Ateş'le olanlar... Ah dünün görüntüleri bir film şeridi gibi gözümün önünden geçip giderken Ateş'in beni öptüğü sahnede takılı kalmıştım.

Beni öpmüştü .

Ateş beni öpmüştü..

Anlansızca yüzümde bir sırtış oluşurken parmak uçlarımda dudaklarımın üzerinde gezindim. Beni tam da bu dudaklardan öpmüştü. ..

Didem'in telefonun diğer ucundan seslenmesiyle bulunduğum ruh halimden kurtulmuş ve Didem'e hazılarnıp geleceğime dahir bir konuşma yaptıktan sonra telefonu kapatmış hemen kendimi duşa atmıştım.

Sıcak bir duşun ardından hemen hazırlanmaya başladım. Saçlarımı dağınık bir örgüyle tamamladım. Makyajımı sade ve özenli olmasına dekkat ederek yaptım.

Okula gitmek için hazırdım...

Okula bugün gitmek istiyordum ama bendeki şu şansa bak ki dışarda yağmur yağıyordu. Üstelik hava çok soğuktu. Ne yapalım bir dahaki sefere deyip arabamı çalıştırmaya başladım.

Yol boyunca içimde nedenini bilmediğim kötü bir his bütün vücudumu esir almıştı. Oysa sabah bu his yokken şimdi neden kendimi böyle kötü hissediyordum?

Düşüncelerimle boğuşurken okula geldiğimin bile farkında değildim. Arabamı park ettikten sonra Ateş'in araba park yerine baktım ama boştu ve sanırım Ateş hala gelmemişti. Açıkçası onun hemen gelmesini istiyordum neden bilmiyorum ama sanki o yanımdayken bu içimdeki kötü hisin yerini rahatlamaya bırakacaktı..

Derin bir nefes alarak okula doğru yürümeye başladım. Bahçede sağlı solu gruplar şeklinde konuşan, sahbet eden topluluğun arasından geçerken birinin arkamdan seslenmesiyle arkama döndüm.

Bana seslenen kişi Doğuş'tu.

Gülümseyerek yanıma geldi. "Günaydın Hazan bu sabah erkencisin bunu neye borçluyuz." Deyip muzip bir şekilde gülümsedi.

Erken mi? Madem erken Didem ne diye alacaklı gibi hemen gelmemi istemişti ki? Ah, Didem ya sırf merakından beni erken mi getirtmişti. Bende salak gibi hiç saate bakmamıştım oysa ki dersin başlamasına hala 45 dakikadan fazla bir süre vardı.

Hiç bozuntuya "vermeden," bilmem diye söylendim. Tabikide Didem yüzündendi içten içe ona sinirlenirken yapay bir şekilde gülümseyip Doğuş'a baktım.

Doğuş da bana samimi bir şekilde gülümseyip saatine baktıktan sonra gözlerimin içine bakıp, "derse daha 47 dakika var şöyle karşılıklı güzel bir kahveye ne dersin?" Deyip gözlerimin taa en derinine baktı.

Ah bu çocuk her zaman nasil böyle olabiliyor. Her daim mutlu olmasını da mutlu etmesini de çok iyi biliyor. Bunu bir ara ona sormayı not edip gülümsedim ve sabah sabah güzel bir kahveyle keyfimi yerine getirebilirdim.

Doğuş'a sırıtıp, "sen ısmarlayacaksan neden olmasın" diyerek ona takılmak istedim.

Doğuş küçük bir kahkaha atarak, "ayıp ettiniz Hazan Hanım tabikide kahveler benden siz keyfinize bakın."

Doğuş'un bu sempatik tavırları karşısında kıkırdadım. "Tamam." Diye karşılık verdim.

Doğuş beni süzerek "o halde istikamet kantin. Bayanlar önden" diye konuştu bana geçmem için yol vererek.

Ben kantindeki masalardan birine otururken Doğuş elinde iki kahveyle yanıma geldi. Kahvelerden birini bana uzatırken karşıma oturdu.

Dumanı tüten kahvemin ağzımdaki tadı beni biraz kendime getirebilmişti. Şuan gerçekten nedenini bilmediğim saçma bir şeyin etkisi altında hissediyordum kendimi. Sanki ruhun rahatlamak istiyor ama bunu bir türlü başaramıyormuş gibi hissediyordum.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin