4.Bölüm "Uçurum"

23.2K 1.2K 522
                                    

Gözlerim karanlığa alışamadığı için yalpalayarak yürüyordum. Tutunacak bir şey arasamda sanki çevrem bomboştu. Ses dahi duymuyordum. Öylesine hareket ediyordum. Belki çember çiziyordum kim bilebilirdi?

Çıplak ayağım ıslak çamura batıp çıkıyordu. Bedenim sessiz esen rüzgarla titriyordu.

Uzaktan, çok uzaktan gördüğüm ufak bir ışık parçası beni o tarafa yönlendirdi. Koşuyordum, tüm gücümle koşuyordum. Ama ışığa yaklaşamıyordum. Ben yaklaştıkça daha da uzaklaşıyordu. İnatla koşmaya devam ettim. Beni kurtaracak emare o ışıktı biliyordum. Gözlerim karanlıktaki o ufak ışığı görmeye alışmışken bir anda aydınlığa düştüm. Mutlu olmam, kurtulduğuma sevinmem gerekirken korku saldı içimi. Kurtarıcı ışığımı şimdi nasıl bulacaktım?

Ancak kafamı kaldırıp etrafa bakabildiğimde sahte bir dünya içinde olduğumu gördüm. Güneş gerçek değildi, ağaçlar gerçek değildi, bastığım zemin gerçek değildi. Sanki her şey bir yansımaydı. Işığımı aradım. Tek istediğim oydu. Endişeyle yürürken bir ses beni kendine çekti. Göremiyordum, ama biliyordum bu ışığımın sesiydi.

Koştum, koştum. Anlamlandıramadığım sözcükler kulağıma doluyordu. Bense kurtarıcıma gözü kapalı koşuyordum.

En sonunda bir uçurum kenarına geldiğimde durdum. Tam sınırda kumral saçlı bir adam öylece duruyordu. Yeri izliyordu.

"Kurtarıcım sensin." dedim bir kaç adım yaklaşarak.

Bir adım geriye atıp arkasını döndü. Yüzünde bir gülümseme vardı. Hayır mutlu bir gülümseme değildi. Kırgındı, mutsuzdu.

"Abi." dedi dilim benden bağımsızca.

Adamın gülümsemesi genişledi. Artık korkutucu bir hal alıyordu. Sonra sesi kulaklarımı doldurdu.

"Fırat sen kurtarılmayı hakketmiyorsun."

Sonra uçuruma doğru bir kaç adım attı.

"Dur!" dedim nefes nefese "Sana ihtiyacım var."

"Hayır yok. Unuttun mu sen beni bile unutmuştun zalim çocuk." dedi ve uçurumdan atladı.

Bir vaveyla koptu ciğerlerimden dışarı. Ben bağırmıyordum. Benden bağımsız ruhum atıyordu bu naraları.

"Fırat." dedi bir ses çok uzaklardan. Uğultulu rüzgarlı bir yerden geliyordu sanki.

"Fırat!" ses daha yakındı. Bedenimiyse soğukluk terkedip bir sıcaklık sardı.

En sonunda bu dünyadan çekip alındığımı hissettim. Gözlerimi açmaya korkuyordum.

Derin nefesler alıyordum. Gerçek miydi bunlar?

"Aç gözlerini." dedi ilahi ses.

Emre uyup yavaşça aralandı gözlerim.

Güzel siyah gözler karanlıkta parlıyordu sanki.

Karşımdaki bedenimi kaldırarak oturur pozisyona gelmemi ve yatağın başlığına sırtımı yaslamamı sağladı.

"Sakin ol geçti, titriyorsun." diyene kadar titrediğimin farkında değildim.

Gözyaşlarım benden habersiz süzülüyorlardı.

"Özür dilerim." diye soludum.

Sanki duymamış gibi konuşmaya devam etti.

"Hadi kalk bir yüzünü yıka."

"Özür dilerim." sesim yalvarır gibiydi.

"Fırat-"

ANAFOR (BOYXBOY)Where stories live. Discover now