Merdivenlerden inerken kullaklığımı telefona takmakla uğraşırken
"Hazan" diye seslenen Feza teyzeye bakışlarımı çevirdim. Feza teyze bizim hizmetkarımızdır on küsür gibi bir zaman diliminde bizimle birlimte yaşıyor evin bütün ihtiyaçları ile o ilgilenir bizde onu bir hizmetçiden çok kendi ailemizden biri olarak görüyor ve seviyorduk. Feza teyze 40 küsür yaşlarındaydı, fakat yanakları al al ve gözleri o kadar güleçti ki, hala genç ve haylaz bir çocuk havası veriyordu.
"Efendim," dedim merdivenlerden inmiş Feza teyzeye doğru yürürken. Feza teyze elindeki kahvaltılıkları masaya bırakıp bana döndü. "Kuzum" dedi sevecen bir sesle. "Neden erken uyandın bugün hafta sonu değil mi?" Diye sordu şaşkın bir tınıyı sesine yerleştirirken. "Hafta sonu" dedim tebessüm ederek, "birde uyku tutmadı Feza sultan bende yürüyüşe gideyim dedim. Hem sabah yürüyüşüne çıkmak iyi hissettiriyor biliyorsun."

"Biliyorum," dedi düz bir sesle kahvaltı masasına bakarak, "bende kahvaltı hazırladım istediğin herşeyden bolca yaptım" diye konuştu hayıflayarak. Yanağına bir öpücük kondurdum. "Belli oluyor Feza sultan" diye, homurdandım masadan zeytin tabağına uzanırken. "Kurt gibi açım" deyip masadan aldığım zeytini ağzıma attım. "Doğru düzgün yemek yemiyorsun ki," diye hayıflandı." Hem bak incecik kalmışsın" diye konuştu bana sarılarak.
"Incecik mi?" Deyip güldüm. "Senin o incecik diyen dilini yerim Feza sultan" diye, konuştum onun sarılışına karşılık verip ona kocaman sarılırken.
"Evet" deyip dudak büktü.

Feza teyzeye dönüp iki elimle omzuna dokundum. Ona tatlı bir tebessüm ile "tamam şöyle yapalım sen kahvaltıyı hazırla bende yürüyüşten geldikten sonra birlikte bir güzel kahvaltı yaparız olur mu?" Diye sordum ona güvence verircesine. Feza teyze önce düşünüyor gibi yapıp bir kaç saniye sessiz kalmayı sürdürdü. "Tamam mı?" deyip gözlerimi birkaç kez tatlı tatlı kırpıştırdım.
"Olur," dedi sevecen sessiyle.

Feza sultanın gönlünü aldıktan sonra kapıya doğru yöneldim ki, gözüm merdivenin hemen sağ köşesinde duran odaya kaydı. Ezgi aklıma geldi ve nedensizce arsız bir gülüş dudaklarımda oluştu. Dün o kadar icmişti ki onu evine bırakmaya korkmuş buraya getirtmiştim. Ve Feza teyzeyi gece gece rahatsız etmiştim. Bana Ezgi'yi odasına kadar taşımamda yardım etmişti. Birde o bitmek bilmez sorularına maruz kalmıştık. Ezgi sarhoş olunca ayrı saçmalıyordu Ezgi'nin o hali kesinlikle hiç çekilmezdi.

Henüz sabahın erken saatleri olduğu için güneş tam tepede değildi ve gökyüzünü solgun, griye açık bir maviye puslanmıştı. Hafif esen son bahar rüzgarı tenime işlerken temiz havayı ciğerlerime kadar çektim. Game to Lose'nin I'm with her son sese bastım ve kullaklığımı kulağıma takip bu temiz havanın keyfini çıkardım.

Bir süre yürüdükten sonra sahil kenarındaki figüran parkı yürüyüş alanına varmıştım. Şarkıyı tekrar başa sararak dün gece olanları zihnimde canlandırıp koşmaya başladım. Ne kadar koştum bilmiyorum ama dizlerimin ağırdığını hissedince koşmayı sonlandırıp kulağımdaki kulaklığı çıkarıp yürümeye devam ettim. Karşımdaki denizi gözüme kestirdim karamsar gökyüzüne rağmen deniz masmavi duruyordu. hemen oraya doğru yürüme kararı alarak parkın çıkışına doğru yöneldim. Tam parkın kapısında çıkarken yanımdan bir çocuk geçip parkın içine girdi, ve bu çocuk okulda kaç defa çarpıştığım çocuktu. Onu görmezden gelerek yürümeye devam ettim daha bir kaç adım atmıştım ki;

Arkamdan bağırdı.

"Hey, sen güzellik."

Arkamı döndüm ve gerçekten bu o çocuktu.

"Bakıyorum da gözlerini doktora göstermişsin."
Anlamadım bakışı attım.
"Bugün diyorum bana çarpmadan teğet geçtin." Dedi pis pis sırıtarak ona kızgın bir ifade ile bakarak "bana çarpan sendin" dedim mekanik bir sesle "o zaman İyi ki çarpmışım yoksa, bu güzelliğin farkında olmazdım" diye konuştu "bu arada ben Tonguç" diye devam etti elini uzatarak önce elini sonra da ona baktım üzerinde siyah bir tişört ve altında da siyah kısa bir eşofman vardı.
Belli ki o da spor yapmak için gelmişti buraya siyah kahve karışımı dağınık saçları Tıpkı saçları gibi açık Duran sakalları çok uzun değildi siyah gözleri ile gür kirpikleri gözlerinin üzerine dikilmiş mezar taşları gibi dursada o kadar güzel görünüyordu ki bir kadını bile kıskandırabilirdi. Hafif kemerli burnunun devamından belirgin bir sus çizgisi vardı üst dudağı ince iken alt dudağı üst dudağının tersine oldukça dolgun görünüyordu.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin