Mutlu Son/ Final Part 2

1.3K 112 98
                                    







Hep beraber pislikle, yapış yapış bir sıvıyla ve kanla kaplı bir halde kapının önünde beklerken, kısa bir sessizlik oldu. Sonra bir çığlık koptu.

"Julliet!"

Shannon hiç beklemediğim bir şekilde atılıp beni kollarının arasına çekmişti. Yeşil gözleri yaşlarla dolmuştu ve yüzü de oldukça solgundu. Onun temiz, çiçek kokusunu içime çekerken, burnumun ucunun hafifçe sızladığını hissettim. Onları uzun zamandır görmemiştim ve şimdi bana, böyle çok kıymetli bir şeymişim gibi sarıldığında... Onları özlediğimi fark ettim.

Sol tarafımda da bir sıcaklık oluştuğunda başımı çevirip hem beni hem Shannon'ı kollarıyla saran Archie'ye baktım. O da oldukça endişelenmiş görünüyordu.

"İyi misin?" diye sordu Shannon, geri çekilip beni kontrol ederken. "Yaraladın mı?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. Kendimi konuşamayacak kadar duygusal hissediyordum. Ağlamaktan korkuyordum.

"Onu kurtardınız!" dedi Archie, Ron ve Harry'ye sarılarak. "Nasıl başardınız bunu?"

"Sanırım bunu öğrenmeyi hepimiz istiyoruz," Profesör McGonagall halsiz halsiz.

Bakışlarımı manevi ailemden ayırdığımda, arkada, şöminenin kenarında durmuş, bize gülümseyen Profesör Dumbledore'u gördüm. Fawkes hemen yanımızdan geçip giderek onun omzuna yerleşti.

Harry ilerleyip Seçmen Şapkayı, yakutlarla kaplı kılıcı masanın üzerine bıraktı. Ardından ben de birkaç çekingen adımla masanın yanına vardım, büyük bir utançla cübbemin içinden çıkardığım günlüğü (günlükten arda kalanları) oraya bıraktım.

Harry boğazını temizleyip konuşmaya başladı. Yaklaşık 15 dakika boyunca kimse çıt çıkarmadan onu dinledi. Duyduğu sesleri, Hermione'nin onun duyduğu şeyin borularda gezinen bir Basilisk olduğunu keşfedişini, Ron'la birlikte örümcekleri takip ederek Orman'a gitmelerini ve Aragog'un onlara Basilisk'in son kurbanının öldüğü yeri söylemesini; söz konusu kurbanın Mızmız Myrtle olduğunu ve Sırlar Odası'nın girişinin onun tuvaletinde bulunduğunu tahmin etmelerini...

Her şeyi anlattı.

"Güzel," diye onu yüreklendirdi Profesör McGonagall. "Demek böylece girişin nerede olduğunu buldunuz ve bu yolda okuldaki yüz kadar kuralı çiğnediniz... Ama nasıl oldu da Julliet'in orada olduğunu öğrendiniz, sonra da oradan çıkmayı başardınız?"

Bu kısmı ben de merak ediyordum. Ron ve Harry'nin beni nasıl bulduğunu bilmiyordum.

"Puffle..." diye mırıldandı Harry.

Şaşkınlıkla ona baktım.

"Puffle ağzında bir mektupla bana geldi. Önce Julliet'in onu bana yolladığını düşündüm. Bu yüzden de mektubu açtım ama daha sonra size yazdığını anladım, efendim. Daha sonra mektubu size getirdiğini tahmin ediyorum, içindekileri okumuşsunuzdur."

Dumbledore yumuşak bir biçimde gülümserken, ağır ağır başını salladı. Puffle'ın mektubu sadece Profesör Dumbledore'a götürmesi gerekiyordu, neden önce Harry'ye gitmişti, bilmiyordum.

Sonra Harry bu konu üzerinde daha fazla durmayarak, Fawkes'un nasıl tam vaktinde imdadına yetiştiğini ve Seçmen Şapkanın ona nasıl kılıcı verdiğini anlattı.

Bu sırada ben korkuyla Dumbledore'a bakıyordum. Başından beri yaptıklarımı yanlış anlamış olabilir miydi? Voldemort'u korumaya çalıştığımı düşünebilirler miydi?

"Beni en çok ilgilendiren," dedi Dumbledore hafifçe, "Lord Voldemort'un Julliet'i nasıl etkisi altına alabildiği... Çünkü bütün kaynaklarım onun şu anda Arnavutluk'ta bir ormanda saklandığını söylüyor."

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (2)Where stories live. Discover now