6- küçük ve savunmasız

4.4K 555 131
                                    

Hatalarım varsa üzgünüm, keyifli okumalar~    

 Bedenini gizlediği köşede, minik olanın gittiği yöne kaç dakika baktı bilmiyordu, bildiği tek şey koridorun ne kadar soğuk ve karanlık olduğuydu fakat umurunda olan şeyleri o an listelemesi gerekse, bu ikili listenin sonunda bile yer alamazdı. 

Kafası git gide içinden çıkılmaz şekilde karışıyordu ve ne zaman bir çıkış kapısı görür gibi olur da ayaklarını o tarafa doğru konumlandırsa yolun sonuna gelmeden yeni bir soru işareti taştan bir duvar misali önüne dikiliyordu ve Jungkook bundan nefret ediyordu.

Bilinmezlikler ona göre değildi, hiçbir zaman olmamıştı. Kafa karışıklıklarından hoşlanmaz, kafasını karıştıran olayları sezdiği gibi bir yılan misali kıvrılarak onları uzaklaştırırdı fakat şöyle bir geriye dönüp, çok değil en fazla birkaç hafta, baktığında kıvrıldığı her bir zorluğun sonunda etrafını dört bir yandan sarmış olduğunu net bir şekilde fark etmişti. Yoongi'yi bulduğu için şikayetçi falan değildi ama daha gitmesi gereken yolun uzunluğunu kestiremese bile şimdiden yorulduğunu hissediyordu.

Taehyung haklıydı belki de.

En başında bu işin peşine düşmese şimdi rahatça yatağında uzanmış bilmem kaçıncı rüyasını görüyor olurdu ama artık çok geçti.Bir kere başlamıştı işte ve şimdi gerçekten de çok geçti.

Etrafta kimsenin olmadığına emin olduktan sonra asasının ucunda bir ışık hüzmesi daha oluşturmuş, yavaş ve oldukça sessiz adımlarla bir süre önce Yoongi'nin çıktığı odanın önüne gelmişti. 

Yaşadığı kafa karışıklığı bütün bedenine etki etmiş, omuzları gerginlikle kasılmıştı ve aldığı her bir nefes ciğerlerine batıyordu.Bakışları birkaç saniye görkemli işlemelerle süslenmiş metalden kapı kolunda asılı kalmış sonrasında düzgün ve uzun parmakları metali kavradığında hissettiği soğukluğu görmezden gelerek kapıyı geçebileceği kadar aralayıp içeri süzülmüştü. 

 Aşina olduğu karanlık oda, daha önceki iki seferde de olduğu gibi tüm soğukluğuyla karşısında duruyordu lakin  bu soğukluğun havayla uzaktan yakından alakası yoktu. Odanın kendine özgün karanlık bir havası vardı ve Jungkook ilk sefer bu odaya girdiği heyecanın yerini büyük bir endişe ve meraka bırakmasını içindeki ürpertiyle izledi. 

Aynadaki yansımasına bakmadan adımlarını kendisinden bir metre kadar daha uzun olan aynanın önünde durduğunda düşündü. Sahi, arzuladığı şey neydi? Dünyaya nam salmış, alanında başarılı bir büyücü olmak ya da onun gibi bir şey güzel olabilirdi ama gerçekten istediği bu muydu? Şu ana kadar böyle şeyler hakkında çok fazla kafa yormamıştı. Ders notları iyiydi, asasını kullanmada ve büyüleri aklında tutmada iyiydi ama bu kadardı işte. 

O sadece yapması gerekeni yaptığını düşünüyor, hayat onu nereye sürüklerse oraya ilerliyordu.Ulaşacağı sonla her zaman yetineceğini düşünmüştü. Sonuçta, yaptığı şeyde kötü değildi. Hayatın karşısına çokta kötü bir gelecek çıkarmayacağını düşünüyordu. Belki dünyalarca tanınan biri olamazdı ama iyi bir işi ve parası olduktan sonra, gerisi çokta önemli değildi. 

Her zaman anı yaşayan tiplerden biri olmuştu ve şu an için de önemli olan tek şey, üçüncü seferde aynada ne göreceğiydi. 

Titrek bakışları önce ayaklarında gezinmiş oradan gövdesine geçmişti ve en sonunda aynada kendi görüntüsüyle göz göze geldiğinde ciğerlerini sızlatan nefesi zor da olsa dışarı vermişti. 

Nasıl olduğunu, neden olduğunu ya da sadece ona özgü olup olmadığı hakkında hiçbir fikri yoktu ama oradaydı işte, geçen iki seferde de gördüğü gibi parmakları birbirine dolanmış iki beden, hep oradaydı. 

mirror of erised ϟ yoonkookМесто, где живут истории. Откройте их для себя