5K 190
                                    

Okulun girişine geldiğimde bisikletten indim ve bisikleti elimle kavrayarak demirlere yaklaştırdım. Kafamı kaldırıp Hira'nın gelip gelmediğini kontrol edeceğim sırada sağ tarafımda kalan giriş kapısında durmuş; gözlerini bahçede gezdiren turuncu saçlı çocuğa bakışlarım takıldı, beyaz tenine vurmuş güneş gözlerini kısmasını sağlamış, gözleri çekik hale gelmişti. Kalbimden beynime firar eden düşünceler gözlerimi çevirmeme engel olurken nefsimin oyuncağı olmadan kafamı eğebildim. Bisikletimi bağladıktan sonra lavaboya ilerledim ve örtümü açtım, yine. İğrenç kurallar...

Sınıfın kapısından yanımda hala uykudan uyanamamış Hira ile içeri girdim. Uyku düzenini değiştirip az uyumaya çalışıyordu; fikrinde sünnete icabet vardı fakat belirlediği saatler onu yoruyordu, biraz erken yatıp sabah namazından sonra uyanık kalsa daha kolay olacaktı. En arkaya doğru ilerlerken gözlerim sınıfı taradı ve hiçbir farklılık olmadığını fark etti. "Nur topu gibi sıradan bir günümüz daha oldu." diye mırıldandım. Hira kıkırdama olduğunu zor anladığım bir ses çıkartıktan sonra sıraya oturduk. İlk dersimiz ingilizce, hocamızın çok ses çıkarmadığı nam-ı diğer uyku saatimiz, kapının tıklatılmasıyla bölünmüştü. Kafamı kitaptan kaldırdığım zaman sabahki turuncu kafa görüş alanıma girdi. Turuncu renginin ona kattığı sakin görünüşüne bakmaktan vazgeçip gözlerimi kitabıma çevirdim. Son sınıfta okul değiştirmek iyi cesaret, diye düşünürken kendini tanıtma merasimi başlamıştı.

Yusuf Safkan. Yusuf ismi suretine yakışıyor gibiydi. Ama Yusuf ismine layık olmak vardı bir de, söz konusu yapamadığım, layık olmamasından korktuğum mevzu. Hira'nın dürtüsüyle düşüncelerden arındım ve yüzüne baktım.

"İyi çocuğa benziyor."

"Bilmem, belki. İnşAllah."

"Son sınıfta neden okul değiştirmiş ki acaba?" dediğinde kafamı çevirmeden gözlerimi ona çevirdim. Konunun bizimle alakasız olduğu kadar önemli olmadığını anlaması için birkaç saniye bekledim."Pekala, bizi ilgilendirmiyor." Cümlesiyle düşüncelerimi onayladı, bu sırada Yusuf da Ahmet'in yanında yerini almıştı. Kitabın arasına ayracı sıkıştırıp sıranın altına koydum ve Hira'nın yanında duran geometri kitabını önüme çektim. Kitaba bir bakış atıp oturduğum rahatsız sırada kıpırdandım. Gerçekten çok rahatsızlardı, kafamı arkaya doğru bırakıp başımı duvara yasladım. Uzun bir sene bizi bekliyordu, lisenin bitecek olmasının güzelliği ve gayelerime biraz daha yaklaşıyor olmak azmimi arttırıyordu. Müslüman gençler olarak okuma gayemiz evvela İslam olmalıydı, belki de sadece İslam olmalıydı. Zaten ortada İslam olmasaydı, bunca zorluğa katlanmak mümkün olmazdı. Eski pozisyonuma geri dönüp kitabın kapağını açtım. İlk sayfanın sağında kalan boş alana gayemi yazdıktan sonra en son kaldığım sayfayı açtım.

"Biz yaşayalım diye değil, din yaşasın diye okuyacağız. -Mahmut Efendi"

* * * * *

Yemekhanede uzun sıra kuyruğunda Hira'nın sınıfta unuttuğu telefonunu alıp gelmesini bekliyordum.Bu sırada "Müsade eder misin?" diye düz bir ses duydum;kafamı yan tarafıma çevirince beyaz teni yeni tıraş olunmuş bir çeneyle karşılaştım.Bir adım geri çıkarken bakışlarımı da yüzüne çevirmiştim.Ama "Tabii" derken kafamı yere eğdim.Çünkü başka türlü gözlerine bakıyordum ve onlar...güzellerdi.

Beğenmeniz temennisi ile,Allah'a emanet olun. ^_^


Elif Gibi DikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin