"Sen annene bile söylemeye cesaret edemezken ben istemediğim o evliliği yapmak için sevdiğim var diyerek ne dayaklar yedim! Sen bir adres, bir telefon bile bırakmadan hayallerinin peşinden koşmak için başka şehirlere giderken ben senin kapında senin annenin ayaklarına,senin annen benim ellerime kapandı. Bir anenin,  tek evladını, yani seni
töreye kurban vermemek için
bana yalvarışını dinledim."

Araz duydukları ile yerinde sendelerken şaşkınlık ve keskin bir öfkeyle fısıldadı.

"Ne!? Nasıl!?Tüm bunlar ne zaman oldu!? " Dilşah'ın adeta nefes almadan söylediği sözlerin ne anlama geldiğini idrak eden adamın dilinden sorular fısıltıyla dökülürken Araz bile kendi sesini duyduğuna emin değildi. Dilşah ise transa girmiş gibi hırsla devam etti.

" Ben bir anneye evlat acısı yaşatmamak için sevdam dan vazgeçtim! Mecbur kaldım o hayvanla evlendim! Ama yinede kimseyi mutlu edemedim! Bu evliliği çok isteyen ailem evlatlıktan reddetti beni. Sevdiğim dediğim adam bir kere bile bu işin aslı ne bu kız neden beni bırakıp evlendi diye düşünmedi! Peşime düşmedi!"

Dilşah'ın bağırmaktan sesi çatallaşırken Araz onun son sözleri ile göğsünde bir sızı hissetti.Bakışlarını karşısındaki kadından kaçırırken onunda haklı olduğu noktaları düşündü bir an. Kız haklıydı ters giden bir şeyler vardı ama neydi? Kafası allak bullaktı ne düşüneceğini ne cevap vereceğini bilemiyordu.Başına saplanan ağrıyla elini gür saçlarına geçirerek biraz önce ceketini attığı tekli koltuğa doğru bir kaç adım atmıştıki Dilşah'ın sitem dolu haykırışı odada tekrar yankılandı.

"Herkesin mutluluğu için kendi mutluluğumdan vazgeçtim ama her zamanki gibi yine ben suçluyum! Dışlandım! Dayak yedim! Ben bunları yaşarken sen evlendin! Ben mutlu ol istedim! Yemeğin tuzu çok,gömleğimin düğmesi kopuk, bu perdeyi neden açtın, balkona neden çıktın! Bunlar günlük dayak sebeplerimdi. " Kızın acıyla kasılan yüzünü gözyaşları yıkarken o arkasındaki yatağa oturarak anlatmaya devam etti. "

Daha sonra ailesinden kalan para suyunu çekince çalışmadığım için dayaklar başladı. Hamile olduğumu öğrendim!"

Araz duydukları karşısında delirecek noktaya gelmiş, her şeyi yakıp yıkmamak  için yumruklarını sıkarken Dilşah sebebi olan adama bütün biriken acılarını dökmek istiyordu artık. Boğazına düğümlenen yumru ile acıyla yutkundu.

" Çocuğu olacağını öğrenince çektiğim eziyet son bulur sandım. Yanılmışım onun nasıl bir hayvan olduğunu daha iyi anladım. Bir can taşımam bile umrunda değildi. Aynı şiddet aynı eziyet aylarca devam etti. Hatırladığım son dayağı karnıma yediğim tekmelerdi. Sonrası kaybettiğim bebeğim ve elimden alınan annelik hakkım!"

Hüma'nın arkadaşı sıfatı ile az çok biliyordu Dilşah'ın yaşadıklarını, lakin bir yabancının acı hikayesi ile sevdiği kadının yaşadığı gerçekler aynı etkiyi yaratmıyordu. İçinde tuhaf bir duygu vardı. Her şey bir birine karışmıştı. Dinledikleri sanki canının boğazında takılı kalması gibi bir his yaramıştı içinde. Sanki Azrail tepesindeydi de eziyet edercesine canını alıyordu. Her şeyin geçmişte kalması, o zamanki gibi şimdide elinden bir şey gelmiyor oluşuydu belkide canını yakan. Zamanı geriye çevirip sevdigi kıza kavuşamasada ona bu acıları yaşatan o yaratığı kendi elleri ile öldürmek, Dilşah'ın acılarını sonlandırmak isteyişiydi belkide içine oturan bu anlam veremediği his.

Tamam geçmiş adına henüz ortada netleşen bir durum yoktu fakat ne olursan olsun hayatı mahfolan bir kadın, bir insan  vardı şu an karşısında. Elleri ile sıkıntıyla yüzünü sıvazlayarak kararsız bakışlarını Dilşah'ın yaşlarla parlayan kahverengi gözlerine çevirdi fakat buyük bir hata yaptığını karşısındaki kadının suçlayan bakışlarını görmesi ile anlaması uzun sürmedi.

YAZGI (ALDIRMA GÖNÜL)    - TAMAMLANDI-Where stories live. Discover now