37.BÖLÜM

7K 507 39
                                    

Cem, her zaman Özüm'ün ne istediğini bilen ve ona göre davranan bir adamdı. Ona değerli olduğunu hissettirmek adına elinden gelenin de fazlasını yapmaya çaba sarf ederken tek istediği onun ile birlikte bir hayat sürmekti. Bunun için büyük emek verirken içinde peyda olan kaybetme korkusu giderek büyümeye devam ederken yavaşça kontrolünü yitirme sınırına doğru istemese de gidiyordu. Şimdi Özüm karşısında oturmuş önündeki yemeğe eziyet ediyor, Cem ise onun konuşması için güç toplamasını büyük bir sabırla bekliyordu. Gözlerini kısmış zihninde analizler yaptığı sırada Özüm derin bir nefes aldı ve sonunda beklenen anın geldiğini fark etti. Şimdi Cem'in gözlerinin içine bakıyor ve anlayış göstermesi için içten içe dua ediyordu. Cem Özüm'ü evden almış ve sessizliğin hâkim olduğu bir yolculuğun sonunda etrafın muazzam rengârenk ışıklandırmaları altında bir kamelya içinde yemek hazırlatmıştı. Gecenin sakin geçmeyeceğini hisseden Cem yaşanan tuhaf olayların ardından konuşmalarının böyle bir mekânda gerçekleşmesini istemişti. Özüm ona bakarken gözlerinin içindeki pırıltılar suçluluk duygusu ile titremeye başladı. Cem bunun anlamını artık biliyordu.

"Cem ..." dedi gözlerindeki titremeye dudakları da eşlik ederek.

"O mu döndü?" Ona daha fazla acı çektirmek istemediği için yarım bıraktığı cümleyi kendisi tamamlamıştı Cem. Cem'in dilinden dökülen cümle ile Özüm'ün başı önüne düştü ve gözlerinden iki damla yaş firar etti. Sessiz hıçkırıklarını duyurmamak için kendini tuttukça omuzları sarsılıyordu.

"O geri döndü." Dedi. Başını önünden kaldıramıyordu. Cem daha fazla onun bu haline dayanamadı ve yerinden kalktı. Yavaş adımlar ile yanına geldi ve Özüm'ün önünde dizleri üzerine çökerek ellerini avuçları içine hapsetti. Bu dokunuş Özüm'ün irkilmesine sebep olsa da içindeki yanan ateşin ruhunu alevler içinde bırakması soluğunu kesiyor, nefes alışını zorlaştırıyordu.

"Özüm bana bak güzelim." Dedi, tüm sevgisini şimdi ona sunmak istiyordu. "Bana bak hayatım." Derken hayatı kabul ettiği kadının ellerini sıcacık tutma çabası içerisindeydi.

Özüm korkarak ve suçluluk duygusu ile ona baktığında içine hapsettiği sessiz hıçkırıklarını daha fazla tutamadı. "Ben özür dilerim." Dedi başını sağ yanına yatırarak. Cem bir eli ile onun yanağını okşamaya başladı. Onun bu anlayışlı hali Özüm'ü pişmanlık içinde yoğururken kahrolmasına sebep oldu.

"Özür dileme hayatım, bu senin suçun değil. Yıllar sonra döneceğini bilemezdin. Ben dürüstlüğün için teşekkür ederim. Bunu benden saklamadığın için gerçekten teşekkür ederim."

"Kızmadın mı?" dedi duydukları karşısında şaşırmıştı.

"Neden kızayım hayatım? Geri dönmüş olması hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Değiştirmeyecek öyle değil mi?" dedi. Alacağı cevaptan deli gibi korkuyor, yüreğinin içinde büyük fırtınalar kopuyordu.

"Değiştirmeyecek Cem, hele de bu geceden sonra, senin bu anlayışlı tavrından sonra onun geri dönüşü bizim hayatımızın önüne bir engel olarak asla çıkmayacak. Sana söz veriyorum buna asla izin vermeyeceğim." Dedi. Kullandığı bir kelime onu bir anda geçmişe götürse de aklına gelen görüntüleri silip atmak için büyük bir çaba sarf etti. Cem duyduklarının ardından onu kendisine çekip kolları arasına alarak ona sımsıkı sarılmıştı. Daha fazlasını duymaya, yıllar önce geri dönmeyerek kendisine büyük bir iyilik yapmış olan adamın geri dönüşünü dinlemeye, sebeplerini duymaya ihtiyacı yoktu. Onun için önemli olan Özüm'ün kararıydı. Sürece değil sonuca odaklı bir adamdı. Yüreğindeki sevginin son damlasına kadar Özüm için savaşırdı. Ama onun sevdiği onu bırakmayacağını söylemiş ve böylesine bir savaşı baştan engellemişti.

"Biliyordum, bunu bize yapmayacağını biliyordum." Dedi ve onun kokusunu derince içine çekti. Nefesini sanki geri kazanmış gibiydi. Kaybetme korkusu kendi sınırları içine çekilirken burnuna dolan sevdiği kızın kokusu ve kollarındaki büyüleyici varlığı onun gözlerini kapatarak hayallere dalmasına sebep olmuştu. Bir an ondan uzaklaştı ve ellerini avuçları içine alarak üzerine minik buseleri kondurdu. "Sana bir sürprizim var." Dedi sanki az önce konuştuklarını yok sayar gibi bir hali vardı. Sanki Özüm ona az önce Alper'in döndüğünü söylememiş, sanki hiç öyle bir konuşma yapılmamış gibiydi.

"Sürpriz mi?"

"Evet, aslında bunu daha önce söyleyecektim ama fırsatımız maalesef ki olmadı. Seninle yarın küçük bir tatile çıkıyoruz." Onun bir anda böyle bir emrivaki ile karşısında olması Özüm'ü biraz olsun rahatsız etti. Ruh hali sürekli ve ani değişimler içine giren adamın bu halini yaşadıklarından sonra şimdilik görmezden gelmeye karar verdi.

"Ne? Tatil mi? O da nereden çıktı? Hem annemler..." dedi bin bir panikle. Onun bu halini gören Cem kendine has gülüşü ile onu susturmak adına ellerini dudaklarına değdirerek, "Ben her şeyi hallettim merak etme. Ailenin haberi var. Biraz buralardan uzaklaşmak ikimize de iyi gelecek inan bana." Diyerek umudun en saf hali ile Özüm'ün gözlerinin içine küçük bir çocuğun masumiyetiyle bakıyordu.

"Ben, bilmiyorum Cem..." dedi ve ellerini avuçları içinden yavaşça çekti. Cem, Özüm'ün bu ruh halinin değişiminden huzursuz olmuştu. Yavaşça çöktüğü yerden kalktı. Bir elini beline yerleştirip diğer elini saçlarının arasından geçirdi. "Hemen cevap verme, sabaha kadar düşün istersen bir iki gün sonra da gidebiliriz. Ama inan bana bu tatil ikimize de iyi gelecek." Diyerek sesini sakin tutmaya çalıştı. Cem'in bu hali kendisini kötü hissetmeye başlayan Özüm'ün bir adım geriye atmasına sebep oldu. Onun kalbini daha fazla kırmamak adına "İzin verirsen sabaha kadar düşünmek istiyorum. Hem annemler ile benim de konuşmam gerekiyor." Diyerek oturduğu yerde kıpırdanmaya başladı. Aldığı cevap içine biraz olsun su serpse de sinirleri hala gergin olan adam onu bu gece daha fazla zorlayarak elindeki şansı da yitirmek istemiyordu.

"Tamam, sen nasıl istiyorsan öyle olsun."

"Şey, artık gidebilir miyiz?" diyerek ayağa kalktı. "Annemler merak eder. Geç olmadan gitsek aslında iyi olacak."

"Nişanlının yanındasın Özüm, hem annenler benimle olduğunu biliyorlar."

"Haklısın ama..."

"Tamam, buna da tamam hayatım, gidelim." Dedi ve elini tutması için ona doğru uzattı. Özüm kendisine uzatılan ele şaşkın bir halde bakarken ne yapacağını bilemiyordu.

"Hadi gidelim." Diyen Cem'in sesinin yavaşça sertleştiğini hissediyordu. Ona haksızlık yapmak istemiyordu. Yüreği yapma, diye haykırsa da eli titreyerek aklının savunmasına sığınıp kendisine uzatılan eli tuttu. Tuttuğu anda pişmanlık ile kavrulmaya başlasa da artık bir karar vermişti ve bundan geriye dönmeyecekti. Onun yolu Cem'e doğruydu. Doğru olan, onu hak eden adam Cem'di. Geçmişe artık bir sünger çekmiş, geleceğinin sınırları içine Cem girmiş ve kaderine onun ismi yazılmıştı. Artık Özüm bunu bu şekilde kabul ediyordu. Bunları kabul etmeyen bir çift göz ise ömrünün kıyameti olarak kabul ettiği bu anları uzaktan izliyor, izlerken de canı alev alev yanıyordu.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin