Geçmişe dair ufak izler.

996 106 16
                                    

İkisi de dönmüş bana bakıyordu yerin dibine geçmeme ramak kalmıştı, Braden’e öldürücü bir gülüş yollayıp odaya geçtim. Bulmuş kendi gibi bir varlık sokmuş odaya tövbe. Hayır yani oda babasının sanki. Biraz geçmeden kapı açıldı, üstümü giymiştim neyse ki.

‘Evde öyle dolaşmak ne demek Ysabel.’

‘Bende öyle gezmeyi seviyorum, sorun yok herhalde.’

‘Tabii neden olsun. Ben birkaç erkek daha getireyim soyun istersen.’

‘Sen ne diyorsun bana özürlü. Sen kendini ne sanıyorsun. Çık odadan.’

Sinirlendiğinde yanında durmak istiyordum. Ben kırıcı biriyim Ysabel alışmalısın.

Çıkmıyor bana bakıyordu. Sinirliydim kendimi engelleyemiyordum, basit bir insanın iki kelimesine o kadar sinir olmuştum ki. Odadan çıktığımda bir çocuğun salonumuzda oturmuş televizyon izlediğini gördüm. Herhalde özürlümüzün arkadaşıydı. Elimde olmadan gittikçe sinirleniyordum

Kendine hakim ol. Olamıyorum yardım et, lütfen.

Vücudumun gevşediğini hissettim ama içimdeki güç beni kıvrandırıyordu. Birden yüzüme dokunduğumda pütür, pütür bir şeyler hissettim ellerime baktığımda ise ellerimin bembeyaz buz gibi olduğunu hissettim.

Bana doğru yaklaşan Bradeni gördüm,

‘Yaklaşma.’

Beni dinlemiyordu. Arkamı döndüm ve geçmesini bekledim, şükürler olsun azalıyordu.

Ne yapacağım ben bu sinir sorunumla, hızla odadan çıkıp Tomısın yanına doğru yürümeye başladım, merdivenlerden salona indiğimde bir sürü kişinin salonda oturup eğlendiğini fark ettim, onlara doğru gülümseyip barın öbürü kısmına yol aldım. Ben erkekler kısmında kalıyordum öteki kısım kızlarındı. En üst kata kadar çıkıp Tomısı aramaya başladım.

‘Tomıss, gire bilir miyim.’

‘Gir.’

Biraz konuştuk; sinirlendiğimde ona olanları anlattım. Bana doğmak üzere olduğumu, o yüzden bu kadar sinirli olduğumu söyledi ya doğuş? Onu nasıl bulacaktım. En iyisi ben kutuplara gideyim öyle halledelim.

‘Thomas, son bir şey sormak istiyorum.’

‘Adımla eğlenmediğin sürece sora bilirsin tatlım.’

‘Doğmama, geçmişimi bilmenin yararlı olduğunu düşünüyorum ama geçmişimi öğrenemiyorum beynim sanki engelliyor beni, yapa bileceğim veya yapabileceğin bir şey var mı?’

‘Tahmin ettiğim bir şey var; Evet kafanın içinde ruh bariyeri tarzında bir şey var ve bu bir ruh doğanı işareti demek, eskiyi hatırlaya bilmek için bir ruh doğanından yardım almalısın ama burada bulunan ailesinde ruh doğanı bulunan 3 kişi var; sen, Braden ve Artemis. Ben yardım etmek isterdim ama biliyorsun ben bir doğan değilim. Şanssız çocuklardan biriyim.’ Deyip göz kırptı.

Artemis, evet yavrum seni bulacağım.

Koşturarak aşağı indim, şu deli kalabalıkla da bir ara tanışmak isterim yani, mutfağa daldım ve karşımda dolaptan yemek aşırıp yiyen Artemisi gördüm. Yemek demişken karnımın guruldadığını hissettim, sabahın 2 siydi ve hiç bir şey yemiyordum 1 gündür.

‘Şşt. Çaktırmadan oradan bir şeyler uzat, açım aç.’

Kedi gibi dolaptan kafasını uzattı, gülümseyerek, elindeki sandviçi uzattı. Bugün olanların hepsini artemise anlattım bende, oda bana buraya yerleşmeyi nasıl doğduğunu anlattı. Garipti, yani sabah bir doğan olarak uyandığını söyledi. Zaten dünyadaki kolay şeyler beni bulmaz.

Akşam için anlaştık yardımcı olacaktı bana, ne kadar mutlu olduğumu anlatamazdım. Karnım tok, geçmişim öğrenilmek üzere beni bekler. Güle oynaya gezinirken; sabah bizim odada olan çocuğun beni kalabalığın arasına alıp herkesle tanıştırmaya başladı, hepsi sıcak kanlı çocuklardı, pardon doğanlardı demeliyim. Ben hala bu fikre inanmıyordum. Bir doğalım sonra bakarız havasındaydım. Herkesle tanışmam bittikten sonra izin isteyip odama çıktım akşam olana kadarda uyudum.

Rüyamda yine o küçük yeşil gözlü kızı görmüştüm. Özlemişim onu görmeyi; uyandıktan beş dakika sonra Artemis geldi. Yere çizdiği halka üzerine oturdum, ellerimi tuttu ve bir şeyler mırıldanmaya başladı, sonrası ise bir karanlık,

Küçük bir kız gördüm, hey o benim;

Yataktan ayaklarını sallandırıp ifadesizce yere bakıp gülümsüyordu, odanın kapısı açıldı,

‘Gelin küçük efendi.’

Sesin sahibine baktığımda, orta yaşlı bir kadın gördüm galiba evin hizmetçisiydi. Ama ben onun yüzüne değil de başka bir yere bakarak konuşuyordum.

‘Peki Anato, geliyorum yardım edebilir misin, biliyorsun göremiyorum.’ O küçücük yüzdeki acı gülümsemeyi gördüm

Ben eskiden kör müydüm? Ö yüzden mi gözlerim bu renkti? Nasıl gözlerim açılmıştı? Tepki veremiyordum ben kör değilim diye bağırıyordum ama beni duyan kimse yoktu, bende izlemeye devam ettim.

Merdivenlerden indiğimde büyük salonda oturan, büyük bir aile gördüm , ben bir kadının kucağında oturuyordum, bellerine inen saçları al al yanakları vardı, bana ne kadar çok benziyordu, yada ben ona benziyordum; O benim annemdi senelerce özlem duyduğum kadın,

‘Anne, babiş nerde? Hadi babişin yanına gidelim onu özledim.’

Baba lafını duyunca istemsizce onları izlemeye başladım, bahçeye çıktık. Uzun bir adam Ormanın önünde durmuş bize el sallıyordu

‘Ysabel, hayatım baba bize el sallıyor.’

Özlemiştim..

Sonra bir silah sesi duyuldu ormandan ve babamın sesini duydum

‘Adeline, sevgilim geliyorlar. Ysabeli, David’ın çocuklarıyla şehre bırakmalıyız. Her şey hazır, çabuk ol.’

Sonra acı vedalaşmayı izledim. Ve arabaya koyuluşumu, orda 2 çocuk daha vardı el ele tutuşmuş ağlıyorlardı. Annem beni arabaya bindirince ağlamayı kesmiş bana bakıyorlardı sonra beni aralarına alıp ağlamaya devam etiler. Bende ağlıyordum, Araba yavaşça çalıştı ve ben evde kaldım. Beş dakika sonra etraf çatışma alanına dönüştü, ve sonra birden kendimi arabada buldum, uzaktan o koca ev belli oluyordu ve bir patlama sesi, bütün ev yok olmuştu. Ailem beni böylemi terk etti?

Korktuğum o silah sesi bu yüzden miydi yani. Arabanın içinde oturup anlamsızca bakıyordum, ne anlamı vardı bunların. Kendime baktım, kör ve savunmasızdım, uyumuyor kafamı dışarıya çevirmiş öyle dalmıştım. Çocuklardan bir arkadan gözlerimi kapadı, sanırım erkek olanıydı;

‘Benim gözlerimi kapatman bir işe yaramaz, çünkü göremiyorum.’

Demiştim.. Çocuk ise susmamı söyleyip tutmaya devam etmişti kısa bir süre sonra elleri parlamaya başladı,

‘Bana bir ömür boyu borcun var, unutma bunu.’

Hatırladığım tek şey bu kelimeydi, gözüme giren ışıkla uyanmıştım artık. Nasıl bir şeydi bu, ben ne ara yatağa gelmiştim?

Buzdan Doğan(Yenileniyor.)Where stories live. Discover now