BELEDİYE ZABITASINA AİT BAZI MESELELERİN ÇÖZÜMÜ

Почніть із самого початку
                                    

Böyle konuşuyordu. İki büklüm, hıçkırıklarla sarsıla sarsıla, gözleri yaşlardan körleşmiş, göğsü bağrı açık bir halde, ellerini ovuşturup bükerek, kuru kuru, kısa kısa öksürerek ve can çekişir gibi gayet hafif bir sesle kekeleyerek anlatıyordu bütün bunları. Büyük acı, sefillerin çehresini değiştiren kutsal, korkunç bir ışıktır. O an Fantine, yeniden güzelleşmişti. Ara sıra konuşmasını kesip hafiyenin redingotunun eteğini sevgiyle öpüyordu. Granitten bir kalbi bile yumuşatabilirdi bu; ama odundan bir kalbi yumuşatmaya imkân yoktur.

- Hadi bakalım, dedi Javert, seni dinledim. Bitti mi bütün söyleyeceklerin? Şimdi yürü! Altı ay yatacaksın! Ölümsüz Peder inse gökyüzünden, bir şey yapamaz.

Bu tumturaklı sözü, "Ölümsüz Peder inse gökyüzünden, bir şey yapamaz" sözünü duyunca, Fantine kararın kesin olduğunu anladı. Olduğu yere yığıldı. "Merhamet!" diye mırıldandı.

Javert sırtını döndü.

Askerler kızı kollarından yakaladılar.

Birkaç dakika önce bir adam, kimse farkına varmadan içeri girmişti. Kapıyı kapayıp sırtını ona dayamış ve Fantine'in umutsuz yalvarışlarını dinlemişti.

Askerler, bir türlü yerden kalkmak istemeyen bahtsız kıza tam el attıkları an adam, bir adım ilerledi, karanlıktan çıktı:

- Bir dakika, lütfen! dedi.

Javert gözlerini kaldırdı ve tanıdı: Mösyö Madeleine'di bu. Şapkasını çıkarıp sıkkın bir acemilikle selam verdi:

- Affedersiniz, sayın Belediye Başkanı...

Bu sayın Belediye Başkanı sözü, Fantine üzerinde garip bir etki yaratmıştı. Mezardan çıkan bir hayalet gibi birden dimdik ayağa fırladı, iki koluyla askerleri yana itti ve tutmalarına meydan kalmadan dosdoğru Mösyö Madeleine'in üzerine yürüdü; sabit bir nazarla ona bakarak, kendinden geçmişçesine haykırdı:

- Ya! Demek Belediye Başkanı mösyö sensin!

Sonra bir kahkaha kopardı ve onun yüzüne tükürdü.

Mösyö Madeleine yüzünü kuruladı, sonra:

- Müfettiş Javert, bu kadını serbest bırakınız, dedi.

Javert, çıldırmak üzere olduğunu sandı. O an arka arkaya, âdeta birbirine karışmış bir halde, hayatının en büyük heyecanlarını duyuyordu. Bir sokak kızının bir belediye başkanının yüzüne tükürdüğünü görmek öyle müthiş bir şeydi ki, en korkunç bir ihtimal olarak dahi, böyle bir şeyin olabileceğine inanmayı en kutsal şeylere küfür sayardı. Öbür yandan, düşüncesinin derinliklerinde, bu kadının ne olduğuyla bu belediye başkanının ne olabileceği arasında kafasında belli belirsiz iğrenç bir yakınlaştırma yapıyor ve bu olağanüstü saldırıda pek olağan bir şeyler olduğunu dehşetle fark ediyordu. Fakat bu belediye başkanının, mülki amirin sakin sakin yüzünü kurulayarak, "Bu kadını serbest bırakınız," dediğini gördüğü zaman, hayretten donakaldı; ne düşünebiliyor ne de konuşabiliyordu. Olası şaşkınlıkların azami sınırı aşılmıştı onun için. Dili tutulmuş gibi kaldı.

Bu söz Fantine üzerinde de daha az garip bir etki yaratmamıştı. Çıplak kolunu kaldırdı ve sendeleyen bir kimse gibi sobanın mandalına yapıştı. Bu arada çevresine bakmıyordu. Alçak sesle, kendi kendine söyleniyormuş gibi, konuşmaya başladı:

- Serbest ha! Beni bırakıyorlar demek! Altı ay hapis yatmayacağım demek! Kim dedi bunu? Kimse böyle bir şey söyleyemez. Yanlış duydum. Bu, o canavar belediye başkanı olamaz! Siz mi söylediniz bunu iyi Mösyö Javert'im, kim söyledi benim serbest bırakılmamı? Oh, bakın görün size anlatacağım, o zaman beni bırakırsınız. Bu Belediye Başkanı olacak canavar, bu ihtiyar cani yok mu, İşte her şeyin sebebi o. Düşünün, Mösyö Javert, beni İşten kovdu! Atölyede dedikodu yapan bir sürü şırfıntının yüzünden. İğrenç bir şey değil mi bu? Namusuyla işini yapan yoksul bir kızı kovmak! O zaman yeterince para kazanamaz oldum, başıma gelen bütün felaketler de bundandı. Önce bu polis beylerin bir düzeltme yapmaları gerekiyor. Hapishane müteahhitlerinin zavallı insanlara haksızlık etmeleri önlenmelidir. Bakın size bunu açıklayayım. Gömlek dikmekten on iki metelik kazanıyorsunuz, bu on iki metelik dokuza iniyor. Yaşamanıza artık imkân yok demektir. Ne halin varsa gör, olabildiğini ol. Benim küçük Cosette'im var, kötü kadın olmaktan başka çarem yoktu. Şimdi anlıyorsunuz İşte, bütün kötülüğü yapan şu alçak Belediye Başkanı'dır. Ondan sonra, subaylar kahvesinin önünde o burjuva mösyönün şapkasını çiğnedim. Ama o da bütün elbisemi mahvetmişti karla. Bizim gibilerin gece için bir tek ipekli elbisemiz vardır. Görüyorsunuz İşte Mösyö Javert, bile bile, sahiden ben hiçbir kötülük yapmadım. Her yerde de benden çok daha kötü kadınların çok daha mutlu olduklarını görüyorum. Ah Mösyö Javert, beni dışarı bırakmalarını siz söylemiştiniz, değil mi? Bilgi toplayın, ev sahibimle görüşün, şimdi artık kiralarımı vaktinde ödüyorum, dürüst olduğumu size söyleyeceklerdir. Ah Tanrım, affedersiniz, farkına varmadan sobanın anahtarına dokunmuşum, duman çıktı.

SefillerWhere stories live. Discover now