4. Bölüm

189 13 2
                                    

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ama olmuyorduişte. Kahkalarımı zaptedemiyordum. Gözümden yaşlar geliyor karnıma ağrılar giriyord. Yağmur yarın ki davet için elbise bakıyordu. ama ne bakma. giydiği hiçbir şey olmuyor Yağmur sinirden çıldırıyor bana da bu manzarayı izlemek kalıyordu. Yağmur kilolu değildi ama 36 beden elbiseye girerim ben diye tutturduğu için resmen işkence çekiordu. Bin tane kıyafet denemişti. Artık bayılmak üzereydim ki Yağmur'un çıkalım demesiyle havalara uçtum. bu mağazada sadece 1 saat durmuştuk normalde Yağmur çıkalım demezdi ama elbisenin fermuarını patlattığı için kaçarcasına çıktık mağazadan. o fermuara teşekkür etmem lazım çünkü yardım sonradan girdiğimiz mağazada üstüne uygun bir şey buldu ve hemen çıktık. eve geldiğimizde hemen bir şeyler atırştırıp duş alıp kendimizi yatağa zor attık. sabah erkenden kalkıp kahvaltıdan sonra hazırlanmaya başladık. davet 8 de kokteyle başlayı 12 gibi bitecekti. bu davet Barış için çok önemliydi yani benim içinde önemli olmalıydı. elbisemi giyip saçlarımıda güzelce topladıktan sonra makyajımı yapması için Yağmuru beklemeye başladım. merdivenlerden aşağı inerken çok güzel gözüküyordu. o kadar aramamıza değmişti. Barış bizi almaya gelmek istemişti ama onun orada olması daha önmeliydi. Yağmur'la kokteyl salonundan içeri girdik. Barış'ın beni görünce yüzüne yayılan gülümsemesi bütün yorgunluğumu unutturmuştu. hafif müzik çalıypr eşler dans ediyordu. Yağmur Can'la dans ederken bir yandan da bize bakıp gülümsiyordu. Barış'ın siyah takımı üstüne oturmuş kaslarını ve mükemmel vücudunu ortaya çıkarmıştı.  müzik bitmiş konuşmacılar sahneye çağırılıyordu. Barış yanağıma kısa bir öpücük bırakığ sahneye doğru ilerledi. 2. olarak konuşacaktı. konuşmacı ilk ismi anons etti. "bu geceye büyük katkıları olan ve spora fazlasıyla önem veren kurumumuzun başkanı KEREM SAYER'i sahneye davet ediyorum."

Bu başkanı tanıyordum Barışla beni sarılırken görünce gereksiz imalarda bulana gereksiz bir tipdi. demek bu denli büyük organizasyonun arkasında bir SAYER varmış. "Spor, sağlı, hayat temasıyla ortaya çıkarılan bu projede bize destek veren tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Projenin ikinci ayağı olarak ta üniversiteleri gezerek üniversiteli arkadaşlarımızdan da destek alarak bu projeyi tüm dünya'ya duyurmayı amaçlıyoruz. katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum ve benden sonra konuşmasını yapmak üzerene bu projenin fikir adamı, kardeşim Barış'ı sahneye davet ediyorum" Kerem konuşmasını bitirdikten sonra bir alkış tufanı koptu. ama ben alkışlamadım neden çünkü bu çocukta beni rahatsız eden bir şey vardı. zaten onu ilk gördüğüm gün de gözüm tutmamıştı.  Barış da konuşmasını bitirdikten sonra yanımıza geldi. hemen arkasından da SAYER. 

-merhaba hepiniz hoşgeldiniz. umarım çok sıkılmamışsınızdır. Kerem gelinlik kız gibi süzülüyordu. bu iki günce tanıştığım kerem değildi. o zaman bize hayalet görmüş gibi bakıyordu.

-merhaba. hayır sıkılmadık. çok gerekli bir proje çalışması başlatmışsınız tebrikler. aferin Zeynep tam bir iş kadını gibi konuştun. burdan çıkıp 2 belgeye imza da ettık mı tamamdır.

-böyle düşünmenize sevindim. projenin üniversite ayağı sizin okulunuz bundan sonra sık sık görüşeceğiz.

-aa öyle mi ne güzel. benim nerde okuduğumu nerden biliyordu. ayrıca sık sık görüşmek isteyn kim ki onunla. 

Barış,ben, yağmur, can ve kerem kokteylden erken çıkmıştık. hadi biz neyse de kerem'in erken çıkabilmesine şaşırmıştım sonuçta bu proje onun şirketine aitti ama beyefendi bizimle rahatlıkla takılaileceğini söylemişti. restorana girdiğimizde hemen cam kenarına ben oturdum. bana gülümseyerek bakan kerem'i görene kadar herşey yolundaydı. tam karşıma gçip oturdu ben oraya Barış'ın oturmasını istemiştim. Yağmur'a kaş göz işareti yaypı yer değiştirmek istedim ama oralı bile olmadı. pislik ben sana sorarım eve gidince.

Yemekleri yerken Kerem'in sürekli bana bakıp gülümsemesi sinirlerimi bozmuştu. hayır bir şey varsa söyle bizde bilelim birlkte gülelim.

**keremin bakış açısı

Barışla konuştuktan sonra Zeynep'in neden böyle davrandığını anlamıştım. o hala benim bıraktığım Zeynepti ama sadece dış görünüş olarak. içinde artık tamamen bir başkası vardı ama ben ona yine o derinlerdeki eski zeynep'i bulması için yardım edecektim. Davete onu çağırmasını Barış'tan rica etmiştim. nerdeyse bütün konuşmamı ona bakarak yapmıştım ama o bir kere bile bana bakmamış bütün gece Barış'ı izlemişti. açıkcası bu biraz canımı sıktı ama aldırmadım. sonuçta Barış'ı doğduğu günden beri tanıyordu. başarısı görmek istemişti belkide. yemekte karşısına oturduğumda ise şaşkınca bana bakması çok hoşuma gitmişti. aynı eskiden olduğu gibi mantarları ve zeytinleri kenara ayırıyordu. önce makarnayı yiyip sonra garniyürlerini yemeyi çok severdi. bunu ona ben öğretmiştim. daha sonra hunu arkadaşlara anlatır hep birlikte gülerdik çünkü garnitürlü makarna isteyip ayrı ayrı yemek pek normal değildi. o kahve gözlerini bana dikip sorduğu soruyla kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum

-bana neden öyle bakıyorsunuz. açıkta bir şey mi gördünüz. hayır söyleyinde bilelim. siz böyle bakyıkça kendimi taciz ediliyor gibi hissediyorum.

haklıydım sanki beni taciz ediyormuş gibi bakıp bakıp gülüyordu. bakışlarını tabağına çevirdiğinde ben de tabağına baktım. benim gibi tabağın bir yanında makarna diğer yanında da garnitürler vardı.

-zeynep makarnayı neden böyle yiyorsun özel bir sebeb var mı?

UNUTMA BENİWhere stories live. Discover now