Bölüm 7- Tekrar görüşmek dileğiyle

168 8 0
                                    

Dağ eteklerine oturmuş mavi ufak yelkenli bir gemiyi aydınlatan bir deniz feneri... Işık kaynağı olmasına rağmen,gece tarafından emilen gövdesini tabi ki göremiyordum.
Dolunaya yaslanan kireçten duvarlı evin bir şöminesi olmalıydı birde.
Rüzgarda savrulan yaprakları evin çatısına vuran uzun boylu ağaçlar, tüten bir baca,üç santim kar...
"Sence de üç gün yeterli mi bu odunlar?"
Demeliydi bir de Defne kireçten duvarları olan evin eski kapısının önüne istiflenmiş odunlara bakarak.

İstanbul üniversitesi,Edebiyat Fakültesi ofisinde yazmakta olduğu hikayenin bel kemiğini oluşturuyordu o sıra.
"Dağ Nağmeleri... " Adını verdiği hikayeyi bu haftasonu yetiştirmek zorunda olduğu bir dergiye verecekti.
"Tıpkı bir kar musikisi tadında olmalı" diye koşullandırdığı hikayesine bir göz attı.
Gözünü rahatsız eden her neyse aslında tam karşısında duruyordu ama neyi nereye yerleştirmesi gerektiğine bir türlü karar verememişti.

Hikayesinde havada dağılmakta olan bir kar vardı.Aklina Cenap Şahabettin'in Elhan-ı Şita'sı geldi.
"Kar musikisi" adında olan bu şiirde tıpkı bir senfoni seklinde dökülen kar dokunduğu yerde bir nota oluşturuyordu. Size ise tadından yenmeyen bir müzikal..

"Bence her şey biricik olmalıdır." Dedi içinden hikayesinin belli bir bölümünü kaldırıp silerek.
Şimdi tamamen kendi olduğunu,özgün olduğunu hissetti.
Bu onun hikayesiydi ve etkilendiği bir eserin kopyası olamazdı.
Arkasına yaslanıp gözlerini kapattı.
Kendini bir dağ evinde,rüzgarın uğultusunu dinlerken Chopin kulağına erişti.
Bir şömine,yanında ince uzun parmakları ile piyano çalan bir adam..
Bir yaprak usulca attı kendini cılız bir daldan aşağı,adam ritmini arttırdı.
Deniz feneri eşlik etti bu coşkulu müzikale tıpkı bir mors alfabesinin tasviri gibi yanıp sönüyordu.
Bir kısa bir uzun,bir uzun sonra tekrar uzun...

Adam pencereden dışarıyı seyre dalan belden otutturulmuş mavi elbiseli kadına yanaştı,piyano kendiliğinden çalmaktaydı artık.

Kıvrımlı bir vazo vardı şimdi kadının elinde içinde deniz tuzları birikmiş...

Kadının elbisesi geceden almıştı rengini ve geri teslim edecekti rengini.

Adam yanaştı ve arkasından sardı kadını. Çenesini kadının omzunun boşluğuna dayadı kolları ise ince belini.

Pencere olabildiğinden daha berraktı.

Keyifle açtı gözlerini Defne ve yavaşça dogrulmaya başladı.
Adamın yüzünü gözlerinin önüne getirdi.
Açılan dudakları arasından sadece "Levent..." ismi duyuldu.

Yüzünde garip bir gülümseme, çatırdattığı parmaklarının taze sesi ile klavyeye hızlıca basmaya başladı.
Kişiselleşsel algılayan kitle adlı bölüm altında haftalık yayınladığı hikayesinin üçüncü bölümünü oluşturmuştu.

"Ne tuhaf insanlar var size ilham kaynağı olan be." dedi yazıyı son kez gözden geçirip editörün onayına göndermeden hemen önce.
Odaya girmekte olan Mete,
"Hayırdır güzelim kimmiş o şanslı hissettiren?"
Demeseydi daldığı o düşüncelerden sıyırlmayacaktı belki Defne.
Biran sesin geldiği yöne bakıp tekrar dikkatini önünde açıkta bulunan bilgisayarının ekranına yönlendirdi.

Tavırlı bir hali var gibi diye içinden geçirdi Mete fakat pek umursamadan tekrar sorusunu yineledi:
"Kimmiş dedik be şu ilham veren kişi?"

Mete'nin ilgisiz olan yanını pek bildiği için bu merakı Defne'ye şaşırtıcı gelmişti.Cevap verme isteği duymadan ağzından gelişi güzel çıkan "hiiiiiiiiçç" diye uzattığı sözcüğü gözlerini devirerek Mete'ye iletmiş ve konuyu kapatmıştı.
Mete,bu konuyla yakından ilgisi olan ve sanki onu ilgilendiren bir meseleymiş gibi hızlı adımlarla Defne'nin masasının önünde bulunan sandalyeyi çekip oturdu.
Dikçe yönlendirdiği mavi gözlerini üzerinden ayırmadan,
"Kız yoksa seen biriyle...?"
Cümleyi Defne'nin ani atak karşı gelmesi ile kesmişti.

"Biriyle sevgili falan olmadım,şayet bunu ima ediyorsan hayatımda biri de yok. Hı zaten olsa bu seni ilgilendirmez."

Şimdi Mete'ye tıpkı onun kendisine baktığı gibi dik bir şekilde bakıyor,bakışlarını gözlerine meydan okurmuş gibi kestiriyordu.
En ufak bir atakta bir şahin gibi tepeleme hedefine dalacak,ve kurbanını nakavt edecekti.

"Yani olabilirde tabi,neden böyle bir tepki gösterdin şimdi anlamadım.Hem bana şöyle kötü bakmayı kessen iyi edersin çünkü ürktüm."
Yarı şaka yarı alıngan bir tarzda konuşmuştu şimdi Mete.

"Pekala" diye kestirip attı Defne, Bilgisayarının yanıp sönmekte olan şarj göstergesini farkedip, şarj aletini nereye kaldırmış olduğunu düşünürken.

MÜMKÜNSE SONRA "Yasak Aşk"Where stories live. Discover now