"Kızım bir kapı çal, girerken bir izin al bu nedir böyle?"

"Of Özüm çok konuşuyorsun kalk hadi kahvaltı hazırladım. Hem gidip artık şu diploma işlerini falan halledelim. İleride boş zamanımız kalmayacak."

"Aslında okula gitmem gerekiyor çünkü yakında lazım olacak." Hande onun dalgın bakışı ve durgun sesinden bu işin altında bir iş olduğunu hissetti.

"O ne demek öyle?" dedi kuşku dolu bakışlarla "Dur bir dakika sen benden bir şeyler gizliyorsun." Dedi bir anda kendisini onun yatağına attı. Genç kız yatağındaki sert sallantı ile neye uğradığını şaşırsa da büyük bir pot kırdığını fark etti. Durumu kıvırmak adına hemen elleri ile yüzünü ovuşturdu ve kendisini yataktan kaldırdı.

"Amma paranoya yaptın, senin gibi hatundan ne gizleyebilirim ki ben, hem gizlesem de demek ki öğrenmen için zaman var demektir." Diyerek giysi dolabına yöneldi. Hande kaşlarını olabildiğince havaya kaldırdı ve ellerini beline yerleştirdi ve onun dibine kadar geldi. Özüm onun geldiğini fark etmedi tam eline aldığı kıyafetler ile banyoya gidecekti ki ardında sinsi bir yılan gibi sinmiş kendisine pis pis bakan arkadaşına sertçe çarparak korku ile inledi. "Kızım haber versene geliş gidişlerini, bu da can yani, yakında birinizin elinde kalacak ruhum." Dedi. Hande'nin bakışlarından hiç iyi şeyler hissetmiyordu ama ona şu an gelecek planlarını anlatacak değildi. "Ne? Neden öyle bakıyorsun bana? Korkutmasana kızım beni." dedi korktuğunu belli eden bir tınıda çıkmıştı sesi.

"Neden korkuyorsun? Korkacak bir haltlar mı karıştırdın sen?"

"Ne karıştıracağım be abartıyorsun? Her şeyden nem kapmaya başladın." Dedi umursamaz görünmeye çalışarak.

"Neyse Özüm uzatmıyorum şimdilik ama bilesin yemedim anlattıklarını. Hem sen nereye gidiyorsun bakalım böyle?" diyerek hazırlanmak için banyoya giden arkadaşının yakasını bırakmayacağını belli ediyordu. "Daha yeni yeni ayaklanıyorsun ve ben senin nereye gideceğin hakkında hiçbir şey bilmiyorum." Dedi iğneli imalarına şüphe dolu bakışlarını eklerken ellerini göğsünün altında birleştirdi.

"Of!" diyerek derin bir nefes bıraktı büyük bir inlemeyle. "Cem'e gideceğim ve onunla artık net bir şekilde konuşacağım."

"Konuşacağım derken."

"Ayrılacağım, oldu mu Hande? Nişanlımdan ayrılacağım ve günlerdir bunun vicdan azabı ile kıvranıyorum. Hak etmeyen bir adama hak etmediği şeyler yaşattım. Şimdi izin verirsen üzerimi değiştirip çıkacağım." Dedi elbiselerini havaya kaldırarak ona gösteriyor ve çıkması için göz ucuyla kapıyı işaret ediyordu.

"Yoksa sen Alper ile..." Hayret ile ona haykırmıştı.

"Sakın Hande, sakın onun adını anma benim yanımda. Ben Cem'e haksızlık yapmamak için ayrılacağım ondan. Onun daha çok seven bir kadına ihtiyacı var, bana değil. Bu haksızlığı daha fazla ona yapamam."

"Peki ya kendine neden bu haksızlığı yapıyorsun Özüm?"

"Hande, yapma bunu bana lütfen." Dedi konuyu kapatması gerektiğini belirtti.

"Tamam sustum." Diyerek eliyle fermuar yapıp ağzını kapattı ama anında tekrar geriye açtı. "Yalnızca bu konuda susuyorum. Bu demek olmuyor ki gitmene izin vereceğim. Hayatta izin vermem." Ansızın haykırdı Hande. "Ne demek Cem ile görüşmeye gideceğim ya, gördük en son görüştüğünde neler olduğunu."

"Abartma istersen küçük bir baygınlığı ne kadar büyüttünüz. Cem'i aradım evdeymiş zaten bugün konuşup bu işi halledeceğim sırtımda taşınmaz bir yük oldu. İnan ki kimsenin vicdan yükünü taşıyacak gücüm kalmadı."

"Hem de evine gideceksin öyle mi? Hayatta göndermem duydun mu beni? Benim ölümü çiğneyip gitmen lazım. Ben o adama güvenmiyorum. Gözleri çok farklı bakıyor Özüm, tek başına gidemezsin. İlla da gideceksen eğer ben de seninle geleceğim." Dedi itiraz etmeyen bir tutumla.

"Oldu istersen tüm mahalleyi çağır birlikte gidelim olur mu?"

"Bana uyar istersen maaile gidelim fark etmez. Ama sen onun yanına tek başına gidemezsin. İzin vermem." Dedi küçük bir çocuk gibi.

"Pardon." Diyerek bir kahkaha attı günler sonra "Senden izin istediğimi hatırlamıyorum." Dedi bir yandan da gitmek için üzerini değiştiriyordu.

Hande durmaksızın konuşurken Özüm ne yapacağını çoktan kafasında kurgulamıştı. Üzerini değiştirip çantasını eline aldığında Hande hala olabilecek komple teorilerini ardı ardına soluksuz sıralıyordu ki kulağında yankılanan bir anahtar sesi tüm devrelerinin anında yandığını hissettirdi. Başını çevirip de odanın kapanmış ve hatta kilitlenme olasılığının yüksek olduğunu bildiği kapıya hışımla kalkarak koştu. Ve bingo! Özüm onu odaya kilitlemiş ve çıkıp gitmişti. Kendisine lanetler okurken içindeki sıkıntı giderek büyüyordu. Cem ona ne kadar yakın ve ilgili davransa da Hande onu bir türlü Alper'i benimsediği gibi kabullenememişti. Bir şeyler vardı onda, çözemiyordu ama yaydığı enerji iyi hissettirmiyordu. Bir eli belinde bir eli saçlarına geçirmiş şimdi neler yapabileceğini düşünüyordu ki aklına gelen bir isim şu an onun cankurtaranı olacaktı. Bunu yapmaktan hiç hoşlanmasa da şu an için buna mecburdu. Çünkü Özüm bugüne kadar hiç Cem'in kendi başına kaldığı evin içine adım atmamışken arkadaşının şu an o eve adım adım gitmesini içi kabul etmiyor yüreği sıkıştırılarak ruhunu huzursuz ediyordu. Hissediyordu kötü şeyler olacaktı ve Hande'nin buna bir şekilde engel olması gerekiyordu. Cebinden bir dakika bile ayırmadığı telefonunun varlığına binlerce şükürler ederken aklındaki ismi rehberinde aramaya koyuldu.

"Ne olur aç şu telefonu." Diye yakarırken karşıdan duyduğu ses kendisi kadar korku ve endişe doluydu.

"Alo..." dedi ve karşıdan gelecek cevabı beklerken elleri çoktan titremeye başlamıştı.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Where stories live. Discover now