(24) ❤ANNE❤

Mulai dari awal
                                    

"Sen isteseydin olurdu. Öyle kafana göre bozamazsın bu işi. Oyun mu oynuyoruz?"

"Bitti dedim! İstemiyorum. Bu konuyu kapatın artık. Beni evlendirmenin mümkün olmadığını gördünüz. Bir daha bana evlilik lafıyla gelmeyin. Ben böyle mutluyum."

Ömer abi odasına gidince Eyüp gelip Harun'un kucağına yerleşti.

"Görüyor musun amca, beş metre zincir yetmedi bağlamaya. Gitti."

Eyüp'ün sözüne gülmemek için kendimi zor tutarken yerimden kalkıp Sultan hanımın duyacağı şekilde mırıldandım.

"Sanırım özür dilemeye gitmiyoruz. Biz de evimize gidelim o halde."

      ***

Aradan geçen birkaç günde Zeynep'in adı hala anılmaya devam ediyordu ama Ömer abinin kararı kesindi. Evde ondan bahsedilmesine bile tahammülü yoktu. Duruma en çok üzülen ise Sultan hanımdı.

Ravza'ya yemek yedirmeye çalışırken telefonumun çalmaya başladı. Arkadaşımın görüntülü aradığını görünce kablosuz kulaklığımı takıp telefonu açtım. Görüntüyü açınca karşımda arkadaşlarımı görmek sevindirmişti beni. Bir araya gelince beni de sohbete dahil etmişlerdi.

Hem Ravza'yla ilgilenip hem de konuşmaya çalışıyordum. Özlemiştim onlarla bir arada olmayı.

"Doğurmadan üç çocuk sahibi oldun. Zor olmuyor mu sana?" Diyen arkadaşıma Ravza'yı gösterdim.

"İnsan bunlarla zorlanır mı hiç? Onlar sayesinde hayat buluyorum."

"Sen çocuk yapmayı düşünmüyor musun?"

"İstiyorum ama kısmet. Olursa hayır demem."

"Harun'la aranız iyi mi? Söyle elini çabuk tutsun. Yeğen bekliyoruz."

"Of Sevgi! Yine başladın."

Sevgi, biraz ağzı gevşek bir kızdı. Bazen ne dediğini bilmese de arkadaş grubumuzun neşesiydi.

"Ne var bunda canım." Diye başlayıp özel durumlarla ilgili nasihat vermeye başlayınca yerin dibine girdim utancımdan.

"Biri şuna çarpabilir mi lütfen. Tam ağzının üstüne çarpın, benle uğraşmasın."

Ravza'yla ilgilenirken masanın üstünde duran telefondan gözümü ayırmıştım. Kızlar Sevgi'ye vurmaya çalışırken eğlenceli halleri güldürmüştü beni.

"Neresine vuralım?"

"Ağzına çarpın. İyi çarpın ağzı yüzü yamulsun. Benle uğraşmak ne demekmiş anlasın. Benim elimde olsaydı öyle bir çarpardım ki..."

"Merak etme biz senin yerine de çarparız."

"Size güveniyorum. Sakın acımayın çarpın. Artık konuşamasın karşımda. Ağzı tutulsun."

Arkadaşlarımla aramızdaki muhabet hep böyle esprili, eğlenceli oluyordu. Kapıdaki hareketliliğe başımı çevirmemle Sultan hanımla gözgöze geldik. Faltaşı gibi açılmış gözleriyle bana bakarken "Sonra görüşürüz" diye mırıldanarak kulaklıktan telefonu kapatma tuşuna bastım. Sultan hanım normalde bana laf söyleyerek içeri girmesi gerekirken öylece kapıda durmuş bana bakıyordu.

"Euzubillahimineşşeytarracim! S...sen neyle konuşuyorsun öyle? Kimi çarpacaklar?"

"Benle uğraşan..."

Lafımı bitirmemi beklemeden dua okuya okuya salondan kaçarcasına uzaklaşmasını izledim. Neden böyle davrandığına anlam vermeye çalışırken bir anda aklıma gelen şeyle kendi kendime gülmeye başladım. Telefonla konuştuğumu farketmemişti ve çarpma mevzusunu yanlış anlamıştı.

ÖMRE BEDELTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang