16 - Kütüphane

En başından başla
                                    

Sonra düşen kitapları yerden almak için sandalyeden indiğimde birden kapı açıldı ve arkamdan gelen bir erkek sesiyle irkilerek ufak bir çığlığın dudaklarımdan feryat etmesine izin verdim.

Irislerimi hızla sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Gözlerim açık olan kapının dışında beni izleyen bir çift mavi gözlerle buluştuğunda gözlerimi devirerek tekrar önüme döndüm.

"Ne bağırıyorsun kızım ?" Diye sorduğunda avuç içlerimi tekrar kulağıma götürdüm. Irislerimi yeniden onunla buluşturduğumda, gür kirpiklerinin altından dikkatle beni izleyen maviyle. "korkutun beni," diye konuştum. Elimi kalbime götürerek hala kalbim küt küt atıyordu.

Gözleri dikkatli bir şekilde hala benim üzerimdeydi. Kaslarını oldukça açığa seren lacivert polo yaka bir tişört, altında ise siyah bir pantolon giymişti. Düzgün ve parlak karamel saçları, pürüzsüz esmer teniyle oldukça aheng içindeydi. Keskin yüz kıvrımları oldukça sakin ama aynı zamanda da, bir o kadar da gizemli ve tehlikeli bir görüntü çiziyordu.

Sandalyeden inerken Ateş 'e olan sinirimi çıkartırcasına merdiveni hızla tutup sertçe sarstım. Ateşe olan sinirimi işte böyle çıkarıyordum.

Doğrudan gözlerime odaklanan ifadesiz soğuk bakışları beni yerle bir ediyordu.

"Kütüphanenin yolunu bulabildiniz mi Ateş bey" dedim yapmacık bir şirinlik sergileyerek. Gözlerim okyanus mavilerine kilitlenmişken aldığım soluk damağımı yarıyor, etlerim lime lime dökülüyor gibi hissediyordum. Güzelliği karşısında affalanmıştım.

"Bana öyle dikkatli bakmayı kes!" Dedi umursamaz ve sert bir sesle. O söylemesene kadar ona böyle hayranlıkla baktığımın farkında bile değildim.

"Bana emir kipiyle konuşmasan?" Dedim hemen kendimi düzelterek.
"Ayrıca rica etmeyi deneyebilirsin." Dediğimde kaşları alayla çatılırken bana doğru adım atmaya başladı.

O bana yaklaştıkça tedirginliğim korkumla birleşmiş ve istemsizce bir adım geriye gitmemi sağlamıştı. Bana bir adım daha geldi ve bir adım daha, bir adım daha taki ayakkabının ucu benim ayakkabımın ucuna değene kadar.

Ateş Hancı gerçekten çok güzeldi.

Çok çok güzeldi.

"Rica etmek bana göre değil." Kalbim tekledi, ayağımın altındaki zemin bana ihanet ederek kaydı. Boynumdan bir damla ter süzülerek boynumdan aşağıya doğru kavisli bir yol çizerken iç güdüsel olarak bir adım geriledim tam o sırada sırtım merdivene çarptı ve merdiven tam üzerime devrilecekken Ateş Hancı birden beni çekmiş ve göğsüne yaslayıp bana sarılmıştı.

Ateş Hancı bu okula geldiğimden beri tıpkı bir kara bulut gibi her gün güneşli günlerime zehirli sularını serpiştirip her günümü cehenneme çeviren, her defasında beni aşağılayıp hakaretlerde bulunan kendini beğenmiş herif beni kurtarmış belki de üstüme düşecek olan demir merdivenden korumuştu.

Onun göğsüne iyice sokulurken onun erkeksi hoş kokusu da burnuma dolmasına izin verdim. Kesinlikle Ateş Hancı bir çok kızdan çok daha güzel kokuyordu.

"Ölmek mi istiyorsun?" Diye hırladı kulağıma sessizce . Göğsüne yasladığım başımı kaldırıp kirpiklerimin arasından onun ilahî yüzüne baktım. Kaşları çatılmış sinirle nefes alıyordu.

"Ne yaptığını zannediyorsun? Dikkat etsene aptal!" Diye soludu. Gözlerim kocaman açılmış bir şekilde Ateş'in söylediklerini algılamaya çalıştım. Benim için endişeleniyor muydu yoksa? Yüzünde de hiç bir duygu yoktu ki ondan yardım alayım. Zira Ateş'in yüzü bir duvar kadar düz ve soğuktu. Kesinlikle çok iyi maske takıyordu.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin