-BEŞİNCİ KİTAP-

En başından başla
                                    

Madeleine Baba herkesi işe alıyordu. Gerekli kıldığı tek bir şey vardı: Namuslu erkek olun! Namuslu kız olun! Söylediğimiz gibi, nedeni ve ekseni olduğu bu faaliyetin ortasında Madeleine Baba, servet yapıyordu. Fakat basit bir ticaret adamı için işin oldukça garip olan tarafı şuydu ki o, hiç de başlıca kaygısı servet yapmakmış gibi görünmüyordu. En az kendisini, daha çok başkalarını düşünüyor gibiydi. 1820'de, Laffitte bankasında adına yatırılmış altı yüz otuz bin frank tutarında bir para bulunduğu biliniyordu; ama bu altı yüz otuz bin frankı kendisine ayırmadan önce, şehir ve fakir fukara için bir milyondan fazla harcamıştı.

Hastane kötü donatılmıştı; oraya kendi parasıyla on yatak daha koydurdu. Montreuil-sur-Mer yukarı şehir, aşağı şehir diye ikiye ayrılmıştır. Kendi oturduğu aşağı şehirde sadece bir okul vardı; harabe halinde, yıkık dökük bir yerdi bu. Biri kız çocuklar, diğeri erkek çocuklar için olmak üzere iki okul yaptırdı. Her iki öğretmene de yetersiz gelen resmî aylıklarının iki katı tutarında bir tazminatı kendi kesesinden ödüyordu. Bir gün bu yaptığına şaşan birisine şöyle dedi: "Devletin iki en önemli görevlisinden biri sütnine, öteki okul öğretmenidir." Masrafı kendisine ait olmak üzere, Fransa'da o vakte kadar hemen hiç bilinmeyen bir çocuk bakımevi açmış, ayrıca yaşlı ve sakat işçiler için bir yardım sandığı kurmuştu. Fabrikası merkez olmak üzere, çevrede çarçabuk yeni bir mahalle doğmuştu. Burada birçok yoksul aile bulunduğundan, bunlara bedava ilaç veren bir eczane açtırmıştı. İlk zamanlar, onun işe başladığını gören saf kullar, "İşte, zengin olmak isteyen gözü pek bir adam," demişlerdi. Aynı saf kullar onun, kendinden önce memleketi zenginleştirdiğini gördüklerinde de şöyle dediler: "Gözü doymaz bir adam." Bunu özellikle olası kılan şuydu: Dindar bir adamdı o, hatta dindarlığını uygulamada gösteriyordu.

O devir için çok makbul bir şeydi bu. Her pazar muntazaman, bas sesle okunan ayin duasını dinlemeye gidiyordu. Bölgenin, her yerde rekabet kokusu sezen milletvekili, çok geçmeden bu dindarlıktan pirelenmeye başladı. İmparatorluk yasama meclisi üyeliğinde bulunmuş olan bu milletvekili, Fouche, Otrante Dükü adıyla tanınan bir şapel rahibinin dinî fikirlerini paylaşmaktaydı ve onun hem yaratıcısı hem de dostuydu. Kapalı kapılar ardında yalnızken, Tanrı'yla tatlı tatlı alay ederdi. Fakat zengin fabrikatör Madeleine'in saat yedi ayinlerine gittiğini görünce, bunda muhtemel bir milletvekili adaylığı sezinleyip onu geride bırakmaya karar verdi. Günah çıkarıcı bir Cizvit rahibi tuttu ve büyük ayinlere, öğleden sonra icra olunan ayinlere gitmeye başladı. O devirde ikbal hırsı demek, kelimenin tam anlamıyla kilise yarışı demekti. Bu korkudan Tanrı kadar yoksullar da yararlandılar, çünkü sayın milletvekili de kendi parasıyla hastaneye iki yatak koydurdu ve böylece ilave yatak sayısı on iki oldu.

Ne var ki, 1819 yılında bir sabah, şehre bir söylenti yayıldı: Valinin teklifi üzerine ve memlekete yaptığı hizmetler göz önünde tutularak Madeleine Baba, kral tarafından Montreuil-sur-Mer'e belediye başkanı atanıyordu. Bu yeni geleni "gözü doymaz" bir kişi olarak ilan etmiş olanlar, herkesin temenni ettiği bir şeyi fırsat bilip heyecanla haykırıştılar: "İşte! Biz dememiş miydik?" Bütün Montreuil-sur-Mer söylentiyle çalkalanıyordu. Söylenti doğruydu. Birkaç gün sonra atama Moniteur'de yayınlandı. Ertesi gün, Madeleine Baba görevi reddetti.

Yine bu 1819 yılında, Madeleine tarafından icat edilen yeni usulün ürünleri, sanayi sergisinde teşhir edildi. Jüri heyetinin raporu üzerine kral, usulün mucidine lejyon donör nişanının şövalye rütbesini verdi. Küçük şehirde yeniden söylentiler dolaştı: "Tamam! İstediği nişandı." Madeleine Baba nişanı reddetti.

Bu adam bir muammaydı besbelli. Saf kullar, "Her neyse, maceraperestin biri İşte!" deyip işin içinden çıktılar. Görüldüğü gibi, memleket ona çok şey borçluydu.

SefillerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin