G♣2

28K 993 164
                                    

 MERHABAA:)FAZLA UZATMAYACAĞIM.UMARIM

BEĞENİRSİNİZ.ARKADAŞLARINIZA ÖNERMEYİ

UNUTMAYIN.VOTELERİNİZİ BEKLİYORUM GÖKTUĞCULAR :*

2.BÖLÜM

"Günün nasıl geçti?"

Babamın sorusunu duyunca başımı kaldırıp kaşığımı bıraktım.

"Klasik."

"FIFA oynamaya ne dersin?"

"Süper olur!"

Babamla mutlaka her hafta fifa oynarız ve kazanan hep o olur. Neden mi? Çünkü gençken futbol takımının kaptanıymış. Ben de okulun basketbol takımının kaptanıyım. Fakat basketbolda iyi olmak futbola katkı sağlamıyordu işte. Kazanan hep o oluyordu.

"Bu arada iki gün sonra ortağım Tekin bey ve ailesi akşam yemeğine gelecekler. Senin yaşlarında bir kızları var ve Melek senin yaşında da bir oğulları var. Geçen sefer gelenlere yaptığınız gibi yapmayın."

"Bu yemeklerden nefret ediyorum!" Melek'in söylediği şey üzerine onay verircesine başımı salladım.

"Haklı." Diye de destek çıktım.

"Bu çocuk hep seni örnek alıyor. Dikkat et biraz Göktuğ."

"Ben de mi suç şimdi?"

"Sende tabii."

"Anne ağabeyim bir şey yapmadı."

"Sen sus ve yemeğini ye Melek."

Meleğim benim. Hep beni koruyor. Onu bu yüzden seviyorum. Cinsiyet veya yaş farkımız sorun olmuyordu. Her daim anlaşabiliyorduk çünkü o tam bir 'büyümüşte küçülmüş' denecek tiplerdendi.

"Afiyet olsun." Diyerek sofradan kalkıyordum ki annem yine durdurdu.

"Tabağın bitmemiş."

"Anne ben çocuk değilim."

"Bu evden gidene kadar çocuksun Göktuğ. Şimdi odana git ve dersine çalış.Fifa yok bugün size."

Babamla birbirimize vedalaşır gibi bakışlar attıktan sonra odama çıktım. Onu seviyorum. O benim annem ama beni deli ediyor. Fazla korumacı, kuralcı, sinirli, çalışkan, titiz....

Masama geçip çantamdan kitaplarımı çıkardıktan sonra masaya koydum. Matematik? Matematiğim iyi gerek yok. Zaten son konuyu da anladım. Matematiği eleyip bir kenara koydum. Fizik? Nefret ediyorum, geç. İngilizce? Zaten İngilizceyi ana dilim gibi biliyorum ne gerek var çalışmaya? Geç. Yine çalışacak bir şey yok. Harika! Hemen kendimi yatağıma attım ve telefonu elime alıp Azra'ya mesaj attım.

Kime: Azram

Daha iyi misin?

Onun mesajını beklerken bizimkilerin açtığı WhatsApp grubuna girdim ve mesaj attım.

Nerdesiniz lan? Çok sıkıldım.

Mesajı attıktan sonra tam telefonun kilidini kapatıyordum ki Azra'dan mesaj geldi.

Kimden:Azram

Daha iyiyim canım. Sen nasılsın?

Hemen cevabı gönderdikten sonra telefonun kilidini kapayıp yatağa iyice yayıldım. Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Çünkü yarın başka bir okulla basketbol maçımız vardı. Onlara yenilemezdik.

Azra ile konuşmamı bitirdikten sonra tişörtümü ve pantolonumu çıkarıp yatağıma girdim.

****

"Tunç! Buradayım..Hey Tunç!!"

"Oha lan! Yavaş olsana."

Tunç'u ittiren çocuğu görünce sinirlenmiştim. Hakem kesinlikle taraf tutuyordu. Hiçbir şekilde sesini çıkartmıyordu ve bu durum, bozulan sinirlerimi tekrar tekrar bozuyordu.

"Senin o elini kırarım !"

"Benimle uğraşma."

"Çocuklar ayrılın!"

Biz birbirimizin üzerine yürürken hocalar gelip ayırmıştı. İlk önce bu oğlanı, ardından hakemi dövmek istiyordum.

"Hey! Sakin olun."

Tunç gerçekten mükemmel oynuyordu. Benden de iyi ama benim kaptan olmamı istediğini söylediği için ona oy vermediler. Hep onun gibi olmak istemişimdir. İyi bir aile çocuğu, terbiyeli, yetenekli ve zeki. Dört dörtlük bir insandı. Onu seviyordum. Her şeyden önemlisi harika bir dosttu.

Kavgadan uzaklaştıktan sonra gözüm Tunç'a kaydı. Yere uzanmış kolunu tutuyor ve kendini sıkıyordu. Arada bir bağırıyordu. Hızla yanına koştum. Canının yandığı belliydi. Koluna baktığımda kırıldığını anlamam uzun sürmemişti. Kolu sabit durmuyordu. Hemen hocalara seslendim. Onlarda durumu fark edip ambulans aramışlardı. 

Bu hayatta benim ailemden sonra en önemli olan insanlardı arkadaşlarım. Hatta annem babam yokken yanımda olan onlardı. Akın, Alp, Tunç ve Berk. Onlara dokunan bana da dokunurdu. Etraftaki bağırışları aldırmadan Tunç'un yanında beklemeye başladım ambulansı. Sağlıktı bu. Kolay bir şey değildi acı çekmek. Erkek ya da kız fark etmiyordu. Onun için üzülmüştüm. Bir an acısını hissetmiştim.

"Dayan kardeşim! Geliyor ambulans."

Sağlık ekipleri gelmiş, Tunç'u sedyeye yatırıp götürmeye başlamışlardı. Ben ise soluğu o çocuğun yanında almış ve kafayı gömmüştüm. Kimse karışmıyor izliyordu fakat yine hocalar uzaklaştırmıştı bizi ondan.

"Aşağılık herif! Daha bitmedi! Göstereceğim ben sana! Bende senin o kollarını kırınca bu kadar mutlu olabilecek misin acaba?!"

Çocuklar beni ondan ayırdılar.Alp gitmeden yumruğu yapıştırmıştı.Bunu yapmazsa içi rahat etmeyecekti biliyorum.

Hep beraber hastaneye Tunç'un peşine gittik.Dirsekten kırıldığı için ameliyata aldılar.Lanet çocuk! Geberticem onu!

Hepimiz merak içinde bir an önce çıkmasını bekliyorduk.

"Akın, yarın o çocuğu okulundan almaya gidiyoruz."

"Ne yapacağız?"

"Bowling falan oynarız sonra yemek yer maç falan yaparız ne biliyim bilgisayar oyunları oynar eğleniriz.Sonuçta o kardeşimizin kolunu kıran bir piç!"

"Ne kızıyorsun ya!?"

"Sakin olun.İkiniz de sinirlisiniz biliyorum ama şuan tek düşünmemiz gereken Tunç tamam mı? O çocuğu sonra halledeceğiz sen merak etme Göktuğ."

Akın salak olmasa da kendini öyle gösteren bir tip..Alp ise grubun abisi gibidir.Hepimizden daha olgun olduğu için bizi bir tek o dizginleyebiliyor.

Duyduğum müzik sesiyle elimi cebime götürüp telefonumu çıkardım.

"Eyvah!"

"Ne oldu?" diye döndü Berk ve ardından diğerleride.

"Koç arıyor."

"Sıçtık."

"Hakkınızı helal edin."

❖DÜZENLENDİ❖

GöktuğWhere stories live. Discover now