"SEVDANA GÖNÜL VERDİM–Murat KURŞUN

Sevdana gönül verdim düşürdü beni dillere.

Aşkına yürek verdim savurdu beni ellere.

Ne senle nede sensiz söz geçmiyor bu yüreğe.

Yar beni cano beni sakla beni hep serinde.

Sevemem senden başka gözüm arar gözlerini.

Bir söyler kalbim ağlar yürek çeker özlemini.

Kulağımdan sesini gözlerimden hayalini.

Atamam vah atamam sen olmayınca yapamam.

Bu gece daha sensiz daha da sessiz geçiyor.

Bu can bu beden tene daha da acıyor veriyor.

Geleceksin diyerek gözler yolunu bekliyor.

Gelmediğin gün için sevdiğin her gün ölüyor.

Sevemem senden başka gözüm arar gözlerini.

Bir söyler kalbim ağlar yürek çeker özlemini.

Kulağımdan sesini gözlerimden hayalini.

Atamam vah atamam sen olmayınca yapamam."

Şarkı yavaş yavaş biterken herkesin aynı anda alkış tutması Özüm'ün direncinin kırılırken daha fazla dayanmasına engel olmuştu. Bu şarkı bir yıl önce Hakan'ın veda gecelerinde söylediği şarkıydı. Ve o gece Alper'in söyledikleri aklına geldi "O gün geldiğinde gözlerine bakarak bu şarkıyı ben söyleyeceğim ve sen benim duymak istediğim o cevabı bana vereceksin." Demişti. Özüm parmağındaki yüzüğü tuttu ve ardından hızla çarpan kalbinin üzerine götürdü. Nefes almak hiç bu kadar zor olmamıştı. Onun bu halini hisseden Eda "Özüm sen iyi misin?" dedi. "Ben, ben bir lavaboya gitsem iyi olacak." Diyerek ayağa kalktı. Çünkü bu şarkının ardından gelecek bir teklife hazır değildi. Bu yüzdendi acele ile oradan uzaklaşması. Alper bu kaçışın anlamını çok iyi biliyordu. Ama onun öfkelenmesine sebep olan Özüm'ün kaçışı değil ardından ayaklanarak giden doktor bozuntusuydu. Dişlerini sıksa da sakin olmak artık onun için çok zordu.

Özüm aynanın karşısında gözlerinden firar eden yaşları siliyor "Neden bunu bana yapıyorsun Alper? Neden?" diye isyan ediyordu. Kendisini zorlukla toparlarken kapının çalınmasıyla Eda'nın sesini duydu. "Özüm iyi misin tatlım?"

"İyiyim canım." Diyerek kapıyı açtığında genç kızın inanmayan gözler ile ona bakması onu huzursuz etmişti.

"Özüm, senin bu halinin sebebi doktor mu yoksa yeni atanan Alper öğretmen mi?" dediğinde yakalanmış olmanın huzursuzluğu ile gözlerini kaçırdı.

"Ne alakası var sadece yorgunum Eda." Lafı geçiştirerek onu kolundan tutup bahçeye yönlendirmeye çalıştı. Tam bu esnada beklemediği bir ses "Özüm." Diyerek ona seslenmişti. Kahretsin, diye içten içe yakınırken gözlerini kapadı. Bu kadar gerilimi artık yüreği kaldırmıyordu. Yavaşça arkasındaki adama dönerek baktığında kendisini suçlayıcı bakışlara maruz kaldı.

"Kemal Bey." Dedi yapmacık bit tebessüm ile."Sizi burada görmek ne büyük sürpriz." Diye konuşarak az önce onu fark etmediğini anlamasını istedi. Bir adım dahi atmazken yanındaki Eda'nın koluna sakın beni bırakma dercesine daha fazla sıktırdı. Mesajı alan Eda'da kolundaki arkadaşının eline sıkıca tutundu.

"Az önce de masanıza gelmiştim ama gözlerin benim dışında her şey ile o kadar ilgiliydi ki beni fark etmemiş olman çok doğal." Dedi.

"Ne demek istiyorsunuz Kemal Bey."

"Bey." Dedi kinaye dolu bir ses ile konuşurken kıza doğru bir adım attı. "Sabah çiçeklerimi kabul etmiş bir bayanın hala bana bey diye hitap etmesi ne büyük ironi öyle değil mi?" dediğinde Özüm sert bakışlarını ansızın yanındaki arkadaşına çevirdi. Sonra öfke dolu gözlerini adama geri çevirdiğinde "O çiçekler benim haberim olmadan kabul edilmiş. Malum çiçekçide çalışan çocuğu nasıl bir tehdit ettiyseniz kabul eden kişi çocuğun haline acımış. Yoksa tarafımdan sizden gelen herhangi bir şeyi kabul etmiş falan değilim." Dedi otoriter bir ses tonuyla. "Yürü gidelim Eda." Diyerek önüne döndüğünde hiç beklemediği bir hamle ile koluna yapışan adam "Özüm, ben özür dilerim. Lütfen iki dakikanı bana ayırır mısın? Gerçekten konuşmak istiyorum". Dedi ve daha fazla konuşamadan yüzünde patlayan sert bir yumrukla yere yığıldı. "Sen kimsin de ona dokunuyorsun lan?" diye haykıran Alper'den başkası değildi. Kızların haykırışları arasında birbirine saldıran adamlar ortalığın bir anda mahşer yeri olmasına sebep oldu. Özüm ikiliyi ayırmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Herkes dışarıda oturuyordu ve biri gelirse bu durumu açıklayamazlardı. Küçük yerde yanlış anlaşılmalar çığ gibi büyürken kulaktan kulağa çok farklı aktarılabilirdi. Eda korku ve panikle İpek'i, İpek de fark ettirmeden Ahmet'i çağırdı. Ahmet mekânın içine girdiğinde şimdi her biri birini tutarak güçlükle onları ayırdılar. Alper'in gözü dönmüştü. Ahmet doktoru bahçeye semaverin yanına götürürken kızlar Alper'i az önce devrilen masa ve sandalyelerin olduğu tarafa yönlendirdi. Özüm ise taş kesilmiş beden ile ne yapacağını bilmez bir halde olanları düşünüyordu. Bir yıl içinde kurduğu sessiz sakin dünyası bir günde Alper'in dönüşü ile başına yıkılmıştı. Her şey o kadar hızlı ve beklenmedikti ki kız ne desin ne yapsın bilemedi. Alper, Eda ve İpek'in sakinleştirmelerine kulak asacak durumda değildi. Ahmet içeriye geri dönüp doktor Kemal gitti dediğinde derin bir nefes alan adam kimseye aldırış etmeden Özüm'ün dibine kadar geldi "Sana ondan uzak dur yoksa sonuçlarına katlanırsın demiştim Özüm. Bir kere ya bir kere de sevdiğin adamı dinlesen ölürsün değil mi?" dedi ve oradan uzaklaşırken gözü yaşlı genç kızı arkasında bırakmıştı.

Eda "Yoksa parmağındaki yüzüğün sahibi o mu?" diye haykırdığında İpek ve Ahmet aynı anda "Siz tanışıyor musunuz?" diyerek şaşkınlıkla konuşmuşlardı.

Özüm mü? Özüm kendisini taşıyamayan ayaklarının gücünü kesmesiyle birlikte yere kapaklanırken omuzları sarsılarak hıçkırarak ağlamaya başladı. Ahmet kızları yalnız bırakırken İpek ve Eda genç kızı onu sakinleştirip biraz olsun kendisine getirmek için lavaboya tekrar götürdüler. Sorularını geceye saklayan ikili onun bu içler acısı haline dayanmakta güçlük çekiyorlardı. Nasıl bir hayattı bu böyle?

Not: Herkese hayırlı geceler 

 Önceki bölümlerde size sorduğum ve Hakan'ın söylediği şarkı Murat Kurşun-Sevdan düşürdü beni 'ydi ;) Multimedyaya da ekledim. Okurken dinlerseniz sevinirim. Umarım keyif almışsınızdır bölümden ;)

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Where stories live. Discover now