Toi et Moi

1.1K 71 131
                                    



Öpüşmek dakikada 26 kalori yakıyor.

Biraz spor yapmak ister misin?



~



''Ee?---Neden durmadan konuşup başımı ağrıtmıyorsun? Ne bileyim--Japonya'nın ne kadar güzel olduğundan, ne kadar güzel fotoğraflar çektiğinden falan bahsetmiyorsun?''

''Okul gezisiydi işte.''

Youngbae kaşlarını çatıp Jiyong'a baktı.

''Jiyong bir şey mi---''

''Beni boğuyorsun, Bae!''

Adam şaşkınlıkla kollarını iki yana açtı.

''Ne söyledim şimdi?''

Jiyong bir cevap vermek için ağzını açtığında, telefonu çalınca hızla başını eğdi ve Youngbae gergin görünen çocuğu izlemeye başladı.

''Umm..---evet.'' 

Biraz önce ona çığlık atan çocuğun sesinin içine kaçtığını görünce iyice kafası karıştı.

''--evdeyim---tamam--olur.''

''Neler çeviriyorsun, Jiyong?''

''Beni bunaltma!''

''Tanrım...'' Youngbae odasına yönelen çocuğun peşinden gitti. ''--Bir şey olduysa bana neden söylemiyorsun?''

''Bir şey olmadı Bae, normal bir geziydi işte.'' Jiyong üzerine değiştirirken mırıldandı.

''Normal bir gezi mi? Günlerce heyecanla ortada dolaştın ve neredeyse sevinçten uçağı sen götürecektin---bekle--Jiyong!''

''Ne?'' 

''Tanrım---sen...''

''Ne?'' Jiyong sordu ama birkaç saniye geçmeden ne olduğunu anlayınca hızla elindeki tişörtü göğsüne doğru tuttu.

''Bana mı bakıyorsun, Bae?!''

''O halin ne öyle?!''

''Odamdan çık!'' Jiyong adamı dışarı itip kapıyı sertçe kapattı.

''İyi! Ben de Deli'yi arayıp bunu onun yapıp yapmadığını sorarım!''

''Bae!'' Jiyong hemen kapıyı tekrar açtı. 

''Neler oldu, Jiyong?!''

Jiyong derin bir iç çekip saçlarını karıştırınca Youngbae gözlerini kısıp ona baktı.

''Tanrım---Şuraya bak, Jiyong!''

''Bana bakmayı kes!''

''Ne kadar kötü göründüğünün farkında mısın?'' Jiyong duraksayıp kafasını kaldırdı.

''Hayır, bakmadım.''

''Tanrım...'' Bu kez iç çekme sırası Youngbae'deydi. ''--bir şeyler sür Jiyong!--- Buna katlanamıyorum!'' Adam söylenmeye başlayıp arkasını dönünce Jiyong somurtmaya devam etti.



~

UntitledWhere stories live. Discover now