''Senin için endişelendim sadece.'' Ses tonu dalmış gözlerimi uyandırıp, boğazımda bir düğüm oluşturacak kadar yoğundu. Ne demişti? Senin için endişelendim. Gözlerimi yavaşça ona kaldırdım. Yaşadığım karmaşadan habersiz gibi devam etti cümlesine. ''Bak dün gece sormayacağım dedim biliyorum ama...'' Ellerini saçlarının arasından geçirdi. ''Seni bu hale getiren şeyi bir gün birisiyle paylaşmak istersen Hazan... Eğer yükünü-''

''İstemem.'' dedim titreyen bir sesle. ''İstemiyorum Yağız.'' Koltuktan ve Yağız'dan uzaklaşma isteğiyle ayaklandım. Sanki yanında biraz daha kalırsam dudaklarımdan dökülüp gidiverecekmiş gibi, kaçtım ondan. Bu paylaşılabilecek bir yük değildi. Yağız'ın omuzlarına yükleyebileceğim bir yük hiç değildi.

Karşımdaki adamın mermerimsi yüzünde buruk bir ifade belirdi. Gözleri cansızlaşmıştı, sanki uykusuzluğu bir anda su yüzüne çıkıvermiş gibiydi. ''Tamam o zaman.'' dedi kabullenmiş bir sesle. ''Yalnızca iyi olup olmadığını öğrenip işe gideceğim.''

''İyiyim.'' dedim gözlerine bakmaktan çekinirken. ''İyiyim, gidebilirsin sen.''

Yağız'ın ağır adımlarla koltuktan kalktığını, odasına çıkmadan önce çok kısa bir an bana bakıp durakladığını hissettiysem de kaldıramadım kafamı. Yeteri kadar zayıflık göstermiştim karşısında. Yıllar yılı herkesten gizlediğim yaralarımı görme eşiğine getirmiştim onu. ''Çok büyütüyorsun Hazan.'' diye mırıldandım kendime kızarcasına. ''Bu o kadar dramatik bir olay değil, atlattın sen bunu. Geçti.''

Ellerimi yeniden belime sararken yavaşça Yağız'ın az önce ve hatta tüm gece kımıldamadan oturduğu yere oturdum. Sıcaklığı ve kokusu hala buradaydı.

Sehpanın üzerindeki evlilik cüzdanına gözlerim takılırken önce Yağız'ın ''Bir şey olursa, kötü hissedersen arayabilirsin Hazan!'' diyen sesini ardından kapının kapanma sesini duydum.

YAĞIZ

Kafamdaki düşünceler bir an bile beklemeden dile gelirken hafifçe arabama yaslandım. Hazan'ın dün geceki hali, uyurken sayıklayışları, titreyen elleri, beline sıkı sıkıya sarılmış kolları bir türlü gözümün önünden gitmiyordu.

Onun tüm o savuşturmalarına, benim ''sormayacağım'' dememe rağmen uzak duramıyordum. Onu bu kadar dağıtan şey karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranamıyordum. Derin bir nefes aldım. Sinan mıydı acaba? Sevdiği adamın abisiyle evlenmiş olmayı mı sindiremiyordu zaman geçtikçe? Pişmanlığının sarsıntıları mıydı bunlar?

Yüreğime çöken ağırlığı çaresizce kaldırmak isterken başımı salladım. Değildi, sıkı sıkıya karnını tutan hallerinin, kabuslarının Sinan'la ilgisi olamazdı.

''Belki de sadece kendimi kandırıyorum.'' diye fısıldadım. ''Pek ala ilgisi olabilir.''

Sarhoş Sinan'ı, Hazan'la gördüğüm o gece geldi aklıma. Karnımdaki kasılmaya eşlik eden bir düşünce belirdi kafamda. Sinan'la daha önce bir şeyler yaşamış olabilir miydi? Belki de hamile-

Sıkılı yumruklarımı açarak kendi düşüncelerimi savdım kafamdan. ''Hayır.'' dedim kendimi yalanlamak ister gibi. Sinan'ı tanıdığın kadar onu da tanıyorsun, yok öyle bir şey.

Hissettiğim şey kıskançlık değildi. Çok farklıydı, biliyordum. Aklıma ilk gelen şey Sinan'ın yaptığı onca iğrenç açıklamadan sonra ilişkileri bu kadar derinleştiyse Hazan'ın ne kadar yaralanmış olabileceğiydi.

Arabanın kapısını açarken yumruklarımı ne kadar sıktığımın farkında değildim. Kendi kuruntularım yüzünden her geçen gün biraz daha kaybediyordum kontrolümü. Tüm bunların ona zarar vermesinden korkuyordum. Benim görevim Hazan'ın hayatına girmek değildi. Ondan uzak kalamadığım için, kendi irademe sahip çıkamadığım için her şeyden habersiz bir kadına bu denli yakın olmak değildi benim görevim.

Nefes- YağHazWhere stories live. Discover now