" Biliyorsun!" pat diye söylenen bu cümleyle üçü de Bayan Elizabeth'e döndü. 

" Bunu başarabileceğine hepimiz gönülden inanıyoruz." dedi ve aynı anda şu kelimeyi tekrarladılar.

" Başaracaksın!.." Bu cümleler onu bir nebze de olsa iyi hissettirmişti ama içindeki korku ve kaygıya hep yenik düşüyordu. Bu sorumluluğu kaldırabilecek düzeyde olduğunu sanmıyordu. Sonuçta milyarlarca canlının hayatı ona bağlıydı. İnsanlar, deniz insanları ve deniz canlıları... Derin bir of çekti bu durumdan kurtulmak istercesine. İşin kötü tarafı ne yapacağını da bilmiyordu. Gücünü kullanmayı bilmiyordu ama ona bu gücü kullanmayı bildiği söyleniyordu. Bu karmaşadan nasıl kurtulabilirdi? Neler yapması gerekiyordu? Saniyeler içinde cevapsız sorulara yenileri de eklenmişti. Bir kez daha derin bir of çekti.

Bayan Kate ve Bayan Elizabeth'in yanlarından ayrılmasıyla Tom ve Anna yalnız kalmışlardı. Anna'nın bu karmaşık halini fark eden Tom usulca yanına yaklaştı. Narince kavradı sevdiğinin elini... Daha sonra diğer elini tuttu ve ondan sadece gözlerine bakmasını istedi. 

" Seni hiç tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum. " dedi ve gözlerine daha bir güzel bakmaya başladı.

" Bende..." diye fısıldadı ona. 

" Aşk en büyük güçtür!.. Bunu sakın unutma..." dediği anda bir gürültü koptu ve deli gibi bağırış sesleri yükseldi aniden... 

Bir sürü deniz vampiri hızla onlara yaklaşıyordu. Büyük bir panik içinde hızla arkalarını döndüler ve o an bir şok daha yaşadılar. Etrafları sarılmıştı! Kaçacak hiçbir yer kalmamıştı. Etraflarını saran deniz vampirlerinin ötesinde- diğer deniz insanlarının yanında- binlerce deniz vampiri acımasızca önüne gelen her şeyi yok ediyordu. 

O an sıkıca Tom'un kolunu tuttu. Gözleri irileşmişti. Onlar o kadar acımasızdı ki... Suçlu suçsuz her şeyi herkesi öldürüyorlardı. Koyu kırmızı bir renk almıştı okyanusun mavi suları... Bağırışlar... Çığlıklar... Korkunç silah sesleri... Dayanılmaz bir görüntüydü. Hatta bir vahşet! Sıkıca gözlerini yumdu. Bu korkunç manzarayı daha fazla görmeye dayanır mıydı bilemiyordu. Göz yaşları okyanusun kanlı sularına karışıyordu ve tam o anda tanıdık bir ses duyuldu.

" Açılın!.." yavaşça gözlerini araladı. Deniz vampirleri geri çekiliyordu. 

Kendini o kadar kötü hissediyordu ki... Başı çatlayacak kadar kötü ağrıyordu ve adeta gözlerinde şimşekler çakıyordu. Çığlıklar kulaklarını tırmalıyordu. 

Karşıdan kim olduğu anlaşılmayan biri geliyordu. Arkasından vuran kuvvetli ışık yüzüne gölge düşürmüştü. Kendini zorladı ancak kim olduğunu çözemedi. 

Aniden ışığın kapanmasıyla o kişinin yüzü ortaya çıktı. O... O Luke idi! Kimse daha önce onu bu kadar korkutucu görmemişti. Bir anda biri nasıl bu kadar değişebilirdi? Yüzünün her noktasına yayılan şeytanilik onu çok farklılaştırmıştı. 

" Sizi aptallar!.." deyip kötü bir gülümseme oluşturdu. Aniden Anna bir kaç adım öne çıktı gözlerini ona sabitleyerek.

" Bunu neden yapıyorsun? Sen... Sen nasıl bu kadar değişebildin?" 

" Ben değişmedim hep böyleydim. Ama sen ve onlar o kadar aptaldınız ki göremediniz. Aptalsın sen, aptal! O kadar zavallısın ki söylediğim her şeye inandın. Gerçekten seni sevebileceğimi düşünmedin umarım.  En büyük düşmanımı sevmek! Saçma hem de çok!" deyip o iğrenç gülümsemesini sürdürdü.

" Niye seni seviyorum dedin o zaman!" diye bağırdı aniden.

" Seni sevdiğimi söyledim hepsi seni elde edebilmek içindi. O sizin gibi aptalların yaşadığı aşk duygusu... Seni elde ettikten sonra bu saçma duygu seni iyice kör edecekti ve bende bu halinden yararlanıp görevimi yerine getirecektim ve şimdi bu görevi yerine getireceğim!" diye bağırdığında aniden arkasından gümüş işlemeli hançeri çıkardı. 

Beyaz GüçWhere stories live. Discover now