-ON DÖRDÜNCÜ KİTAP-

Start from the beginning
                                    

Yine bir sessizlik oldu, iki taraf da beklemedeydi sanki. Birdenbire, karanlığın derinlerinden bir bağırtı duyuldu. Kimseler görünmediği ve insana sanki karanlığın kendisi bağırıyormuş gibi geldiği için, büsbütün tehditkâr ve korkunç havası olan bir sesti bu.

- Kim var orda?

Aynı zamanda omuzlara yatırılan tüfeklerin tıkırtısı duyuldu.

Enjolras, gür ve vakur bir sesle karşılık verdi:

- Fransız Devrimi!

- Ateş! dedi ses.

Bir şimşek, kızgın bir fırının kapağı birden açılıp kapanmış gibi, binaların sokağa bakan cephelerini bir baştan bir başa kızıla boyadı. Barikatın üstünde müthiş bir patlama oldu. Kızıl bayrak yere düştü. Yaylım ateşi o kadar şiddetli ve yoğun olmuştu ki, gönder direğinin, yani yolcu arabasının okunun ucunu koparıp atmıştı.

Evlerin saçaklarından seken kurşunlar barikatın içine girip birçok kişiyi yaraladı.

Bu ilk yaylım ateşinin dondurucu bir etkisi oldu barikattakiler üzerinde. Hücum, pek sert ve en gözü pekleri bile düşündürecek nitelikteydi. Besbelli, karşılarında en azından koca bir alay vardı.

Courfeyrac:

- Arkadaşlar, diye bağırdı, barutumuzu ziyan etmeyelim. Karşılık vermek için, onların sokağa girmelerini bekleyelim.

- Her şeyden önce de, bayrağı kaldıralım! dedi Enjolras.

Ve ayaklarının dibine düşmüş olan bayrağı yerden aldı.

Dışarıda, harbilerin namlulardan çıkardığı sesler duyuluyordu.

Enjolras sordu:

- En cesur kim var burada? Bu bayrağı tekrar kim diker barikatın üstüne?

Kimseden ses çıkmadı. Şüphesiz yeniden namlulara hedef olduğu bir sırada barikatın üstüne çıkmak, düpedüz ölmek demekti. En yiğit kişi bile, kendini göz göre göre ölüme atmakta tereddüt eder. Nitekim, Enjolras'ı bile bir ürperti sarmıştı. Tekrar sordu:

- Kimse yok, öyle mi?

II

BAYRAK: İKİNCİ PERDE

Corinthe'e gelinip, barikatın yapımına başlandığından beri, Mabeuf Baba'ya hiç dikkat eden olmamıştı. Oysa Mösyö Mabeuf bir an olsun topluluktan ayrılmamıştı. Meyhanenin zemin katma girmiş ve tezgâhın arkasına oturmuştu. Orada, o, kendisi için bile yok olmuştu âdeta. Ne bakıyor ne de düşünüyordu sanki. Courfeyrac da, başkaları da, iki üç kez onun yanına yanaşıp tehlikeyi haber verecek, oradan çekilmesini söyleyecek olmuşlarsa da, o, söylenenleri hiç anlar gibi görünmemişti. Kendisiyle konuşulmadığı zaman, sanki birilerine cevap veriyormuş gibi ağzını oynatıyor, ama ona hitap edilir edilmez dudakları hareketsizleşip, gözleri canlılığını kaybediyordu.

Barikatın saldırıya uğramasından birkaç saat önce aldığı vaziyeti hiç değiştirmemişti. İki yumruğu iki dizinin üstünde, başı sanki bir uçurumdan aşağı bakıyormuş gibi eğik, öylece duruyordu. Hiçbir şey, onu bu vaziyetinden ayıramamıştı. Zihni sanki barikatta değil de başka bir yerdeydi. Herkes gidip kendi savaş mevziine girdiğinde, alt salonda direğe bağlı Javert, yalın kılıç onu bekleyen bir isyancı ve bir de o, Mabeuf, kalmıştı. Saldırı sırasında patlama olduğunda, fiziksel sarsıntı onu etkilemiş ve Mabeuf Baba, uykudan uyanmışçasına birden ayağa kalkıp, salonu geçmiş ve tam Enjolras, "Kimse yok, öyle mi?" diye çağrısını tekrarladığı an, yaşlı adamın, meyhane kapısının eşiğinde belirdiği görülmüştü.

SefillerWhere stories live. Discover now