Bölüm 8

150 9 0
                                    

Elindeki tüm ikinci hatta üçüncü el eşyaları Beyazıt Meydanı'na sermiş olan satıcıların arasından kiminin tezgahından düşen eski bir çocuk saatine kiminin tek anteni kırılmış radyosuna kimininse henüz yeni gibi ama bariz kullanılıp alıcısını bekleyen ayakkabılarına göz gezdire gezdire evinin yolunu tutmak için Lalezâr sokağına doğru ilerledi Defne.
İçindeki büyük umut,yüzüne tebessüm olarak yayılıyordu.
Nedeni,bir kaç saat önce tamamlanmış,editör onayına gönderilmiş hikayesinden ziyade
bilmediği bir huzuru kucaklayan içiydi.

Evinin sokağına yaklaştığında arkasından gelen bir araç olduğunu çok sonra kornanın sabırsızca çalmasından anlayıp öfkeyle(çünkü yolun kenarından yürüdüğünü biliyordu) arkaya doğru döndüğünde aracın pek tanıdık olduğunu farketti ve büyük bir şaşkınlık duydu.

Aracın daha yakına,yolun kenarına doğru yaklaştığını görünce hafifçe başını eğip siyah camdan görmeyeceğini bildiği halde aracın içine bakma gereği duydu Defne. 
Levent'e ait BMW marka siyah bir jeepi nerede olsa tanımayacak olduğunu iyi biliyordu(mutlaka günde beş tane gördüğü içindir) fakat hislerinin tam tersi yönde,ona durup beklemesi için emir vermesiyle onun olduğunu hemen hissetti.

"Leveeentt!" Dedi kendinden çıkan bu coşkulu sesi çok sonraları hatırları içinde tebessümle anarken.

Levent, aracının penceresini aralamış Defne'ye seslenecekken tam tersi isminin bir haykırış gibi çıkması...
Onu mutlu etmişti.

"Yolu kapatıyorum,çok duramayacağım sanırım burada. Benimle gelir misin?"
Demişti mahçup ama kabul edilmesini isteyen bir sesle Levent.

Arkada oluşan küçük çapta araç kalabalığına hemen göz attı Defne.
Evet, arka arkaya biriken üç araç Levent'in aracının kenarından geçmeye çalışan bir kamyonetin peşinde sabırsızca homurdanan hastane bankolarındaki hastalara benziyorlardı.
Camı açık olan kapıyı aynı hızda açtı Defne ve halihazırda yerleştiği gibi kucağına aldığı çantasıyla oturdu konforlu koltuğa.
"Öyleyse insanlar bize küfür etmeden gidelim istersen." Dedi hala beklemekte olan Levent,sanki Defne bindikten sonra o kalabalık pekte umrunda olmayan bir hava ile.

Sabırsızlanan Defne oldu.
"Bunu çoktan eyleme geçirmiş olmalıydık." Dedi yarım bir ağızla Levent'e bakıp gülümseyerek. (Fakat nereye gideceğini de pek bir merak ederek.)

..............

Asfalttan yol bitimi,dar ama toprak bir yolun ağaçlarla çevrili haline büyülenmiş gibi bakıyordu Defne.
Pek aydınlık olmamasına rağmen büyüleyici bir hissiyatı vardı buranın şimdiden farketmişti bunu.
Nereye gideceklerini asla sormamış,Levent ise bu konu hakkında asla ağzını açmamıştı.
Yol boyunca günün aktiviteleri,işlerin yoğunluğu,kahvenin soğukluğu,sohbetlerin azlığı,havaların minimal soğumaları gibi rutin şeylerin yanında Barış Manço'nun Kol Düğmeler'i adlı şarkının tahlili konuşulduysa da gidilecek yere dair hiçbir şey konuşulmamaştı. 

"Yol boyunca birkaç tabela gördüm fakat çok hızlı gittiğin için okuyamadım."
Demişti Defne aracın durduğu minik bir kasabayı andıran ışıkları yanmakta olan o yere bakarken.

"Bence seveceğin bir yere getirdim seni." Dedi Levent kendinden emin bir tavırla.

Akşam karanlığında görebildiği tek yerin ileride ışıklarla çevrili bir yerin olduğu ve indikleri araç dahilinde etraflarında  tahminen on kadar aracında olduğuydu.
"Bundan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz." Demişti Levent eliyle demin Defne'nin gördüğü yeri işaret ederken.

"Hmm pek bir karanlık değil mi sanki?"
Dedi Defne, gözükmeyen yola kararsız bir biçimde bakarken.
Gelirken gördüğü ağaçlar şimdi tamamen zifiri bir karanlık tarafından kaplanmış ileride,biraz ileride bir hedefin olduğu ve o hedefe gidecek yolun belirsiz olduğu konusunu düşündükçe içine bir merak ve o merağın ulaştıracağı zafer duygusunu hissediyordu.

MÜMKÜNSE SONRA "Yasak Aşk"Where stories live. Discover now