Bonus Bölüm

307 41 29
                                    


 'Bunu gerçekten şimdi tartışmak zorunda mıyız,abla?' diye sordu sıkılmış bir ifadeyle. Hayretler içinde ona baktım. Bu çocuk beni delirtiyordu!

'Az daha karakola düşüyordun,Alex! Okul laboratuvarındaki malzemeleri sırf eğlence için rastgele kullanamazsın. Bu çok tehlike-'

'Zeki ve yaratıcı insanlara meraklarını giderecek yeterince olanak sağlamadıkları için içinde bulunduğum bu durumun bir kısmı yetkililerin suçu.' Gözlerimi kısarak bakışlarımı ona diktim. Ürktüğünü hissedebiliyordum fakat geri adım atmıyordu.

'Seni velet, o okulda kalmak isteyen sendin. Yaşıtların gibi davranmak istediğini söyleyip Robert'la gizlice patlayıcı yapamazsın!'

'Böyle bir günü bu şekilde mahvetmen çok uygunsuz. Papatya çayı ister misin?'

'Yanıma gel.' dedim buz gibi bir ses tonuyla. Aceleyle kulaklarını kapayıp geriye doğru adım attı.

'Anne bu sefer neden küçük dayıya kızıyor, Sora Dayı?' diye sordu Sora'nın omuzlarındaki minik kız çocuğu. Erkek olan Sora'nın elini bırakıp Alex'in kucağına atladı.

'Çok güzel kokuyorsun, Alex Dayı.' dedi neşeyle mavi-yeşil gözlerini Alex'e dikerek.

'Dayını ısıramazsın, Jason.'

'Tanrım,anne! Böyle bir şeyi asla düşünmezdim.' diye cevapladı aşırı bir şaşkınlıkla. Bakışlarımı Sora'ya çevirdim.

'Çok teşekkürler. Sayende senin gibi bir baş belası daha yetişiyor.' Bakışları sırıtan Jason ile birleşince yaramazca göz kırptı Sora.

'Daha yolun başındayım. Ama çok ümitliyim.' Derin bir iç çektim. Çocuklara garip şeyler öğretip duruyordu. Gördükleri tek insan Alex ve Robert'tın ailesiydi ve onların bizimkinden farklı kokusunu, kalplerinin gürültülü oluşunu, kanlarının hızlı akıyor oluşunu çok ilginç buluyorlardı. Sora onlara en lezzetli yemeklerin öyle olduğunu söylemişti. Bunu Kristen dişlerini Alex'i kokladıktan sonra dişlerini koluna geçiriverince öğrenmiştim. Cezası ağır olmuştu tabi ki fakat bu durum Sora'yı eğlencesinden alıkoymuyordu. Kristen birden Sora'nın omuzlarında diklendi.

'Babam geldi!' diye bağırarak Sora'nın omuzlarından atlayıp kapıya koştu. Jason da hemen ardından onu takip etti.

'Kocanı karşılamaya gitmeyecek misin?' diye sordu Alex gizleyemediği bir gülümsemeyle. Gözlerimi kıstım.

'Bu iş burada bitmedi.'

'Bu konuyla ben ilgileneceğim,Ige. Yaptıklarının affedilecek bir yanı yok.' Sora'nın sırtına gücümü sakınmadan bir şaplak attım. İnleyerek iki büklüm oldu.

'Aklından geçen şeyi yaparsan seni Skytower'dan sallandırırım,anladın mı beni?'

'Aklımıza girmediğini söylemiştin.' diye homurdandı omzunu ovarken. Alex yanında gıkını bile çıkarmıyordu.

'Sorun çıkaracağını anlamak için aklına girmeye gerek mi var?' Girişten gelen gürültüyü duyunca göz ucuyla ikisine baktım. 'Bu son uyarım, ayağınızı denk alın.' Aynı anda başlarını salladılar. Anladıklarından emin olduktan sonra yanlarından ayrıldım. Bu tehdit onlara engel olmayacaktı tabi ki ama bir süreliğine idare ederdi en azından.

Adımlarımı hızlandırarak Valentine'i karşılamaya gittim. İkizlerin bir bacağına, diğeri de diğer bacağına yapışmış babalarının onları yürüyerek sürükleyişine neşe içinde gülüyorlardı. Varlıklarını neredeyse fark etmeyecek kadar hafiflerdi Valentine için fakat çok zorlanıyormuş gibi rol yapıyor oluşu çok hoşlarına gidiyordu. Bir süre bir şey söylemeden Valentine'i izledim. Yüzündeki derin, koşulsuz sevgi dolu gülümseme o kadar güzel, o kadar ışıl ışıldı ki... Ona baktığımda hala kalbimin hızla atmasına neden oluyordu. Ona dokunma, onunla olma, sesini duyma, gözlerine bakma arzum hiç azalmıyordu. Her gün yeni bir özelliğini keşfediyordum ve bu beni heyecanlandırıyordu.

SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin