27- Muazzam.

24K 1.3K 303
                                    

Esselamü aleyküm ve rahmetullah Elifler!(Not:Elif olmak cinsiyet gerektirmez.)Biliyorum sizi çok bekletiyorum ama yine affınıza sığınıyorum.Beni de böyle kabul edin. Zaten finale son üç ya da iki bölüm. ^^

Bugün 6 Temmuz!Elif gibi Dik'in birinci yılı! Birinci yılımız mübarek olsun sayın okuyucular!Bu zamana kadar geciken bölümleri sabırla bekleyen, mesaj ve yorumlarıyla beni mutlu eden, hatta hiçbir şey yapmasa bile hikayemi okuyan herkese çok teşekkür ederim; Allah razı olsun. Sizi çok seviyor ve Allah'a emanet ediyorum. Bu arada Ramazan'ın son on gününe girdik, güzel değerlendirelim inşaAllah. :')

DİPNOT: Video Elif ve Yusuf'un yaptığı hareket.

İthaf;her zaman yanımda olan bir tanecik dostuma MinaBa'ya. ^_^ 

Eyüp anahtarı kapının deliğine sokmakla uğraşırken bakışlarımı Dilara'ya çevirdim. Mahcubiyeti mimiklerini ele geçirmişti, göz kapaklarını kaldırmamasına sebep oluyordu. Lisedeki güzelliğinden kaybettiği tek şey makyajı olmuş, mavi gözleri masumiyet kazanmıştı. Önünde birleştirdiği ellerini çözdü ve başını kaldırdı, bakışları kapıda oylanınca ben de kapıya döndüm ve Eyüp'ün lambaları yaktığını gördüm. Hira içeri adım atmadan önce yüzüme baktı ve içeri girdi, Dilara'ya elimle geçmesini işaret ettikten sonra arkalarından ben de girdim. Eyüp kapıyı kapatmaya yöneldiğinde elimle durdurup yüzüne baktım. İma ettiğim, yapması gereken, davranışı anlamayarak hala yüzüme baktığında gülümsedim. Hira için yetersizdi; bunu dahi anlamadığına göre yetmesine çok yol vardı.

"Saat on ikiyi geçmiş, evde üç bekar kız; burada kalacaklar."

"Evet, bu bekar oğlan da hemen yandaki odada kalacak." Yüzüne boş boş bakmaya devam ettiğimde içimde Eyüp'ün zaafını öğrenmemin, ki bu onun imanına yararda bulunacak bir zaaf iken, bunu kullanmayacağım anlamına gelmediğini tekrar ediyordum.

"Tabi önce senin böyle bakmayı bırakman ve önümden çekilmen gerek." Dedi sıkılmış ses tonuyla.

"Sence Hira'nın gözüne böyle girebilecek misin?"

"Oyun mu oynuyorsun benimle?" Kaşlarının ortasındaki çizgiye bakıp tekrar yüzüne baktım, dalga geçtiğimi zannediyordu büyük ihtimalle. "Eyüp bu durum, İslami açıdan uygun değil."

"E kızım ben de odadan çıkmayacağım zat- ; tamam, değişecektim ben."

"Değişeceksin inşaAllah." Diye fısıldadım gülümserken. Kafasını arkaya doğru attı ve nefesini yukarı doğru verdi. Allah'ım bana yardım et, deme tarzı bu olabilirdi. Ardından kıyafet almak için odasına gidip gelmesi bir dakikayı geçmemişti bile, elindeki poşetle kapıdan çıkarken bana göz kırptı ve geride bana mutlu bir gülümseme bıraktı. Değişecekti Allah'ın izniyle.

Salona geçtiğimde Dilara, Hira'yla konuşuyordu; üniversite muhabbeti olduğunu anlayınca beklemeden mutfağa geçtim. Tezgahtaki bulaşıkları görünce derince bir nefes aldım, nefesi geri vermeden evvel bulaşıkları sahibi yıkasın düşüncesini beynime yerleştirdim ve çay aramaya başladım. Krem renginin güzellik kattığı mutfak dolaplarının en sağında bulduğum cam kavanozu elime aldım. Su ısıtıcısını çalıştırdığım sırada söz akşamında yaptığım kahveyi hatırladım; Yusuf'un fincanına karabiber koymak son dakikaya kadar aklımda olmadığı gibi yaptığım da bile bir Elif davranışı olmadığının farkındaydım. Ama bizler İslam'ın çizdiği sınırlar içinde eğleniyorduk zaten, bunu gözümde çok da büyütmemiştim. 

Çayları ince belli bardaklara dikkatlice doldurduktan sonra yanlarına iki bardak da su koydum. Tepsiyi alıp içeri geçtim; iki tane üçlü koltuk, ortaya konulmuş bir sehpa ve televizyondan oluşan küçük salona şirinlik katan koltukların yeşil olmasıydı. Sehpaya tepsiyi koyduktan sonra "Afiyet olsun." dedim. Dilara suya uzanıp dudaklarını bardağa yaklaştırdı, aynı zaman diliminde gözlerini kapattı. Suyun sakinleştiri etkisini kullanıyor gibiydi. Bakışlarını bana doğru çevirdi; karşılıklı duran iki koltuğun birinde ben ve Hira, diğerinde Dilara oturuyordu.

Elif Gibi DikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin