Bilinmeyen Bir Anı

1K 130 55
                                    


Bir cumartesi akşamına ve size merhabaa!!
Bölüm pek uzun değil ancak beğenmenizi umuyorum. İşleri biraz karmaşıklaştırdım, böyle gizemli olunca daha çok seviyorum amaa tahminlerinizi alabilirimm ☺️
Her neyse sizleri seviyorum, iyi okumalar!

Gözyaşlarım yanaklarımdan akıp giderken titrek bir nefes alarak defteri açtım. Elimde tüy kalemim vardı ancak yazmayı unutmuş gibi öylece boş sayfaya bakıyordum.

Bedenimi sarıp sarmalayan yalnızlık hissinden kurtulmak istiyordum. Sadece birkaç kelime yazsaydım...

Hayır, yapamazdım. Bu çok yanlıştı.

Defteri yeniden kapatıp ıslak yüzümü kurulamaya çalıştım. Ne kadar yalnız hissedersem hissedeyim bunu yapmamalıydım.  Arkadaşlarımın beni unutmadığını biliyordum. Sadece... fazlasıyla meşgullerdi.

Yatağa uzanmaya karar verdiğim sırada, defter bir kez daha açıldı. Ancak bu kez kendi kendine açılmıştı. Şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım. Sayfalar hızlı hızlı döndü.

Olanları izlerken aklıma gelen tek şey Harry ve günlükteki anının içine düşüşüydü.

Sonunda defter oldukça yıpranmış görünen sayfaların birinde durdu. Herhangi bir tarih ya da yazı gözükmedi. Yalnızca, önce hafif ardından şiddetli bir ışık belirdi.

Aniden kendimi deftere çekiliyor ve yüksek bir binanın tepesinden düşüyor gibi hissettim. İçim dışıma çıkmak için can atıyordu. Net olmayan görüntüler etrafımda birkaç tur attı. Ben de uzun bir düşüşün içinde dönüp durdum. Öyle bir hızdaydım ki, başım bedenimden ayrılacakmış gibi hissediyordum.

Bu bir anı dahi olsa, taş duvarların arasındaki soğukluk beni ürpertmişti. Hogwarts'tan çok daha karanlıktı etraf ve bu karanlık, insana huzur vermiyordu.

Uzaktan gelen fısıldaşma, ağlama sesleri koridorda hafifçe yankılanıyordu. İçimdeki gerginliğin büyüdüğünü hissettim. Buradan bir an önce çıkmak istiyordum.

"Hey!"

Siyah, seyrek saçlı, uzun boylu bir çocuk olduğum tarafa doğru hızlı adımlarla yaklaştı. Gözlerinde büyük bir acımasızlık saklıydı.

"Nereye gittiğini sanıyorsun?" diye seslendi.

Ses tonu insanda kusma isteği uyandırıyordu.

"Ben mi?"

Ancak, bu defa arkamdan yükselen ses beni daha da tedirgin etmişti. Dönüp baktığımda yaşça daha küçük ve daha kısa bir çocukla karşılaştım. Çocuk haliyle bile bir canavarınki kadar ürkütücü gözlere sahipti.
Bu, Tom Riddle'dı.

Büyük olan Tom'a yaklaştı.

"Evet. Sen, budala." Kısacık saçma bir kahkaha attıktan sonra Tom'un kafasına sertçe vurdu.

Şok içerisinde olduğum yerde kaldım. Burası, yetimhane miydi? Bunu okumamıştım, bilmiyordum.

Tom zoraki bir sesle "Odama gidiyordum," dedi. Sakinliği beni şaşırtıyordu. Cevap vermesi bile beni şaşırtıyordu.

Çocuk bir kez daha ona vurdu; bu defa yanağına sert bir tokat atmıştı.

"Odana gidip ağlayacak mıydın?" diye sordu alayla. "Anneni mi istiyorsun, Riddle?"

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (2)Where stories live. Discover now