Ertem merdivenden aşağıya doğru inerken sarışın kadın da onu takip etmeye başladı. Olduğum yerde şaşkın bir şekilde olanları izliyordum. Arkamdan gelen ses ile kendime gelmiştim. "Eslem. İlerle lütfen." dedi Ateş. Arkama bakmadan yavaşça ilerlemeye başladım. Merdivenlerin ilk basamağına basarken içimde bir kıpırdama hissetmiştim. Sakin ve temkinli bir şekilde merdivenlerden aşağıya doğru iniyordum. Heyecanlıydım. Kalbim hızla atıyordu. Bir kaç basmak daha indikten sonra karşıma kalın demir parmaklıklar çıkmıştı. Parmaklıkların arkasında ise küçük bir oda vardı sanki. Eski asansörleri andıran yere doğru ilerlerken, Ertem eliyle demir parmaklıkları kendine doğru çekince bende hafifçe geri çekildim.

  Ertem sakin adımlarıyla birlikte içeri girdi. Onun hemen arkasından da sarışın kadın girmişti. Korkuyordum, ama korkumu gizlemem gerekiyordu. Bende sakin adımlarımla birlikte içeri girince arkama döndüm. Önümde Ateş ve Burak duruyordu. İkisi de bana bakarken, "Siz gidin. Biz hemen arkanızdan geleceğiz." dedi Burak sakin bir sesle. Gözlerimi Ateş e çevirince, bana hafif bir gülümsemeyle karşılık vermişti. Demir parmaklıkları tutup bize doğru itti.

  Parmaklıklar yerine oturduktan sonra, kafamı sağ tarafıma çevirdim. Ertem karşısın da duran kırmızı düğmeye basınca bende kafamı tekrar önüme çevirdim. Asansör aşağıya doğru iniyordu. İçimde dolaşan korkuyu hissedebiliyordum. Gözlerimi karşımda duran demirliklere dikmiştim. Derin bir nefes alıp verdikten sonra kendimi sakinleştirmeye çalışarak hafifçe tebessüm ettim ve gözlerimi kapattım.

  Asansör durduğun da gözlerimi yavaşça açtım. Karşımda ise bir adam duruyordu. Demir parmaklıklardan bana doğru bakıyordu. Koyu kahve gözleriyle bana bakarken ellerini koyduğu cebinden çıkarttı ve "Nihayet! Hoş geldin Eslem.." dedi sırıtarak. Şaşkınlığımı ve korkumu gizlemem gerekiyordu. Arkamda duran ellerimi çözen kişiye bakmak için tam arkamı dönecekken, "E hadi. Geçsenize." dedi heyecanlı bir sesle karşımda duran adam. Bir yandan da demir parmaklıkları kendine doğru çekerek kapıyı açtı. Arkama doğru sakince döndüm ve Ellerimi çözen kişiye baktım.

  Bu Ertem'di Ellerim çözüldükten sonra bileklerimi ovdum. Beni bağladığı ip canımı yakmıştı. "Yürü." dedi sarışın kadın. Ve beni hafif iterek yanımdan geçti. Asansörden indikten sonra bana döndü ve bakışlarıyla beni süzdü. Bu kadına şimdiden gıcık olmuştum. Olanları bir kenara atıp asansörden sakin adımlarla çıktım. Etraf aydınlıktı. Yine uzun bir koridor vardı ama, duvarlar ve yerler beyaz renkteydi. Ve parlaktı. Sanki küçükken izlediğim uzay filmlerinde ki Üslere benziyordu. Tavan ise siyah renkteydi. Ve orası da parlaktı.

  Yanıma gelen kişiye yani Ertem'e döndüm ve, "Beni tam olarak neden buraya getirdiniz? Konuşacaksak eğer, neden burada konuşucağız? Bakın, amacınız ne tam olarak bilmiyorum ama, ben burada daha fazla kalmak istemiyorum. Şimdi... Bana kısa bir özet geçebilirseniz, gerçekten de çok güzel olur. Lütfen... Ben neden buradayım?" dedim sakin olmaya çalışır bir ses tonuyla. Gerçekten de bana birilerinin tüm bu olanların ne anlama geldiğini anlatması gerekiyordu. Daha fazla dayanamıyordum artık. Arkamdan gelen parmaklıkların kapanma sesi beni irkiltmişti. Karşımda duran adama baktıktan sonra sarışın kadına çevirdim kafamı. Hepsi bana durgun şekilde bakıyordu. Bu şekilde bakmaları beni sinirlendirmişti.

  Karşımda duran kısa saçlı adam derin bir nefes alıp verdikten sonra gözleriyle beni süzerken, "Birincisi, biz seni buraya konuşmak için çağırmadık." dedi ve kollarını önünde bağladı. "İkincisi, sen buradasın, çünkü sende tıpkı bizim gibi seçilerek buraya getirildin. Aziz Bey, seni zaten şu an odasın da bekliyor. Ben de seni onun yanına götürmek için buradayım. İçeride ki herkes seni görmek istiyor. Ama ilk olarak Aziz Beyle görüşeceksin. Ardından sana verilen küçük bir görevi, yerine getireceksin." derken kalbim hızla atmaya başladı. Aziz Beyin kim olduğunu merak etmeye başlamıştım.

  Bana doğru yakalaşan kısa saçlı adam aramızdaki mesafeyi koruyarak önümde durdu ve, "Üçüncüsü, -bunu bilgin olsun diye söylüyorum küçük hanım- benim adım da Carlo." dedi sırıtarak. İsmi Türkçe değildi. Ama Türkçesi gayet iyiydi. Carlo Geriye çekilirken bende ona bakmayı kesip, "Pekala. Ateş ve Burak geldiğine göre, şimdi sen onu götürebilsin Carlo." dedi sarışın kadın. Sarışın kadına doğru döndüm ve bakışalarımı ona dikerken, "Peki ya senin adın ne?" dedim meraklı bir ses tonuyla. Koyu kahve gözlerini bana çevirdi ve sırıtarak, "Melis. Daha fazla sorun yoksa, artık gidebilirsin bence." dedi sinirini yatıştırmaya çalışır bir şekilde. Buna gülümseyerek karşılık verdim ve Carlo ya doğru dönüp "Tamam. Gidelim bakalım." dedim sakin bir şekilde.

  Benden isteyeceği görev ne olabilirdi? Ve Aziz Bey tam olarak kimdi? Benden ne istiyordu? Bu soruların cevaplarını öğrenecektim. Ve büyük ihtimalle bir karar vermek zorunda kalacaktım. Ve o karar benim hayatımın dönüm noktası olacaktı...

KARA LİSTE-ÇETEWhere stories live. Discover now