Girizgah

7.4K 164 59
                                    




          

Genç adam gecenin üçünde duyduğunu zannettiği birkaç sesle gözünü araladı. Bu saatte ona biri gelmiş olabilir miydi ki? Sinan diye düşündü gözlerini devirmekten alıkoyamazken kendini. Bu saatte başka ona kim gelebilirdi?

  Uykusunu bölmemeyi düşündü. Arkasını dönmüştü ki, kadın sesine benzer bir ses duydu. Tekrar kaşları çatıldı. Sinan onun evine kadın getirecek kadar şuursuz olamazdı değil mi? O anda aklına şimşek hızıyla Hazan geldi. Hem de Hazan varken?

  Kendini yataktan nasıl attığını bilemedi. Merdivenleri sessizce indi.

Sinan dudaklarına yapıştığı kızı koltuğa itti. Yağız bir an Hazan'ın saçlarını görürmüş gibi oldu. Boğazını sıkıyorlarmış gibi hissederken gözleri kısıldı. Saçmalama dedi kendi kendine, saçmalama Hazan o.

  Kadının yüzüne vuran ince ışıkla Yağız en büyük korkusuyla, en büyük sınavıyla göz göze geldi. Hazan... Yağız bu anı görmek istemese de yüreğine çöreklenmiş acıyla hareket yeteneğini yitirmiş gibi duvara sıkıca yaslanarak ayakta kalmayı denedi. Kıpırdayamadı, kaçamadı.

  Sinan'ın hevesli dudakları Hazan'ın boynuna yöneldi büyük bir istekle. Yağız boğuluyormuş gibi öksürdü. Sanki birileri boynuna geçirilmiş urganı sıkıyor, göğüs kafesinin içinde tekleyen yüreğini söküyordu. Yağız bu anı görmemek için her şeyi feda edebileceğini biliyordu.

  Bir süre sonra Hazan'ın kısık ağlamaklı sesini duydu. ''Sinan, dur. İstemiyorum.'' Yağız gecenin sessizliği içinde Hazan'ın cümlesini çok net duymuştu fakat Sinan'ın dudakları Hazan'ın boynundan uzaklaşmadı, öpüşü duraklamadı.

  Yağız ne ara yumruklarının sıkıldığının farkında bile değildi. Hazan ağlaması şiddetlenirken titrek bir sesle tekrarladı. ''Sinan... Uzak... dur benden.''

  Sarhoş muydu? Yağız artık sinirlerini kontrol edemediğini hissediyordu ki, Sinan büyük bir hışımla koltuktan kalktı. ''Bitti Hazan!'' diye bağırdı gecenin bir vakti olmasına aldırmadan. ''Gerçekten bitirdin şimdi!'' Aynı gürültüyle evin kapısına yöneldi. Çarpma sesini duydu Yağız.

  Hazan'ın hıçkırıkları dinmemişti. Genç kadın kontrol edemediği nefesi, az önce yaşadığı şeyin korkusuyla nerede olduklarının bile farkında değildi. Çok içmişti, başı dönüyordu ve Sinan'dan nefret ediyordu.

  Yağız az önce hissetmeye başladığı ayaklarına zorlukla komut verdi. Sinirden titrediğini fark etmeden koltuktaki Hazan'ın yanına yöneldi. Hazan onu görünce afalladı. Çok sarhoştu, Yağız geliyor olmazdı değil mi? Genç adam koltukta yanına oturunca ancak kokusundan tanıyabildi Hazan onu. Gerçekten Yağız'dı. Hayatında hiç olmadığı kadar utandığını fark ederken hala titriyordu.

  Yağız'ın Sinan'a olan siniri çığ gibi büyüyordu içinde. Hazan önünde bir kuş gibi titriyor olmasa çoktan onu öldüresiye döveceğine emindi. Nasıl Hazan bu denli sarhoşken ondan yararlanmayı deneyebilirdi?

  ''Yağız-'' dedi Hazan hıçkırıklarının arasında. ''Ben...Ben...'' Titreyen elleriyle gözlerini silmeyi denedi. ''Çok üzgünüm...Nerdeyim bilmiyorum...Ben...'' Yağız Hazan'ın gerçekten çok sarhoş olduğunu fark etti o an. Kesinlikle kendinde değildi. İyi de niye bu kadar içmişti?

  Asla titremesi geçmeyecekmiş gibi olunca o an dünyanın ona en zor şeyiymiş gibi gelen şeyi yaptı. Az önce kardeşinin dudaklarının boynunda dolandığı kızı usulca göğsüne yasladı. ''Geçti...'' demeye çalıştı pürüzlü bir sesle. ''Tamam Hazan.'' Ama kendi sesi kendisine bile öyle garip geliyordu ki, körkütük sarhoş Hazan'a iyi gelmesi mümkün değil gibiydi.

  Yine de yaklaşık yarım saat sonra Hazan'ın hıçkırıkları yavaşladı sonra da dindi. Yağız kadının yüzünü göremiyordu. Görmek istediğine de emin değildi. Hafifçe kendinden ayırdı onu. ''Ben sana kahve yapayım.'' Sesinin soğuk çıkmaması için ne kadar çabalasa da başaramamıştı. Hazan'ın dudaklarından bir hıçkırık daha dökülürken Yağız'ın bileğini kavradı. ''Gitme...''

  Yağız ne yapacağını bilemeden öylece dikildi. Hazan'ın kendi elini kavrayan bileğindeki morluğu fark etti kaşları daha da çatılırken. ''Ne oldu buraya?'' Hazan kıpkırmızı gözlerini ondan uzaklaştırdı. ''Önemli değil.'' demeye çalıştı kesik nefeslerinin arasından. Yağız'ın Sinan yüzünden olduğunu anlamasına yetecek zayıflıkta bir ses tonuydu kullandığı. Yağız gözlerini yumdu sıkıca. Şu an karşısına çıksa onu öldürebilirdi.

  Hazan'ın önüne eğilerek onu ayağa kaldırdı. ''Elini yüzünü yıkayalım.''

  Genç kadın uysal bir biçimde Yağız'ın koluna tutundu, Yağız'ın onu banyoya götürüp elini yüzünü soğuk suyla yıkamasına izin verdi.

  Yağız'ın yatağının üstünde sessizce oturuyordu şimdi, adam ona kahve yapmaya inmişti. Biraz daha kendindeydi, başı daha az dönüyordu. Normalde bu bilinçle hiçbir şey hatırlayamayacak olsa da yaşadığı korku olayın her bir saniyesini canlı canlı gözünün önüne getiriyordu Hazan'ın.

  Yağız kızı korkutmamaya dikkat ederek yavaşça odaya girdi. Elindeki kahveyi yatağın ortasında minicik görünen kadına uzattı. O an yatağının üzerinde Hazan'ın oturması hiç garip gelmedi ona.

  Hazan minnet dolu bir gülümseme göndermeyi denediyse de Yağız'a, pek başarılı olabildiğini sanmıyordu. Sessiz bir saat daha geçirdiler. Yağız usulca genç kadını izledi. Hazan'da tamamen ayılmayı bekledi konuşmadan. Bu gece Yağız'ın karşısında yeteri kadar küçük düşmüştü.

  Sonunda kendini hazır hissettiğinde başını ona doğru kaldırdı. ''Olmuyordu.'' dedi Yağız'ın tek kelimeyle her şeyi anlamasını beklermiş gibi. Yağız'ın kaşları kalktı sorgulayıcı bir biçimde. ''Sinan'la olmuyordu.''

  Genç adamın mavilerinin öylece donup kaldığını fark etti Hazan. Nefesini tutmuş gibiydi. ''Bu akşam Sinan'a da bunu söyledim ama o delirdi. Sakince bir yemek yemeyi önerdi önce. Ben de... Ben de belki o zaman daha iyi anlar diye kabul ettim ama bilmiyorum amacını.'' Hazan gözlerini Yağız'dan kaçırdı. ''İçki içmemiştim. İçki içmemişim sanıyordum. Ne içtim de ne ara bu kadar sarhoş oldum bilmiyorum." Bunların ne kadarını Yağız'a anlatması gerektiğini bilmiyordu ama durmayacaktı, susmayacaktı. Bu gece olan şeyleri tek başına kaldıramazdı. Kurduğu her bir cümlenin Yağız'ın yüreğindeki ateşi daha da korladığını bilemezdi ki.

  Yağız'ın yüz ifadesi öylesine korkutucuydu ki Hazan gözlerini duvara kilitledi. ''Bileğim...'' derin bir nefes aldı. ''Beni arabaya sürüklerken oldu işte. Sonrasındaki bir saati hatırlamıyorum bile. Gözlerim biraz açılmaya başladığında buradaydık.'' Şimdi yine sesi titremeye başlamıştı. Dudakları da aynı ölçüde titriyordu. Ağlamamak için gözlerini sıkıca birbirine bastırdı. ''Gerisini biliyorsun sanırım.''

  Yağız daha önce hiç böyle bir öfke, hiç böyle bir nefret hissetmemişti birine karşı. Bunları hissettiği kişinin kendi öz kardeşi olması onu daha da hırçınlaştırıyordu. Onun dokunmaya kıyamadığı kadında açtığı yaralarla hep yüz yüze gelmek zorunda kaldıysa da, bu seferki çok derindi. En az Hazan kadar Yağız'da farkındaydı şimdi her şeyin.

  Umarım satırlarım dokunmuştur yüreğinize. Minik bir giriş yaptık, hikâyeye başlıyoruz. Görüş ve yorumlarınızı büyük bir merak ve heyecanla beklemekteyim. Görüş ve tepkileriniz, iyi veya kötü yorumlarınız benim için öylesine önemli ki! İyi okumalar efendim 😊

Nefes- YağHazWhere stories live. Discover now