°5°

7.4K 500 460
                                    


"Korkunun kendi kendine beslenen bir canavar olduğu söylenir. Bir şeyden korktuğunuzda ve onunla yüzleşmekten kaçındıkça, korkuyu bizzat kendiniz büyütmüş oluyorsunuz. Korkularla yüzleşmek gerektiğini söylemek kolaydır; zor olan bunun yapmanın doğru bir yolunu bulmaktır."

Korkularımla yüzleşecek bir cesaretim olsaydı ben, şu an burada olmazdım ki bu bi kesindi. Bu tür laflar bana saçma gelirdi. Çünkü hiçbir yararı dokunmadan yara açardı.

Çoğu zaman olgun bir kızdım, çoğu zaman iyimser, çoğu zaman havalı, çoğu zaman espiritüel.. Fakat hiçbir zaman asıl ne olacağımı bilememişim.

Karar verememek, insanlara uyum sağlayamamak, iyi geçinememek, kötü olan herşeyden uzak duramamak kavramlarından oldukça korkup uzak durdum.

Evet korkuyordum fakat bu korkum hep vardı ve hep olacaktı.

Be-

"Hey öğrenci! Hey Se Yubi sana diyorum!"

Kafamı daldığım ağaçtan kaldırıp şaşkın yüz ifadesiyle karşımdaki kişiye döndüm.

"E-efendim Pavyo-aman Bay Kim?" diyip ayağa kalktım. Kafamla kısa bir selam verip ellerimi önümde birleştirdim.

"Zilin çaldığından farkındasındır umarım."

Telaşla dudağımı dişledim. "Şimdi gidiyorum sınıfa."

Tekrar başımla selam verdim, gideceğim sırada durmam için kolumu tuttu.

"Benimle gel, bu ders seninle işim var." dediğinde yutkunup suratına ve sonra da ayakkabılarına baktım.

Aha.. Şaşırmamıştım gene şu pavyon renkli ayakkabılar.. Tanrım! Bi eskimedi gitti!

Önüne dönüp ilerlemeye başlarken arkasından ilerledim. Her yürüşünde daha bi belirginleşen arka tarafı dikizlenemeyecek gibi değildi.

Hayır, saçmalamayın! Öğretmen götü falan kesmiyorum..

Kesiyor muyum?

Sanırım öyle..

Fakat herkes kesiyor bende sorun yok ki onun götü elma gibi olmayacakt-ah.. Düşündüğüm şeye bak.

Kilitli olan odaya geldiğimizde anahtarı arka cebinden çıkarıp kapıyı açtı.

Arkasından koyun gibi geliyordum. Sandalyesini çekip oturdu. Karşısında fazla beklemeden bende oturdum.

Bakışlarıyla beni baştan aşağı süzüp sert bir ifade takındı. O bana bakarken ben tavanı veya sağı solu süzüyordum.

"Se Yubi.. Anlat bana."

Kafamı yana eğerek kaşlarımı kaldırdım. "Neyi anlatıyım?"

"Kendini, kendinle ilgili olan herşeyi."

Ne demek istiyordu? Kendimi nasıl anlatabilirdim ki? Zaten beni az da olsa tanıyordu.

"Adım Yubi soyadım Se. 17 yaşında masu-"

"Yubi!" keskin yüz hatları belirince kızdığını anlayıp gülümsedim.

"Ne anlatmalıyım? Normal her insan gibi zor yaşantısı olan bir kızım. Siz bunu nasıl yorumlayabilirdiniz ki öğretmenim?"

Gözlerimi yüzünde gezdirdim. Adam çok yakışıklı be.. Aşırı keskin bakışları, insanı deli eden cazibesi ve öldürücü bir kokusu vardı. Bu koku uzaktan bile burnuma buram buram geliyordu. Harbiden bu adam insansa bizler neydik..

Tamam aşırı övüyor olabilirim ama belirli bir seviyede yavşıyorum yani..

Onu süzerken dudağının kenarının yukarıya kalktığını gördüm. Kaşlarımı kaldırıp iddialı bir şekilde yüzüne baktım "Peki ya size 'kendini anlat' deseydim ne derdiniz Bay Kim?"

Reset/JJKWhere stories live. Discover now