Ruh Eşim{7}Ukala

720 36 5
                                    

Herkese merhabalar 💕
Uzun zamandır (yaklaşık üç yıldır) askıda olan Ruh Eşim siz değerli okurlarım ve arkadaşlarımın isteği ve ısrarı üzerine devam ediyor. Corona günlerinde benim için yapılacak en güzel şey okumak ve yazmak.
Kalemi elime aldığıma göre artık Meltem ve Sinan'ın hikayesi kaldığı yerden devam edebilir.
İyi eğlenceler keyifli okumalar olsun
Her ne olursa olsun kimse için değil sadece kendiniz için gülümsemeyi unutmayın.

(27 Mayıs 2020)

Keyifli okumalar 💕

Kasabada hayat herkes için normal akışında devam ediyor olsa da benim için bu normallik geçerli değildi. Günlerim sıradan, tek düzine ilerlerken birden çocukluğumun bir parçası olan sümüklü Sinan girivermişti hayatıma. Birden herkes için uygun bir çift modeli gibi görünsek de hiçbir şey planlandığı gibi gitmedi. Sinan için ben mutluluğu evlilikte arayan aptal bir kasaba kızıydım. İlk randevular, açılışlar derken günler hızla akıp gidiyordu. Ama bu süreçte ne kendimi ne de Sinan'ın gelgitli davranışlarını anlayamıyordum.
Tüm bu karmaşıklığın üzerine lisede uğruna terk edildiğim kuzenim Yaprak ve bana güvenmemeyi öğreten Fatih evleniyordu.

* * *

Fatih ve kuzenim Yaprak'ın kasaba meydanında son derece gösterişli, gereksiz şatafatlı nişan törenlerinden 'kendimi iyi hissetmiyorum' yalanıyla erkenden ayrılmayı başardığım için çok şanslıydım.

Aslında bu pek de yalan sayılmazdı. Her ne kadar üzerinden yeterince uzun yıllar geçmiş olsa da kuzenim uğruna terk edildiğim gerçeği kendimi aptal gibi hissetmeme neden oluyor miğdemi bulandırıyordu.

Meydandan eve yürümek sadece onbeş dakikamı alacaktı. Ama tören alanından birkaç adım uzaklaştığım sırada Sinan siyah aracıyla yanımda beliriverdi.

Aracından inmeden "Hadi atla seni evine bırakayım." diye seslendi yüzündeki umursamaz bir ifadeyle.

Bir anlığına 'keşke nişan töreninden hiç ayrılmasaydım. Birkaç saat daha, Ayfer teyzenin zorla elini öptürüp, yalandan gülücükler saçmamı istediği hayatımda hiç görmemiş olduğum sırf bekar olduğum için oğluna gelin olma ihtimalimin var olduğu kibirli hanım teyzenin beni gözleriyle yemesine izin verseydim.' diye düşündüm.

Sesindeki soğukluğa bakılırsa Sinan yine tam havasındaydı. Öyleyse ne diye beni görmezden gelmek yerine yanımda duruyordu ki. Anlaşılan bana yine hakaret edecek veya alay edecekti.

"Sanada merhaba." dedim oldukça sakin bir ses tonuyla.

Sinan'ın davetine cevap verip vermemek arasında büyük çelişki yaşasam da saatlerdir yüksek topukların üzerinde acı çeken
ayaklarımın isyanına kulak verip usulca arabaya yöneldim. Sinan'ın yanına ön koltuğa oturdum.

"Aslında annemin zoruyla giymiş olduğum şu son derece rahatsız edici ayakkabılar olmasaydı bir de elbisemin bir tavşanı andıran kuyruğu eve yürüyerek gidebilirdim." diye mırıldandım kemerimi takarken.

Sürücü koltuğundan yükselen kahkahayı duyunca şaşkınlık ve öfke dolu bakışlarımı hızla Sinan'a yönelttim.

"Komik olan nedir!"

Sinan'ın kahkahası yerini gülümsemeye bıraktı.

"Bildiğim kadarıyla tavşanlar böyle suratsız değil sevimli olur."

Suratsız mı? Gerçekten bana suratsız mı dedi? İçimden bir ses "Hayır Meltem bunu yapma" dese de öfkem o sesi bastırıyordu. Hızla emniyet kemerimi açıp Sinan'a doğru döndüm.

"Biliyor musun? Hâlâ aynısın. Yıllar önce olduğu gibi son derece gıcık. Son derece ukala." Bu cümleleri kurduğum için pişman olup olmayacağım umurumda bile değildi. Sinan'ın gülümseyerek bana bakmaya devam etmesi üzerine derin bir nefes alıp son vuruşu yaptım.
"Tıpkı çocukluğumuzdaki sümüklü Sinan'sın!"

İşte şimdi ne yaptığımın farkına varmışdım. Sinan'ın yüzünde az önce ki gülümseden eser kalmamıştı. Birden arabanın içinde kulakları sağır eden derin bi sessizlik oluştu.

Korku, endişe ve pişmanlık dolu bakışlarımı onun gözlerinden hiç ayırmadan kocaman yutkundum.

"Şey..ben.." diye başlasam da devamını getiremiyordum.
"Ben...ben sanırım yürüsem çok daha iyi olacak."

"Demek gıcık, ukala üstelik sümüklüyüm?"

Sinan'ın yüzündeki az önce var olan gülümsemenin yerini ciddi bir ses tonu ve soru işareti dolu bir çift deniz mavisi bakışlar almıştı.

"Sinan ben.. afedersin...ben öyle demek istemedim."

Sinan araç kemerini açıp yavaşça bana doğru yöneldiği sırada kalbim göğsümden çıkacak kadar hızlı atmaya başladı. Sinan'ın kalp atışlarımı duymasından endişe ederek usulca gözlerimi kapattım. Nefesini yanağımda hissettiğim de deniz kokusu sardı etrafı

"Ama söyledin." diye fısıldadı kulağıma

Yavaşça gözlerimi açtığımda deniz mavisi gözleriyle bana baktığını gördüm. Birkaç saniyeliğine gülümsedi ve sağ tarafımdaki araç kemerine uzandı.

"Halen yürümek istiyorsan sana eşlik edebilirim." diye fısıldadı arkasına yaslanırken. "Hem yıldızların altında yürümek son derece zevkli ve huzur verici olacaktır." deyip göz kırptı. Neydi şimdi bu. Ya ben aklımı kaçırıyordum yada Sinan çoktan kaçırmıştı.
"Tabi yürümek yerine arabayı tercih edersen o kemeri takmadan hiçbir yere gidemeyiz."

Anın büyüsüne kapılıp nefes almayı unutsam da Sinan'ın "Hayatı toz pembe gören şımarık bir kız." sözlerini hatırlayınca kendime geldim.

"Teşekkür ederim ama eğer mümkünse en kısa sürede evime gitmek istiyorum."

*. *. *.

🐞 Melek Yılmaz 🐞

RUH EŞİMWhere stories live. Discover now