Gündem (Bir Ay Sonra...)

34 3 0
                                    

Günlerden Cuma Tolga Yaklaşık bir aylık sürenin neredeyse her bir gününü Ali öğretmenle geçirmişti. Cuma vakti namaza giden Tolga Bağdaş kurmuş Ali öğretmenle yan yana vaaz dinlemekteydi. Türkiye ise zorlu bir virajın arefesinde sancılı dönemlerden geçiyor ekonominin kötü olmasını kullanmak isteyen fitnecilere karşı camilerde imamlar, devletin yüksek yetkilileri, üniversite hocaları, medyada strateji uzmanları milleti tenkitleriyle dayanmaya ve bu karanlık günleri saf sıklaştırarak bertaraf edip bir Dirilişe dönüştürebilme çabası olduğunu vurguluyorlar. Türk ve Müslüman düşmanları Türkiye'nin karşısında saf sıklaştırdıkça Türkler ve Müslümanlarda Türkiye'nin safında saf sıklaştırıyor. Yetişebildikleri her yere yetişmeye,akan Müslüman kanını durdurmaya çalışıyorlardı. Devletin en üst kademeleri yeni ticari kanallar ve anlaşmalar yapmak için siyasi ziyaretler yapıyor dışa açılmak isteyen iş adamlarını da yanlarında götürüyordu. Azerbaycan ve Kazakistan sürekli gardaşlarımızın yanındayız mesajları yayınlıyor her sıkıntı da siyasi olarak rahatlatacak hamleler yapılıyordu. Tamda istenen kenetlenme sağlanmış, sancılı dönemler atlatılmalıydı. Tam bu arada Sudan gezisi sırasında Sevakin adasını gezen Cumhurbaşkanı eskiden Osmanlı himayesinde olan yerin tekrar gerçeğine uygun bir biçimde restore edilmesi için Türkiye ye tahsis edilmesini istedi. Sudan kralı olur cevabını verince sesler yüksek perdeden karşı bir şekilde yayılmaya başladı. Türkler İslam dünyasını ve Arapları yeniden yönetmeye talip oldular...
Arkası arkasına gelen açıklamalar bir sancının sonucu olduğu belliydi. Türkiye bir çok ülke de askeri üs açarken şimdi de Tam Mekke'nin karşı kıyısında kızıl denizde bir liman mı? Dünya yı bu çıkışlar ve gündemle oyalayan devlet büyükleri kendi iç siyasi çekişmeleri bırakmış Hacı bektaş-ı Veli'nin de söylediği gibi bir ve diri olacaklardı ki iri olsunlar. Her şey de öyleydi zaten. Hemen hemen her şey hazırdı sanki,herkesin içinde bir umut yeşermiş çekilen tüm sıkıntıları unutmuşlardı. En büyük güç olmak mı? Yeniden Dünyayı yönetmek mi? Neden olmasındı? Yıllarca vurulmuş prangaları söküp atmak, Türk ancak bunu yaparları bir kenara bırakmak, Bizden olmazları ters yüz etmek...
 Bol bol gündem malzemesi oluşturup dikkatleri başka yerlere çekerek Avrupalı devletlerin ekonomik sıkışıklığın üzerine gitmesini engellemeliydi. Ana haber bültenleri hiç bu kadar izlenmemiş halktan tek ses hiç bu kadar çıkmamıştı. Artık tek ses, tek bilek,tek yürek olunacaktı. İç temizlik bir yandan yürütülüyor tek tek takip ediliyor ve sıçrama hamleleri hesaplanıyordu.
Birbirini eleştiren bilim adamlarının yerini, biz bunu mutlaka yapmalıyız diyen ata ruhlu alimler almıştı. Her alanda taşlar oturuyor sanki yeni düzende yeni sınırlar çiziliyordu. Çökertmek için yapılan sınır krizleri sanki ülke için dezavantaj yerine avantaj olmuştu. Türk Bayrağının rengi daha da al geliyordu bakışta, hilafet sancağı yeşeriyordu gözlerde. Yüzüncü yılı yaklaşırken bir dev uyandırılıyordu sanki,yoksa bu kadar sıkıntı ve sancı neden olsundu ki? Restler restleri izliyor adeta savaşa çekiliyordu Türkler. Ancak unuttukları bir şey vardı, Kara gözleriyle yapılan tüm hesapları boşa çıkaran, üç günde bir bölgeyi temizleyip çıkan NATO'nun en büyük kara harekat ordusu, olmaz denilen hesapları olduran bir askeri yapı mevcuttu ve seksen milyonluk bir ordu millet. Belki de tek korktukları buydu. Hatırlayın çok değil daha yakın bir zamanda Irak'a girip on yıl çıkamayan ve rezil olan bir süper güç ordusu!!! Yıllarca gerilla savaş eğitimi verip gerillaya karşı yardım isteyen bir süper güç ordusu!!! 
Bunları düşünüp yorumlarken Tolga bir yandan Uygurca bir türkü geldi aklına "Hani Gökbörü" o kadar düşüncenin üstüne bu türkünün (ağıt) nağmelerine kaptırıverdi kendini...(yukarıda)

İşte tamda bu günlerde sonu bilinmeyen bir seyahat başlayacaktı. Tolga eve dönmüş anne ve babasının sevinçli hallerini gözlemliyordu. ilk başta dura kaldı izledi, izledi...

Sonra odaya girip anne ve babasının açtığı kollara doğru yürüdü. Çok sevinmişlerdi. Kağıdı aldı eline ve okuyup annesiyle babasının ellerini öptü. Çok zaman kalmamıştı sadece iki gün daha ailesiyle geçirecek ve ondan sonra ancak yılda bir ay ailesinin yanına gelebilecekti. Tolga'nın o dizeler aklına geldi köy evinin duvarında asılı olan o dörtlük;

Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.

Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.

Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et;

Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın...

Tolga düşündü;

Bu dizeler tamda bu millete yakışırdı ve her şeye layıktı Allah'ın yeryüzüne asker olarak gönderdiği Nuh'un oğlu Yafes'in oğullarından Togarma yani "Türk "...

KUTजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें