Önsöz - I.CİLT

Magsimula sa umpisa
                                    

Dolayısıyla Monsenyör Bienvenu, abartılı merhamettir, kendini adamaya kesintisiz inançtır, en kusursuz öğretme yolu olarak görülen merhamete mutlak güvendir. Bu tipte canlı ve gerçekçi bir tabloda, hayran olunası bir titizliğin dokunuşları ve notaları vardır. Yazarın, bu eksiksiz modeli kusursuzlaştırmaktan hoşlandığı görülmektedir. Monsenyör Bienvenu her şeyi verir, kendisinin hiçbir şeyi yoktur ve durup dinlenmeden, pişmanlık duymadan kendini yoksullara, zayıflara ve hatta suçlulara feda etmekten başka zevk bilmez. Dogmanın önünde alçakgönüllülükle eğilerek ama ona nüfuz etmeye çalışmadan, kendini özellikle İncil'in uygulanmasına adar. "Ultramontandan çok Gallikan", varlıklı ve Sokrates gibi ironi ve güzel konuşma gücüyle donanmış bir adam. Önceki yönetimlerden birinde, malını yoksullar için saçıp savuran ve bir sabah yeni istekler gelince karşılayamayacak durumda olduğu için mobilyasını, tablolarını ve gümüş takımlarını derhal açık artırma merkezine gönderen bir Saint-Roch papazından bahsedildiğini duydum. Bu özellik, Monsenyör Bienvenu'nün karakterinde vardır. Ama Saint-Roch papazının hikâyesinin devamında, papazın yüreğine göre çok basit ama dünya ahlakına göre çok güzel bu hareketin haberinin krala kadar ulaştığı ve saygınlığını lekeleyen bu papazın kibarca kulağının çekilmesi için başpiskoposluğa şikayet edildiği anlatılır. Çünkü bu tip kahramanlık, bu noktaya yükselemeyecek kadar zayıf tüm papazların dolaylı bir şekilde ayıplanması olarak görülebilirdi.

Valjean, masum, saf, kaba bir adamdır; hiç şüphesiz hepimizin bağışlayacağı ama yasal ceza gereği onu Kötülük Okulu'na yani Zindan'a atan bir suç (ekmek hırsızlığı) işleyen, cahil proleterdir. Orada, esaret döneminin derin düşüncelere dalışlarında ruhunu eğitir ve arıtır. Nihayetinde oradan kurnaz, ürkütücü ve tehlikeli biri olarak çıkar. Piskoposun misafirperverliğinin karşılığını yeni bir hırsızlıkla öder. Piskopos, Bağışlama ve Merhamet'in tüm karanlıkları dağıtacak tek ışık olduğu inancıyla, iyi bir yalanla onu kurtarır. Gerçekten de bu bilincin aydınlanması gerçekleşir ama hâlâ insanın içinde bulunan alışkanlık hayvanının onu yeni bir nüksetmeye sürüklemeyeceği kadar çabuk olmaz bu. (Artık M. Madeleine olan) Valjean dürüst, zengin ve güçlü biri haline gelir. Belediye başkanı olduğu, kendisinden önce yoksul olan bir komünü zenginleştirmiş, neredeyse medenileştirmiştir. Hayran olunası bir saygınlık ceketi geçirmiştir üzerine; güzel işlerle örtünmüş ve zırhlanmıştır. Ama uğursuz bir gün gelir, kendisine çok benzeyen, budala, alçak bir sahte Valjean'ın kendi yerine mahkum edileceğini öğrenir. Ne yapmalı? İç yasanın, Vicdan'ın ona, kendini ifşa ederek, bu yeni yaşamının üzücü ve görkemli iskelesini yıkmasını buyurduğu kesin midir? "Her insanın doğarak bu dünyaya kattığı ışık" bu karmaşık karanlıkları aydınlatmak için yeterli midir? M. Madeleine büyük mücadeleler sonrasında bu bunalım denizinden galip çıkar ve Hakikat ve Adalet aşkına yeniden Valjean olur. Tereddütleri, ihtiyattan, çelişkileri, sahte tesellileri, ümitsiz aldatmalarıyla insanın bizzat kendisine karşı verdiği bu mücadeleyi (kafanın içindeki fırtına) titizlikle, yavaşça, çözümleyerek tasvir eden bölüm, yalnızca Fransız edebiyatını değil, düşünen İnsanlığın edebiyatını da sonsuza dek gururlandırabilecek sayfalar içerir. Akılcı İnsan için bu sayfaların yazılmış olması ne büyük onurdur! Dünyanın başlangıcından itibaren, Evrensel İnsan'ın kalbinde bulunan tüyler ürpertici Kazüistik'in bu derece trajik bir şekilde gözler önüne serildiği benzer sayfaları bir başka kitapta bulmak için uzun, çok uzun zaman boyunca ve kapsamlı bir arama yapmak gerekecektir.

Bu uğursuz dramlar ve acılar geçidinde, korkutucu, tiksindirici bir kişi vardır. Bu kişi, jandarma, gardiyan, katı yürekli, sert adalet, yorumlamayı bilmeyen adalet, yorumlanmayan yasa, hafifletici sebepleri hiçbir zaman anlamamış yabani akıl (buna bir akıl denebilir mi?), tek kelimeyle Ruhsuz Söz'dür, ürkütücü Javert'dir. Sağduyulu birkaç kişinin bu Javert hakkında "Yine de dürüst bir adam; kendine has bir yüceliği var," dediklerini duydum. De Maistre gibi "Dürüst adam kime denir bilmiyorum!" denecek bir durum. Bana göre, bir suçlu gibi görülme tehlikesini göze alarak itiraf ediyorum ki ("titreyenler kendilerini suçlu hisseder" diyordu şu çılgın Robespierre), Javert bana adalete yırtıcı bir hayvanın kanlı ete duyduğuna benzer bir açlık duyan, ıslah olmaz bir canavar, kısacası Mutlak Düşman gibi görünür.

Burada küçük bir eleştiride bulunmak istiyorum. Bir şiirin ideal figürleri dış görünüşleri ve hareketleri bakımından ne kadar net, ne kadar aşırı olsa da, hayatın gerçek kişileri gibi onların da hayat bulduğunu varsaymak zorundayız. İnsanın tüm uğraşılara coşkunun ötesinde bir şeyler katabileceğini biliyorum. İnsan tüm görevlerde av köpeği ve dövüş köpeği haline gelir. Burada kaynağını tutkudan alan bir güzellik vardır kesinlikle. Dolayısıyla coşkuyla polis memuru olunabilir ama polis teşkilatına coşkuyla girilir mi? Bu, tersine, ancak bazı koşulların zorlaması ve tutkulu bir düşkünlüğe tamamen yabana nedenlerle girilen mesleklerden biri değil midir?

Sanıyorum ki Victor Hugo'nun, verimsiz emek yazgısı ile yasal fahişelik yazgısı arasında bulunan, düşkün genç kız, modern kadın Fantine'in kişiliğine saçtığı sevecen, dokunaklı tüm güzellikleri anlatmaya ve açıklamaya gerek yok. Eskiden beri onun dipsiz uçurumdaki tutku çığlığını, sızlanışları ve çocuklarından mahrum kalan cevval annenin öfkeli ağlayışlarını ifade etmekte usta olduğunu biliyoruz. Burada, tamamen doğal bir bağlantıyla, bu güçlü ressamın, bu devasa heykel yaratıcısının nasıl güvenilir ve hafif bir elle çocukluğun yanaklarını renklendirdiğine, gözlerini alevlendirdiğine, hırçın ve saf davranışlarını betimlediğine bir kez daha tanık oluruz. Sanki Lawrence ya da Velazquez ile yarışmaktan zevk alan bir Michelangelo vardır karşımızda.

IV

Dolayısıyla Sefiller bir merhamet kitabıdır, kendisine fazlasıyla sevdalı ve ölümsüz kardeşlik yasasını pek az dert eden bir topluma sersemletici bir hizaya gelme çağrısıdır; dönemin en belagati kuvvetli ağzından dile getirilen yoksulların (sefaletten acı çekenlerin ve sefaletin onurlarını zedelediklerinin) savunusudur. Saf felsefe bakımından, meselenin ifade edilme biçiminde gönüllü bir aldatmaca ya da bilinçdışı bir tarafgirlik olabilse de, tıpkı yazarın kendisi gibi biz de bu tür kitapların asla yararsız olmadığını düşünüyoruz.

Victor Hugo İnsan'dan yanadır ama bununla birlikte Tanrı'ya karşı değildir. Tanrı'ya inanır ama bununla birlikte İnsan'a karşı değildir.

Başkaldıran Ateizm'in sayıklamalarını reddeder ama Molochların ve Teutateslerin kana doymazlığını da onaylamaz.

İnsan'ın iyi doğduğuna inanır ama sürekli yıkımları karşısında dahi, Tanrı'nın kötülük ve gaddarlığını da ileri sürmez.

Ortodoks öğretisinde, saf Katolik teorisinde, yaşamın kaygı verici tüm gizemlerinin eksiksiz olmasa da en azından daha anlaşılır bir açıklamasını bulanlar için de, Victor Hugo'nun kitabının (görkemli merhametini anlattığı piskopos gibi) hoş karşılanacağını sanıyorum; alkışlanılacak, teşekkür edilecek bir kitap bu. Ara sıra şairin, felsefecinin egoist mutluluğu saçlarından tutup, burnunun ucunu kana ve pisliğe sokup kafasını sarsarak ona "Eserini gör, eserini iç," demesi yararlı değil midir?

Yazık! Vaat edilen çok uzun zaman içindeki onca ilerlemeden sonra dahi, İlk Günah'tan geriye, onun çok eski gerçekliğini gösterecek yeterince iz daima kalacak.

1862'de Le Boulevard da yayınlanmıştır.

Çeviren CANAN ÖZATALAY

Kanunların ve örf ve âdetlerin etkisiyle, medeniyetin orta yerinde, suni olarak cehennemler yaratan ve Tanrı takdirine değişmez bir insan kaderi karıştıran bir sosyal lanetlenme varoldukça; yüzyılımıza özgü üç problem, erkeğin yoksulluk ve sefaletle alçalması, kadının açlık yüzünden düşmesi, çocuğun karanlıklar içinde körelip yitmesi çözümlenmedikçe, bazı bölgelerde toplumun insanları havasızlıktan boğması mümkün oldukça; başka bir deyişle, ve daha geniş bir görüş noktasından bakıldığında, yeryüzünde cehalet ve sefalet bulundukça, bu gibi kitaplar büsbütün faydasız olmayabilir.

- Hauteville-House, 1862

SefillerTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon