Kukla

1K 128 57
                                    


Merhabalaaar!!!
Söz verdiğim gibi yine bir cumartesi günü yeni bölüm yayımlıyorum.
Bu arada bekleyemediğim için akşam saatlerinden önce size sunayım dedim 😂
Sıkıcı bir bölüm oldu, onun için kusura bakmayın.
Sizi çok seviyorum, haftaya yine heyecanla yeni bir bölüm yayımlayacağım.
Bu arada geçen bölüm hepinizin yorumuna yanıt olarak kendi reklamını yapan boş kafalı bir arkadaş oldu. Onunla biraz münakaşa ettik ve beni inanılmaz derecede sinirlendirdi.
Rica ederim, benim kitabımda reklam yapmayın. Çünkü ben hiçbir zaman, hiç kimsenin kitabının altında kendi kitabımın reklamını yapmadım. İnsanları bu şekilde rahatsız etmedim.
Eğer insanların dikkatini çekmek istiyorsanız, onlara özelden mesaj atıp kibar bir biçimde sorabilirsiniz. Benim yaptığım buydu.
Lütfen siz de başkalarının emeğine ve okuyucularına saygı gösterin.
Teşekkür ederim.
İyi okumalar!



Kocaman gözlerini bana kararlılıkla diken Dobby'ye uzun uzun baktım. Etraf olması gerekenden çok daha sessizdi. Kimsenin uyanmasını istemiyordum, kargaşa yaratmalarından korkuyordum.

Ama neden Hogwarts'tan gitmeliydim? Dobby, buraya ait olmadığımı nasıl anlamıştı?

"Çok tehlikeli," dedi Dobby zihnimi okurmuş gibi. "Julliet, burada kalmamalı. Eğer kalırsa o zaman Bay Potter'ın başı derde girecek. Bay Potter'a ulaşmak için önce size gelecekler. Julliet, neler olacağını bildiğini sanıyor ama aslında bilmiyor. Her şey değişebilir."

Nefesimi tuttum. Dobby, nasıl oluyordu da her şeyi biliyordu? Kimden ve nasıl öğrenmişti?

"Ama Dobby-"

Dobby, zıplayıp başucumdaki çekmecenin yanına gitti. Korktuğunu, yüzünde beliren çizgilerden anlayabiliyordum.

"Julliet, günlükten kurtulmalı," diye mırıldandı, daha çok kendi kendine konuşuyordu. "Günlük kötü. Çok kötü!"

"Çünkü günlüğün sahibi kötü, değil mi?" diye sordum. Gerçi yanıtı çoktan biliyordum.

Dobby, başını ağır ağır salladı.

"Peki..." Eğilip ona daha yakından baktım. "Sen bunları nereden biliyorsun, Dobby?"

Panikle zaten kocaman olan gözlerini daha da açtı. Sağa sola bakınıyor, yatağımdan gittikçe uzaklaşıyordu.

"Dobby söyleyemez... Dobby konuşamaz, bu çok gizli... Ama Julliet, Dobby'yi dinlemeli..."

"Üzgünüm, Dobby," dedim yeniden yatağımın içine girerken. "Fakat Hogwarts'tan başka gidecek bir yerim yok, burada kalacağım. Burası benim evim."

"Kehanetle oynamanın sonuçları çok acı olabilir."

Neredeyse tüylerimi diken diken edecek bir tonda konuştuktan sonra bir duman gibi dağılarak kayboldu. Dobby'yi seviyordum ve kesinlikle sağ kalmasını istediğim karakterlerden bir tanesiydi ama zaten bulanık olan zihnimi karmakarışık bir hale getirmişti.

Gece boyunca ne demek istediğini , neler olabileceğini, gerçekten gidip gitmemem gerektiğini defalarca düşündüm fakat burada kalıp kalmamak artık benim seçimim değilmiş gibi görünüyordu.


***


Sabah olduğunda kendimi Ortak Salon'daki koltuklardan birinde kıvrılmış vaziyette buldum. Başımda öncekileri aratmayan büyük bir acı vardı. Gece düşünüp durmaktan uyuyamadığımı hatırlıyordum fakat sonrası karanlıktı. Ne olduğunu, buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum.

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (2)Where stories live. Discover now