64.BÖLÜM

5.3K 426 8
                                    

Sımsıkı sarıldığı can dostunun gözyaşlarını görmezden geliyordu. Hıçkırıklarına eşlik eden omuz sarsıntılarını durdurmak adına daha sıkı sarılıyordu kardeşi gibi gördüğü kıza. Özüm, yavaşça Hande'den ayrıldığında yanı başında duran Hakan'a gözü kaydı. Ne kadar diretse de Hande'yi otogara gelmemesi için ikna edememişti. Hakan ise anlamadığı bir hızda otobüs saatini beklerken ortaya çıkıp gelmişti. Özüm, bin bir umut ile onun ardında yüreğinin görmeyi dilediği adamı göremediğini derin ve sarsıcı bir hayal kırıklığına uğrasa da bunu ona belli etmemek için büyük çaba sarf etti. Hakan onun gözündeki anlık kırıklığı hissetse de ona fark ettiğini belli etmedi. Bu iki delinin uzaklığının onlara iyi geleceğini biliyordu.

Hande gözü yaşlı bir halde "Beni de götürsen canın çıkardı dimi." Diyerek elinin tersi ile gözlerini silerken Hakan'ın "Sen hiçbir yere gidemezsin boş hayallere kapılma." Diyen anlık çıkışı benim yüzümde manidar bir gülüşe Hande'nin gözlerini kısarak ona öldürücü bakışlarını göndermesine sebep oldu. "Bakma bana öyle Hande bunları daha önce konuştuk." Dedi uyarı dolu sert bir ses tonuyla.

Özüm onların ne ara konuşup anlaştığını anlayamasa da şimdilik bu konunun üzerinde durup onların daha fazla canlarını sıkmak istemiyordu. Biliyordu ki arkadaşı zamanı geldiğinde ona her şeyi anlatacaktı. Özüm'e tekrar sıkıca sarıldığında "Bakma sen ona en kısa zamanda yanına geleceğim." Dediğinde Hakan "Çok beklersin." Diye mırıldanarak karşılık verdi. Hande bir hışımla arkadaşından ayrılıp "Hakan..." diye haykırdığında "Ne? Ne bağırıyorsun kulağımın dibinde sana daha önce de dedim bensiz gidemezsin. Gideceksen de benimle birlikte gideceksin." Dedi itiraz kabul etmeyen kelimelerine şimdi bende şaşkınlık içinde bakıyordum. Hande deliren bir "Of!" çektikten sonra onu sakinleştirmek adına tekrar ona sarılıp "Hayallerini gerçekleştireceksin bana söz verdin." Dedi fısıltı halinde. O ise ışıldayan gözlerle bakarken olumlu anlamda başını aşağıya yukarıya salladı.

Bu duygusal ortamı bozmak adına Hakan Özüm'ü kolları arasına aldı ve sıkıca sarıldı. Özüm bu defa da onun kulağına "Ona iyi bak." Dedi yüreği başka birini ima ederken aslında görünürde Hande'yi kastediyordu. Genç adam "Merak etme yenge ben ikisine de çok iyi bakacağım." Dediğinde ondan biraz ayrıldı ve çarpık gülümsemesine eş değer bir göz kırpma ile sen anladın, bakışını attı. Özüm onun bu haline kızsa mı gülse mi bilemedi. Ama daha fazla üsteleyecek ne zamanı ne de gücü kalmıştı.

"Hadi gidin artık. Annemi babamı razı ettim sizi razı edemedim. Sevmiyorum veda etmeyi hadi artık gidin." Dese de onu dinlemeyecek iki çift göz kendisine olumsuz anlamda bakıyordu. Özüm daha fazla baş edemeyeceğini anladı ve ikisini birden çekip onlara sımsıkı sarılırken "Sizi özleyeceğim deliler." Dedi ve bir anda ayrılarak koşarak Erzurum otobüsüne bindi. Yerine yerleştiğinde cam kenarında olduğuna bir kez daha şükretti. Gözleri Hakan ve Hande'yi bulduğunda bakışları biriyle daha buluşmak istiyordu. Son bir defa daha onu görmek istiyordu. Kendisine el sallayan çifte daha fazla tutamadığı gözyaşları ile delicesine el sallarken yüreği de aşkının sahibine hoşça kal diyordu. Göremese de hissediyordu buralardaydı yoksa bu yürek böylesine kuşlar gibi çırpınmazdı. Otobüs otogardan çıkış yaparken onun ardından gidişine inanamayan gözlerle bakan Alper'in varlığını genç kız hissetmişti. Görmese de adı gibi onun da olduğunu biliyordu. Alper ardında ışıldayan ve acı çeken gözlerle ona bakarken "Hoşça kal kadınım." Dedi sıktığı dişleri ve iki yanında yumruk olan elleriyle.

Özüm'ün eli boynuna gittiğinde gömleğinin altında gizlenmiş olan kolyesini buldu. Şimdi kendisini daha güçlü hissediyordu. Daha güvende daha iyi hissediyordu. Cebinden çıkardığı yüzüğü de parmağına okşayarak taktığında gözünden firar eden bir damla yaşa engel olamadı. Ama bu dökülen yaşlardan hoşlanmadığını hissediyordu. Artık ağlamayacaktı. Yeni bir hayata başlayacaktı. Ama henüz Alper'in yüreğindeki varlığını atmaya hazır değildi. Boynunda kolyesi parmağında yüzüğü ile yeni bir hayata yol alırken aklında tek bir şey vardı. "Bir gün gerçekten seni unutabilirsem işte o zaman bu yüzük ve bu kolye sonsuza kadar kopup gidecek benden. Ama o zamana kadar..." Diyerek fısıltı halinde konuşurken yüzüğünü şefkatle okşuyordu. Otobüs Erzurum'a doğru yol alırken göreve başlayacak olmanın heyecanı da sarmaya başlamıştı yüreği, okula başlarken kurduğu hayallerini hatırlamaya çalışırken Erzurum'da kendisini nelerin beklediğini bilmiyordu. Tıpkı Alper'i gelecekte neyin beklediğini bilmediği gibi Özüm'de bir bilinmezliğe doğru adım atıyordu. Yolları ayrılan, yüreği aşk dolu olan bu iki çiftin kaderleri de mi ayrıldı? Yolların ayrılığı kaderlerin de sonsuza kadar ayrılması demek miydi? İşte bunu hayat onlara yaşatarak gösterecekti.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin