25. Bölüm

1.4K 150 126
                                    

Aniden bir gürültü koptu... Daha ne olduğunu anlamadan ellerimi kulaklarıma doğru sürükleyip kapatmak isteyeceğim sırada o sis güçlü bir ışığa dönüştü ve hızla gözlerimi kapadım. Gözlerimin üzerinde hissettiğim ağırlıkla çığlık atacağım sırada aniden o ağırlık dudaklarımın üzerine de çöktü ve o an kıpırdayamadım...

Görebildiğim tek şey her şeyi örten karanlık, duyabildiğim tek şey kulakları tırmalayan huysuz, sabırsız bir sessizlik, hissettiğim tek şey dayanılmaz korkunç  bir boşluktu...

...

Usulca gözlerimi araladığım da gördüğüm şey beyaz bir tavandı. Aniden bir bıçak gibi başıma saplanan ağrıyla gözlerim de şimşekler çaktı... Yüzümü ekşiterek başımı avuçlarımın arasına aldım ve usulca ayağa kalktım. 

Burası benim odamdı ancak dün... Neler olmuştu öyle?  Işık... Gürültü... Sis... Luke!..

Hızla kapıya yöneldim ve usulca kapıyı araladım. Uzun koridorun sonundaki Luke'un oda kapısı kapalıydı. Rüya olabilir miydi? Ama... Çok gerçekçiydi her şey... Rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar uç noktalarda idi bu olanlar...

Eğitim zamanı alarmı ötünce aniden hızla oraya döndüm. Bir kaç çalıştan sonra ayakta olduğumu fark ederek kendiliğinden kapandı.

Sakin adımlarla üzerimdeki sersemliği atmak amacıyla banyoya doğru ilerledim. Usulca musluğa yaklaşıp avucumu doldurarak üç defa yüzüme çarptım. Soğuk suyun etkisiyle iyice açılan gözlerimi aynadaki yüze sabitledim.

Yüzümün oldukça solgun olmasından ziyade dikkatimi çeken şey kaşımın üzerinde beliren damardı. Elimi yavaşça üzerine atarak yokladığımda aniden kayboldu...

İrkilerek önce elimi çektim ardından hızla aynadan uzaklaştım. Yavaşça aynaya doğru yaklaşıp tekrar yüzümü incelediğim de gördüğüm şey solgun, sararmış bir yüzdü. Ne olduğuna anlam verememekle beraber küçük bir sıkıntı yüreğime düşmüştü. Belki sıkıntıdan ziyade bir endişeydi bu...

Diğer rutin işlerimi de hallederek banyodan çıkıp geçtim dolabın önüne. Bir bluz ve kot bir pantolon çıkarıp giyinerek saçlarımı da rastgele topladım. Kafamda ki koca soru işaretleri, yüreğimdeki sıkıntı ve olağanüstü bir halsizlikle meydana ilerledim. 

Gördüğüm manzara ile duraksadım ve sanırım geç kalmıştım. Tüm meraklı gözler bana çevrilmiş ve Bay Tom sanırsam çoktan gelmişti. Çok oyalanmış olmalıydım. Ne yazık hiç farkında bile değildim. 

" Geçebilirsin..." diyen Bay Tom'a kulak verip hızlı adımlarla başım yerde sırama geçtim. 

" Evet, arkadaşlar... Herkes buraya dönsün." diyerek Bay Tom üzerimdeki rahatsız edici meraklı bakışları çekmişti. Herkes Bay Tom'a dönünce derin bir nefes alıp Bay Tom'a döndüm. 

" Bugünkü eğitimimiz de tamamen deniz insanı olma hakkındaki düşüncelerinizi alacağım." duraksadı ve üzerimizde ufak bir göz gezdirdi.

" Artık solungaçlarınız tamamen oluştu." deyince ellerim aniden kulaklarımın arkasına gitti. Hissettiğim şey hala her şeyin normal olduğuydu. Yine bir sıkıntı düşmüştü içime...

"Üç aya yakın bir süre içinde de kuyruğunuz oluşmaya başlayacaktır." aniden bir ses yükseldi ve sesin sahibine döndük. Oldukça sevimli bir kız bir kaç adım öne çıkmış ve bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Deyim yerinde ise o uzağımda ki kıza yönelerek kulak kesildim. 

" Bay Tom peki neden sizin kuyruğunuz yok?" evet çok haklıydı. Neden Bay Tom'un kuyruğu yoktu? 

Tüm gözlerin çevrilme sırası Bay Tom' da idi. Sanki biraz tedirgin olmaya başlamıştı. Aldığı düzensiz nefesleri, kaçırmaya çalıştığı kahverengi gözleri, alnında beliren bir kaç damlacık onu ele veriyordu. Bu gerçekten bu kadar zor bir soru muydu?

Beyaz GüçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin