(12)YARGISIZ İNFAZ

Start from the beginning
                                    

"Bu işin dönüşü yok abi. Çocuk oyuncağı değil bu. Ben bir karar verdim ve sonuna kadar gideceğim. Dünkü yaşadıklarımın Harun'la ilgisi yok. Yeni bir hayata başlayınca ben de toparlarım kendimi. Ama  Harun ayrılmak isterse yapacak bir şey yok."

Nazlı başı eğik halde konuşurken şok olmuş halde yüzüne bakıyordum. Oynadığı elini acıttığının farkında bile değildi sanırım.

Ben buraya kesinlikle benden ayrılmış düşüncesiyle gelmişken, Nazlı'nın tam aksini söylemesi şok etmişti beni. Böyle bir şey olması mümkün değildi. Başını kaldırıp yüzüme bakması, benden bir cevap beklediğini gösteriyordu.

"Benim için de bu işin dönüşü yok. Kendini toparlayana kadar düğünü erteleyebiliriz isterseniz."

"Ertelemeyi gerektirecek bir sebep göremiyorum ben. Benim açımdan bir sorun yok."

Görünürde bir sorun yoktu ama benim aklım hala o mesajdaydı. Nazlı o mesajı okumuş olsa böyle tepki vermezdi. Belki de evlilik onun için kurtuluştu ve mesajı gördüğü için böyle davranıyordu. Uygun bir zamanda sormak için sabırsızlanıyordum.

"Kalkın yemeğe gidelim." Diyen Samet'e Nazlı itiraz etse de abisiyle başa çıkamamıştı. Biz Samet'le sohbet ederken Nazlı ve yengesi hazırlanmaya başlamıştı. Evden çıkacakken Samet'in eşi gizlice yanıma yaklaşıp fısıldamaya başladı.

"Gönderdiğin mesajı Nazlı görmeden sildim. Sakın haberi olmasın."

Büşra'nın sözleri afallamama sebep olmuştu. O an dünyanın yükünün omuzlarımdan kalktığını hissettim. İyi de neden böyle bir şey yapmıştı ki?

Yemeğe gittiğimiz yerde oturacakken Samet eşiyle birlikte başka masaya geçmişti. Nazlı'yla karşılıklı oturduktan sonra bir süre sessiz kaldık ikimiz de. Nazlı'nın bitkin olduğu her halinden belliydi. Yüzüne bakınca yaptığı hafif göz makyajı dikkatimi çekti. Yüzündeki solgunluğu kapatmaya çalışmıştı ama başaramamıştı.

"Yüzüğünü neden takmıyorsun?" Diye sormamla elini saklamaya çalıştı.

"Dün hastanede çıkarmışlar. Eve gelince takmak istedim ama parmaklarım şiştiği için takamadım."

Ah şu benim yargısız infazlarım! Buraya Nazlı'dan ayrılma niyetiyle gelmişken şimdi hiç olmadığı kadar kıymetlenmişti gözümde. Özellikle, verdiği kararın arkasında durup asla vazgeçmeyeceğini söylemesi benim için herşeye bedeldi. Şimdi anlamıştım ki Nazlı'nın diğerlerinden çok farkı vardı.

"Evimiz yapılmaya başlandı. Dün planı göstermek için seni aradım ama sana ulaşamayınca onay verip başlattım. Başlamadan görmeni isterdim. Sonuçta benden çok sen yaşayacaksın orda."

"Sen onay verdiysen sorun yok. En son annem konuşuyordu telefonda. Ben de çok bunaldım ve dışarı çıkıp ferahlamaya ihtiyacım vardı. Eve geldiğimde ise namazım için vakit kalmamıştı. Önceden aradığını görsem açardım."

"Nazlı ben özür dilerim. Bağırmamam gerekiyordu sana. Çok telaşlı bir andı ve sana ulaşmam gerekirken ulaşamamak sinirlerimi bozdu."

"Sinirli haline de şahit oldum. Ona göre önlemimi alırım." Diyerek gülümsemesi beni de gülümsetmişti. Onu bu haline rağmen gülümserken görmek güzeldi.

"Bakalım senin sinirli halin nasıl oluyor?"

"Sen benim sinirli halimi göremezsin. Sinirlenince susup kabuğuma çekilirim. Çok üstüme gelinirse dışarı çıkıp sakinleşmeden dönmem eve. O yüzden sinirliyken yaklaşma bana."

"Yok öyle sinirlenip evden gitmek. Artık sinirlendiğinde avluya çıkıp deliler gibi dolaşır durursun. Neyse en azından kızınca sessiz kalıyorsun. Karı dırdırı yok. İşte hayat bu be."

ÖMRE BEDELWhere stories live. Discover now