Nihayet kısa sürede eve varmıştık. Biz arabadan inince Harun da eşyalarımızı elimize verip gitmek için arabasına yöneldi.

"Amca, nereye gidiyorsun? Hani birlikte yemek yiyecektik."

"Siz yiyin benim işim var. Gelirim yine."

"Gitme amca ne olur. Tavşanların yuvasını birlikte yapalım."

"Amca gitme. Söz verdin, yanımızda kalacaktın."

Çocukların ısrarına rağmen Harun gitmekte kararlıydı.

"Siz içeri girin, biz geliyoruz." Dememle çocuklar içeri girmişti. Harun'un karşısına geçtiğimde sinirli bir halde gülmeye başladı.

"Biz! Geliyoruz?! Nazlı hanım emredecek, ben de uyacağım öyle mi?"

"Ben özür dilerim abi. Sinirliydim biraz. O an için ses duymaya tahammülüm yoktu. Senle alakalı değildi söylediklerim. İçeri gir istersen. Benim yüzümden yemek yiyemedin."

Ayak ucuma bakarak konuşurken, yanımdan geçip gidince içeri girdiğini farkettim. Bu kadar çabuk ikna olacağını tahmin etmediğim için şaşkın halde arkasından baktım. Ben de peşinden içeri girince çocukların keyfi yerine gelmişti.

İçeri girmemle, telefonum çalmaya başlamıştı. Yasin'in aradığını görünce açıp açmamakta kararsız kaldım. Daha fazla tartışmaya gücüm yoktu.

Telefon sesi kesilmesiyle tekrar çalmaya başlayınca açtım telefonu. Ne derse desin alttan alacaktım.

"O herif yanında değildir inşallah."

"Hayır değil." Derken hızla üst kata çıkıyordum. Hem Harun'un sesini duymayacaktı hem de yalan söylememiş olacaktım.

"Ben sana daha önce de söylemiştim. Bir daha onu senin etrafında görmek istemiyorum."

"Görmediğin için sorun yok."

"Görmüyorum diye her haltı yiyebileceğini mi sanıyorsun? Benim nişanlımsın sen, ayağını denk al." Demesiyle sessiz kaldım bir süre. Elimden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordum ama kan beynine sıçramıştı.

"Sıkıntı yapmana gerek yok. Yüzük sende olduğu için nişanlı değiliz. Tekrar takmaya niyetim yok."

"Ne diyorsun sen Na..."

"Ailemle konuşup bu işi tamamen bitireceğim. İkimiz için de en hayırlısı bu. Hoşçakal."

Konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattım. Tekrar aramaması için tamamen kapatıp hattımı kırdım. Onun sinirli tavrına rağmen, gayet sakin bir ses tonuyla konuşmuştum ama o bunu hak etmiyordu.

İstanbul'a döndüğümüzde annemle konuşup tamamen bitirecektim bu işi. Yasin'i tamamen çıkaracaktım hayatımdan. Düşüncesi bile canımı yakmaya yetiyordu ama dayanamıyordum artık. Kıskançlığını anlayabilirdim ama güven sorunu vardı aramızda. İkimiz de güvenmiyorduk birbirimize.

Oturduğum yerde başımı dizlerime yaslayıp kendimi toparlamaya çalıştım. Yasin'i düşündüm. Kendi yaptıklarımı düşündüm. Belki ben hatalı olabilirim diye Yasin'in yerine koydum kendimi. Ama hatam yoktu benim. Harun'la gitmeyi ben istememiştim ve elimden geldiğince muhatap olmamıştım. Yasin'den çekindiğim için değil, öyle olması gerektiği için uzak durmuştum Harun'dan. Yasin bunu yanlış anlayabilirdi ama kendisi kızlarla o kadar samimiyken bana böyle davranması çok anlamsızdı.

Kapının açılma sesiyle başımı kaldırınca ablamı gördüm karşımda.

"Canım, yemek için seni bekliyoruz. Çocuklar yordu mu seni?"

ÖMRE BEDELWhere stories live. Discover now