20

1.2K 136 38
                                    



Chanyeol'un dikkatli git, demesi üzerine o gün dediğini yapıp dikkatli bir şekilde eve gelmiştim. Çoğunlukla düşünceliydim ve hemen uyumak istemiştim ama düşüncelerim buna izin vermemişti. Çok kısa sürede fazla şey yaşamış gibi hissediyordum. Hatta hissetmem geçerli bir açıklama değildi çünkü gerçekten fazla şey yaşamıştım, yaşamıştık. En basitinden deneyeceğimizi söylemişken daha fazlasına çok geçmeden karar vermiştik.

Ve şimdi küstük. Yani küstük değil mi? Kırgın ayrılmıştık ve mesajlaşmamıştık.

Onu anlamaya çalışıyordum ama bir türlü anlayabildiğime emin olamıyordum. Ondan başkasını ben de öpmek istemiyordum ya da ondan başkası beni öpsün istemiyordum ama bu manavın sebze-meyve satması, valenin arabalarla ilgilenmesi, çiçekçinin çiçek satması gibi severek yaptığım bana ait bir işti. Ben Chanyeol'u anlamaya çalışıyorken o da beni anlasın istiyordum. Benim yerime Sehun'un söyleme durumuna hiç değinmiyordum çünkü biliyordum ki o kıskançlığını saklamak için sığındığı başka bir sorundu. Ne yapacağımın bilinçsizliği ile sıkıntılı bir iç çekip telefonuma baktım. Bildirimsizdim ve kilit ekranındaki Chanyeol, onun kucağındaki Chibi ile bakışıyordum. Sabah olmak üzereydi. Hiç uyumamıştım ama kalkıp hazırlanarak sabah ayazında yola koyuldum. Nefes alıp verdikçe oluşan buhar eşliğinde ellerim cebimde tiyatro binasına girdim. Çalışırsam daha az düşünürdüm.

Sanki yeterince düşünmemişim gibi bunu yeni akıl etmem sinir bozucuydu.

İçeri girip üstümü bile çıkarmadan her zaman oturduğum köşeye yerleştim ve çalışmayı düşünüyorken yine kendimi hiçbir şey yapmıyorken buldum. Saat altıyı biraz geçiyordu. Uykusuzluğun etkisiyle kendime çektiğim dizlerime alnımı yaslayıp gözlerimi yumdum. Belki beş en fazla on dakika sonra hafif dalmışken yanımda hissettiğim kıpırdanmayla korkuyla sıçradım.

"Chanyeol."

"Korkma, benim." Yanıma oturmuş ufacık olmuş gözleriyle bana bakıyordu. "Neden buradasın?"

Sorusuna ilk önce omuz silktim sonra kısık sesle cevap verdim.

"Uyku tutmadı, bende geldim."

Onaylamaz bir şekilde başını iki yana sallayıp kendi kendine söylendi.

"Şimdi ise burada uyukluyorsun." Kolları belime dolanıp bedenimi kendisine çekti. "Gel buraya, kafanı koy."

Gösterdiği yere, göğsüyle omzu arasına başımı yaslayıp kollarına sığındım.

"Sen neden buradasın?"

"Düşünmekten uyuyamadım, sana haksızlık ettiğimi fark ettim." Saçlarımla oynarken söylemişti. Gülümsedim. Sonunda birbirimizi anlayabilmiştik demek ki. "Haklısın Baekhyun, tamam kabul ediyorum ama yemin ederim ki gelen kişiden hoşlanmazsam asıl sorunu o zaman çıkarırım. Duydun mu? Sen de o zaman yanımda olacaksın ve her ne yaparsam karışmayacaksın."

"Chanyeol, ben zaten hep senin yanındayım."

"Dün bir pislik gibi davrandığım için üzgünüm."

"Dünü unutmaya ne dersin?"

Ona dönüp çıkmaya yüz tutmuş ancak yok denilebilecek yanağının sol tarafındaki sakallarını sevdim.

"Sen öyle diyorsan, öyle yaparız."

Başımı sallayıp gülümsedim. İçim rahatlamış hissediyordu. Dünü unutacak filan değildik ikimiz de çünkü dün yaşanmıştı ve yaşanan hiçbir şey silinip atılamazdı. Biz sadece onu aklımızın gerilerine itmeye karar vermiştik.

O günü ve önümüzdeki birkaç günü sorunsuz tamamlamıştık. Sahnelememiz gereken diğer oyunumuzu da sahnelemiş ve Kris'in bahsettiği Chanyeol için sorun olan şu malum oyundan önce iki günlük bir ara vermiştik. İki gün içindeyse sürekli Chanyeol ile birlikte zaman geçirmiştik. Sorunsuz geçen günler Kris tatil sonrası yeni partnerimle yanımıza gelince bitmişti. Daha geleni incelemeye fırsat bulmadan bakışlarım Chanyeol'u ve onun asık suratını bulmuştu. Geri plana atıp düşünmemeye çalıştığı bu yeni partner konusu şimdi karşısında bütün netliğiyle duruyordu.

TEATROHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin