Bölüm 71

210 39 16
                                    


 'Diğer grup varmak üzere.' dedi ben kendimi ondan uzaklaştırırken. Başımı sallamakla yetindim. Kendimi böylesine utanç verici bir duruma soktuğuma inanamıyordum. Tüm gardımı indirmiştim resmen. Ige için olan endişelerim tüm dengemi bozmuştu.

'Gidelim o halde.'

'Valentine-'

'Daha sonra.' diye böldüm sözünü. 'Tüm bunlar sona erdiğinde ve Ige güvende olduğunda konuşalım.'

'Nasıl istersen.' Geldiğimiz yoldan geri yürümeye başladık.

'Alexander nasıl?' diye sordum garip sessizlik uzayınca.

'İlk geldiği zamankinden çok daha iyi. Kendi yaşında bir arkadaşının olması ruhuna iyi geldi.'

'Zeki ve duygusal bir çocuk.'

'Öyle gerçekten de. İncinmemesi için oldukça dikkatli davranmam gerekiyor.' Derin bir iç çektim. Kendisine acındığını ya da özellikle iyi davranıldığını kolayca anlayabilecek kapasitedeydi. Sanırım azarlanması da bu yüzdendi, farklı davranılmaktan hoşlanmıyordu belli ki.

'Trafik kazasında ölmüşler. Ben...İnanamamıştım.'

'Oldukça üzücü bir durum. Fakat insanoğlunun faniliğine engel olmaya benim gücüm yetmez.' Buruk bir gülümseme yayıldı yüzüne. 'Bildiği için tanrı bana öylesine bir güç bahşetmedi belki de.'

'Gücün yetseydi kurtarır mıydın?'

'Sanırım. Fakat o zaman belki de çok daha büyük bir ıztırapla cezalandırılıyor olurduk.'

'Neden bunları yaşamak zorundayız?' Ellerini arkasında birleştirip bakışlarını göğe doğru kaldırdı. Gözleri kısıldı.

'Farklı gezegenden gelsek de güçlerimiz farklı olsa da tek bir sebebi var. Aç gözlülük.'

'Kulağa çok zavallıca geliyor.'

'Bu dünyanın gerçekliği.' Askerlerin silahlarını hazırladığı alana vardık. Birkaçı bize doğru kaçamak bir bakış atsa da kimse ağzını açıp tek bir kelime dahi etmiyordu. 'Nick.'

Evlerden birinden kucağında küçük bir bebekle bir adam çıktı. Üstün ırk değildi.

'Buyurun efendim.'

'Çocukları yanına al.'

'Emredersiniz.'

'Yavuz, siz de benimle gelin.'

'Tamam.' Arkamızdan gelmek üzere olan Yavuz'a bir bakış attı.

'Fransızı da getir.' Yüzü dökülse de bir şey demedi. Çok geçmeden, içinde hiçbir şey olmayan sade bir odada toplanıldı. En baş köşede Kurenai oturuyordu. Sağ çaprazında Yavuz, sol çaprazında da ben vardım. Sora ve Chlothar yanımda, Kurenai askerlerinin karşısına geçmişti. Kurenai, herkesin odaklandığına emin olduktan sonra konuştu.

'Sizi dinliyorum.' Odamda Ige'nin haykırışını duymamdan itibaren tanık olduğum her şeyi anlattım. Büyüsünün muazzam gücünü, vücudunu nasıl değiştirdiğini, askerlerin nasıl onun önünde diz çöktüğünü... Ve de zihnime nasıl girdiğini. Bunu söylerken tereddüt etmiştim çünkü şimdiye kadar zihnime hiçbir büyü etki etmemişti. İçimdeki Ryujin kanından dolayı kimse zihnime girememişti. Şimdi bunun artık geçerli olmaması savunmasız hissettiriyordu. Nitekim beklediğim gibi ortama ağır bir sessizlik çökmüştü. Bu durumu etraflıca değerlendirdiklerini hissedebiliyordum.

'Valentine.' Sessizliği Sora bozmuştu. Soğuk bir ciddiyetle bana bakıyordu. 'Sen Ryujin değilsin.' Şaşkınlık içinde ona baktım.

'Anlamadım?'

SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin