65.BÖLÜM

5.7K 418 17
                                    


Üç hafta sonra

Hayat... O kadar hızlı geçiyordu ki Özüm için o bile geldiği andan bu yana yaşadıklarına hala anlam veremiyordu. İlk görev yeri Oltu ilçe merkezinde bir okul iken sistemsel yapılan bir hata yüzünden gittiği okulda bir anda norm fazlası durumuna düşmüştü. Ne olacak diye beklerken bir anda üretilen çözüm ile ilçeye elli kilometre uzaklıktaki başka bir okula görevlendirmesi çıkıvermişti. Özüm ilk atama olduğu için bunları sorgulayacak durumda ve yeterli bilgi sahibi değildi. Yolculuğunu otobüs ile yaptığı için yola çıktığının beşinci saatinde çoktan pişman olmuştu ama yapacak bir şey yoktu. Saatler süren yolculuğun ardından kendisini yorgun bir halde ilçe merkezinde bulduğunda göreve başlama evraklarını götürdüğü an kötü bir sürprizle karşılaşmış ve kendisini köye giden bir minibüs içinde buluvermişti. Minibüs o kadar eski ve bakımsızdı ki Özüm bir an sağ salim varır mıyız acaba diye düşünmeden edemedi. Etrafı seyre daldığında gözlerini gördüğü manzaralara hayretler içinde bakıyordu. Evler, insanlar, yaşam tarzı çok her şey o kadar farklıydı ki. Ama bu Özüm'ün yavaştan içine mutluluk dolmasını sağlamıştı. Köye iner inmez okulu bulmak için birkaç kişiye sormuş ve uzun uğraşlardan sonra elinde valizle düşe kalka taşlı yolları aşarak okula ulaşmıştı. Okula gördüğünde ise gözlerinin kocaman irileşmesine engel olamadı. Hayalleri tamamen farklı iken karşılaştığı manzara onu hayretlere düşürmüştü. Bahçe içinde tek katlı bir taş bina vardı. Okulun önünde bir Atatürk büstü ve bayrak vardı. Hemen yakınlarında ise kırık dökük bir oyun parkı ve tuvalet olduğunu düşündüğü yıkı dökük bir yapı vardı. Köyün muhtarı olduğunu anladığı yaşlı bir ihtiyar ona doğru gelip "Hayırdır kızın kimi aradın sen?" diye sordu.

"Ben, şey, öğretmenim ben, buraya gönderdiler göreve başlama yazımı almaya gelmiştim." Dedi şaşkınca. Adamın yüzünde memnuniyet dolu ifadeyi görünce bir anda kendisini iyi hissetmişti. "Örtmen bey, bak bir örtmen daha göndermişler." Diyerek içeriye doğru seslendi. Özüm'ün içini yalnız olmadığını hissettiren derin bir rahatlama sarıp sarmalamıştı. İçeriden üstü başı boya içinde eski boyacı tulumu ile bir adam çıktığında "Yok artık bu mu öğretmen?" diye geçirdi.

"Muhtar bu boya yetmeyecek biraz daha getirtmek lazım." Dediğinde genç adam Özüm'ü gördü. Anlık bir şaşkınlığın ardından "Hoş geldiniz." Diyerek boya rulosu olan elini ona doğru uzattı. Özüm kaşları yukarıya kalkık bir şekilde kendisine uzatılan ele baktığında adam yaptığı hatanın farkına vardı. "Şey pardon yorgunluktan akıl mı kaldı ben de?" diyerek diğer elini ona doğru uzattı. "Ben Ahmet." Dedi. Özüm genç adamın bu şaşkın hallerine tatlı bir şekilde gülümserken muhtar "Örtmen bey sen örtmen kızımıza da yerleşeceği yeri göster ben de şu boya işine bir bakayım. Belkim camide vardır. İmam ile bir görüşüp geleyim ben bi." Diyerek ağır aksak adımlarla kaçarcasına oradan uzaklaştı.

Özüm nereye düştüm ben der gibi bakarken Ahmet gülmeye başladı. Özüm ona dönerek neye gülüyorsun diyen bakışlarla ona bakarken Ahmet daha fazla gülmesinin yersiz olduğunu fark etti ve konuşmaya başladı.

"Kusura bakma seninle alakalı bir durum değil gerçekten yorgunluktan sinirlerim bozuldu. Okulu yaz döneminde çalışmaya gelen çobanlara kalacak yer olarak vermişler. Ve durum malum okul harabeye dönmüş. Geldiğimden beri adam etmek için uğraşıyorum. Sabahtan bu yana canım çıktı. Gelsene içeriye." derken onu okula doğru yönlendirdi. Özüm şaşkın bir halde etrafa göz gezdirdi. Sınıfın içi boya kokuyordu. Boyalar, fırçalar etrafa saçılmıştı. Onun bu halini gören Ahmet oturması için yer gösterdi. Sonra sobanın üzerindeki çaydan bir bardak doldurup ona verdi.

"Ben..." dedi Özüm çayından bir yudum aldı. Ahmet onun konuşmasına izin vermeden "Sen şu an çok şaşkınsın farkındayım." Dedi onun hâlini belli ettiğini gösterircesine bir bakış attı. "Hiç okulda kitaplarda öğretildiği gibi değil, değil mi? Eğer öğretmensen o okulun her şeyisin demektir. Yeri gelir tuvalete girer temizlik yaparsın, yeri gelir sırtında odun taşırsın, yeri gelir soba yakar, yeri gelir boya yaparsın, yeri gelir bir inşaat ustası gibi tadilat yaparsın. Ama bunun ne demek olduğunu öğretmen olmayan anlamaz. Az önceki gülmem için de kusura bakma, bizim muhtar camiden boya almaya gitti ya ona güldüm adam daha bir hafta okula uğramaz."

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin