Nükhet Hanım onları görür görmez bir çığlık attı ve kulaklarıma inanamadığım bir cümle çıktı ağzından:

-"Ay canlarıııımmmm hiç beklemiyordum, hazırlıksız yakalandım lütfen kusuruma bakmayın."

Güldüm. Sabahtan beri deli gibi telaşlı hali gelince gözlerim önüne.. Bana yarım saat uğraştırdığı kıyafetleriyle bu cümlesi.. Şaka gibi.

İçeri geçtiler. Mutfakta hazırlıklara devam etmeye başladık.

Pembe güllü desenler, gümüş takımlar, çilekler, krem şantiler, şaraplar..

Bunların kapışma şekli de buydu sanırım. Sakinleştim.

Servisleri içeri götürmeye başladım, masaya yavaş yavaş taşıdık bütün güzellikleri. Gerçekten hayatımda görüp görebileceğim en güzel masaydı.

Dedikodular. Gülüşmeler. Konuşmalar. Para, pul, mal, mülk.. Tahmin ettiğimden fazlası olmamıştı evet.

Mutfakta kahve yapmaya başladık. Teyzem:

-"Kahvenin içine bitter çikolata koyuyoruz, dedikodu için ağızları biraz daha tatlansın tabii." dedi, kıkırdamaya başladık.

Teyzem de az değil.

Gümüş bir tepsinin üzerine, desenli bir peçete yerleştirdik. 4 fincan ve tabakları dizdik, kahveleri koyduk ve tabağın yanına lokumları da ekledik.

Tepsiyi elime alarak içeri girdim. Birden hepsi bana döndü, çakma sarışın dibi gelmiş gibi duran iğrenç renk değişimine sahip saçlarını savurarak atıldı:

-" Ay Nükhet, yeni birini mi buldun?"

Nükhet Hanım bozuntuya vermeden,

-" Evet canım. Nur yeni geldi ailemize, memnunuz gayet."

-" İyi barii"

Kızarmaya başladım. Allah'ım nasıl sınıyordu beni, nasıl bir bahtsızım ki esmer tenime rağmen kızarmayı başarabiliyordum.

Çakma sarışına kahvesini verdim. Esmer ve tıknaz olana kahvemi uzatırken göz göze geldik,

-"Nükhetciğim maşallah, senin hizmetçin bile alımlı" dedi ve kahkahayı patlattı. Ben de suratına Koraycığıma attığım tokatı atsam ne güzel olurdu diye hayal ederek gülümsedim. Cidden ne güzel olurdu.

-"Boş olduğu günlerde bize gönder. Bana yardım etmesini de isterim." dedi.

Bir mal gibi oradan oraya atılabilecek bir şey haline gelmişim. Yazıktı bana.

-" Ah canım, Koray kendisi için çalışmasını istiyor. İstekleri bitmiyor, bilirsin. " dedi, ve kafamda yıldızlar beynimi kemirmeye başladı.

Kahveleri hemen teslim edip kaçtım.

Birkaç saat sonra uğurladık hepsini, rahat bir nefes aldım. Koray'ın geliş saati aklıma geldikçe titriyordum. Teyzemin totosunun dibinden ayrılmamaya karar verdim.

Akşam yemek için masayı kurduk ve Arslan Bey de geldi. Bu adamda baba şefkatini görüyordum. Bakışlarında en ufak rahatsızlık verici bir şey yoktu. Gülümsüyordu, sessiz sakin biriydi.

-"Hoşgeldiniz Arslan Bey."

-"Hoşbulduk kızım"

Kızım diyordu. Garip. Ama çok güzel.

İçeri gitti, eşiyle gün değerlendirmesi yaptılar. Holding sahibiydi Arslan Bey. Oldukça zengindi. Koray da onun yanında çalışıyordu, ek olarak ta araba galerisine sahiplerdi.

Zenginlerin ortak özelliği sanırım, heybetli soyisimleriydi. "SOYLU" . Arslan Soylu, Nükhet Soylu, Koray Soylu.

Koray'a hiç yakışmayan şeylerden biri de soy adıydı sanırım.

Arslan Bey çalışma odasına çekildi. Nükhet Hanım olmayan güzelliğinin uykusuna. Bir süre sonra teyzem de pes etti, kalakaldım ortada.

Odama girdim, kapıyı kapattım. Kitlemek istedim ama, anahtar yoktu üzerinde. Yarın gidip isteyecektim, ilk işim o olacaktı hatta.

Üzerimi değiştirdim, teyzemin verdiği beyaz geceliği giydim. Uykunun kollarına bıraktım kendimi..

Gece yarısı tıkırtı sesleriyle uyandım. Hırkamı giyerek odadan çıkıp dinledim. Merdivenlerin başında bekliyordum, seslerse beni ürkütüyordu. Elime vazoyu aldım ve asansörle çıkmaya cesaret edemeyip, merdivenleri yavaş yavaş tırmandım.

Kapı açıktı ama ortalıkta kimse görünmüyordu. Kapıyı alelacele kapattım ve paldır küldür odama indim. Elim ışığa gitti ve bir ses,

-"Açma."

Çığlık atacakken ağzımı kapayan bir el.. O koku. Kahvesini gördüğüm gözler.

Yine mi!

- " Koray Bey, bu haliniz ne?!"

- "Güzelim. Bir şey yok, korkma."

Kapıyı kapattı, elimden çekip beni yatağa fırlatırken tekmeyi karnına geçirdim. Yere yığıldı, sinirlerim bozulduğunda ağlamaya başladım. Korkarak eğildim, nefesini kontrol ettim, yaşıyor. Aman ne güzel.

Ben ne yapıcam şimdi? 2 katım olan bir adam yatağımın kenarına kıvrılmış, sızmıştı. Üstelik karnına da tekme indirmişken.

Taşıyamazdım, mümkün değil. Onunla burada uyuyamazdım, asla. Güç bela kendi yatağıma çektim bedenini. Onu yatırana kadar 2 kilo net kaybetmiştim. Ne kadar ağır!

Sandalyeyi çektim ve yatağın başında oturmaya başladım. Saat gece 2, saat gece 3, saat gece 4... Öylece oturdum.

Gerçekten hayatımda gördüğüm en garip insan. Koray. Çok yakışıklı, çok tehlikeli. Çok ama çok anlamsız davranan biri. Karşımda uyurken bir çocuk gibi, ne kadar masum göründüğüne ben de inanamadım.

Hani klasikleşmiş bir yakışıklı tiplemesi vardır; uzun boylu, fit vücutlu, gamzeli, dişleri inci gibi, kıyafetleri tarz, mimikleri tatlı ve herkesten daha farklı olan biri. Sarışın,kumral,esmer her heyse. Koray esmer sınıfına giriyordu ve bu saydığım şeylerin hepsine sahipti. Garip olan şey, uyurken bir çocuk kadar masum görünmesi.

Hava aydınlanıyordu, kimse aşağıya inmeden ben yukarı çıkacaktım. Böylece Koray'ın aşağıda olmadığı kesinleşecekti, fakat evde olmadığı da.

Güneş te yüzünü göstermeye başlayınca, Koray'ı tekrar kontrol edip giyinmeye başladım. Geceliği çıkardım, eteği giydim ve kurtarıcım gömleği de. Saçımı at kuyruğu şeklinde topladım, günlerimin en büyük eziyeti siyah stilettoları da giydim. Kapıyı açtım,

- "Beni tahrik etmeye mi çalıştın az önce?"

Koray'ın sesi zaten kalın ve his doluydu, bir de saçmaladığı zaman..

-" Odanıza gidin. Lütfen."

Kafasını tutup, "uff"layarak kalktı. Hafif sendeledi. Kalktı. Kapıda karşımda duraksadı,

" Az kaldı."

- " Neye?"

Korkunç şekilde sırıttı yüzüme. Yine donmuş bir şekilde mal gibi bıraktı beni. Artık dayanamıyordum. Bitti. Başımın çaresine nasıl bakarım derken ben, ayak sesleri merdiveni yavaş yavaş çıkıyordu.

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin