-2. Bölüm-

146 54 16
                                    

Medya: Helin (Thalia Bree)
Barış (Sean O'Donnell)




Arkamı dönüp Helin'in yanında oturan çocuğa baktım. Ne çok konuşmuşlardı ya? Kesin Helin'in sevgilisiydi. Yan yana oturduklarında çok tatlı duruyorlardı. Birden aklıma Eren gelmişti moralimi bozmamak için kafamı toparlamaya çalıştım.

***

Yalnız çocuğun da maşallahı vardı. Gerçi Helin' de güzel kızdı. Onlara bakıp gülümsedim.

Konuşmalarını bölmek istemesemde "Helin tanıştırmayacaksın galiba" deyip göz kırptım. "Aa! Unutmuşum sizi tanıştırmayı. Bu Barış. Sevgilim olur kendisi." deyip gülümsedi. Elimi uzattığımda "Ben de Miray. Tanıştığıma memnun oldum." dedim ve Barış da bana elini uzatıp "Ben de." dedi.
"Gerçekten çok yakışıyorsunuz." deyip gülümsedim. Helin de "Sağol" dedi. Gülümseyerek Barış'a sarıldı. Bayağı sahiplenici bi tavırdı. Ama kim olsa aynısını yapardı. Sonuçta benimle daha yeni tanıştı. Gerçi benim aklımda Barış'la ilgili bir şey yoktu. Zaten Eren'den sonra başka kim olabilirdi ki? Kim onun yerini doldurabilirdi? Yine düşüncelere dalıp gitmiştim.

Taa ki hocanın sınıfa gelip "Günaydın gençler" demesine kadar. Hoca beni gördüğünde "Yeni öğrenci sen olmalısın. Bize kendini tanıtmak ister misin?" dedi ve tam o sırada içeri giren kişiye istemsizce bakmıştım. Sanki bir yerden tanıyordum ama nereden?

Geç kalan çocuk hocadan özür dileyip yanıma oturdu. Kibar birine benziyordu. Bana bakınca bir an duraksadım ve hocanın sesiyle irkildim. "Kendini bize tanıtmak ister misin?"


"Şey.... Tabii" deyip ayağa kalktım ve tahtanın önüne geçtim. "Merhaba. Ben Miray Göksoy. İstanbul'dan geliyorum. Umarım iyi anlaşırız." deyip gülümsedim.


Bana bakan bir sürü göz hissettiğimde çoğu zaman yanaklarım kızarırdı. Ve yine aynısı olmuştu. "Yerime geçebilir miyim" deyip hocaya baktım. Ve "Tabi ki geç" diye bir ses duyduğumda yerime geçtim.


Yanaklarımın kızarıklığı çok belli oluyor muydu acaba? Bir anda yanımdan ses geldiğini duyunca kafamı çevirdim. "Heyecanlanmana gerek yoktu." "Maalesef elimde değil." dedim ve önüme döndüm. Yanımda ki çocuğun adını bile bilmiyordum. Sormak için cesaret ettim ama dersi dinliyordu. Onu bölmemek için vazgeçtim.


Sonunda zil çalmıştı. Sanki 40 dakika değil de 40 saat geçmiş gibiydi. Hele ki ders Fizik olunca...

Helin yanıma gelip "Kantine gidelim mi?" diye sorduğunda itiraz edememiştim. Çünkü çok açtım. Sabah bir şeyler atıştırdığım halde midemden gurultular geliyordu. Gerçi ben her zaman açtım. Ne zaman doydum ki?

Helin'le birlikte kantine girdiğimizde boş bir masaya oturduk ve konuşmaya başladık. Helin ne çok soru soruyordu. Birinin beni bu sorulardan kurtarmasını bekledim ve başımı kaldırdığımda Barış'ı ve sırada yanımda oturan çocuğu gördüm. Dualarım kabul olmuştu yoksa bu soruların ucu sonu gözükmüyordu.


Barış birden "Selam kızlar" dedi. Bende kısık bir sesle "Selam" dedim. Barış Helin'in yanına hala adını bilmediğim çocukta benim yanıma oturmuştu.


Ayağa kalkıp "İstediğiniz bir şey var mı? diye sorduğumda hala adını bilmediğim çocuk "Sen otur ben bir şeyler alıp gelirim kalabalıktır şimdi orası" dedi ve yanımızdan ayrıldı. Gerçekten baya kalabalıktı. Ama kendisi de sırada bekleyecekti. İki dakika sonra geldiğinde şaşırıp "Ne çabuk aldın?Çok sıra vardı." dedim o da beni pek takmayarak yerine oturdu. Evet biraz gıcık olmuş olabilirdim. İnsan bi cevap verirdi dimi?


ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin