Bölüm 21 ✿

873 96 102
                                    

"Yani? Uzatma da sadede gel. Sevgili oldunuz mu?

Mikasa, Petra'nın anlattığı her şeyi ciddiyetle dinledikten sonra hikayenin ihtişamlı sonunu öğrenme heyecanıyla elinden ayırmadığı telefonunu yatağına bırakarak -Eren ile birbirlerine kalp atmaktan yorulmuştu- tamamen arkadaşına döndü.  Gözleri büyük bir hevesle parıldıyordu, Levi gibi bir kütük bile yontulabiliyordu anlaşılan.

"İnan ben de bilmiyorum." dedi Petra, Mikasa'nın ısrarcı sorularından kaçmaya çalıştığından sorduklarıyla ilgilenmiyormuş gibi yapmak adına elindeki not defterine yeni maddeler eklerken. "Sevgili olup olmadığımızdan emin değilim, çıkma teklifi etmedi bana. Zaten kaçıncı yüzyıldayız canım, çıkma teklifi mi kaldı? Hislerini kabul etmekte de zorluk yaşıyor olmalı. Zaten bir çıkma teklifi beklentim yoktu ondan. Direkt herhangi bir beklentim yoktu. Bunlar bile... Mucize."

"Ben de beklemiyorum ama öyle iş mi olur? Nasıl sevgili olup olmadığınızı bilmezsin? Bu aptal herif kendini ne sanıyor acaba?! Seni böylece ortada bırakamaz!"

"Mikasa, biraz sakin-"

Mikasa, öfkeyle dağınık yatağından kalktı ve kenara attığı en küçük boy valizine en sevdiği eşofman takımını gelişi güzel fırlattı. Şu anda sinirini ancak bu şekilde çıkarabilirdi. "Hayır. Sakin olamam. Yıllardır bunun hayalini kuruyorum ve hikayenin sonu istediğim gibi bile bitmiyor! Öpüşmediniz mi yani? En azından el ele tutuşup gelseydiniz! Bu herif gerçekten tam bir göt."

"Çok ani oldu!" diye cırladı en sonunda Petra. Elindeki listeyi defterden koparıp havaya kaldırdı ve gergin bir şekilde sağa sola gitti odasında. Üstelik yeni bir okul gezisi için hazırlaması gereken bir valizi olmasına rağmen. "Ne yapacağımı bilemedim işte! Evet, keşke öpüşseydik! Bunu istemeyen ben miyim sanıyorsun?! Kafayı yiyeceğim şimdi stresten!"

Mikasa arkadaşının ani patlaması sebebiyle şok olmuş bir şekilde yerinde beklerken Petra, hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi ve öfkeden kabarmış saçlarını parmaklarıyla tarayarak yatıştırdı.

"En azından birbirimize karşı hislerimiz olduğunu biliyoruz. Geri kalanını bekleyip göreceğiz. Hiç yoktan iyidir."

"Şu 1.60 sümüklünün seni hayatı boyunca beklettiğine inanamıyorum yalnızca, ben olsaydım seni o anda belinden tutup çekerek öperdim." dedi Mikasa, omuzlarını silkip Petra'nın yeni düzelen saçlarını karıştırırken. "Neyse. Bekleyelim bakalım. Yeni bir okul gezisi daha, ha? Geçen sene bir tane bile yapılmamıştı üstelik. Bu sene okula ne oluyor anlamıyorum. Belki okul da sizi birleştirmeye çalışıyordur. Zaten tüm yıl boyunca o kadar çok karşılaştınız ki bana bir süre sonra sizin tesadüflerinizden kusmuk gelmeye başlamıştı."

Petra, arkadaşının söylediği şeylere karşılık gülmeden edemedi. Levi'ın yanağını öptükten sonra eve arkasına bile bakmadan kaçan kişinin kendisi olduğunu söyleseydi eğer dayak yiyeceğine emindi. Sonuçta suç bende sayılmaz, diye geçirdi içinden. Ben yalnızca o garip durumdan kaçtım. Levi da bir hamle yapmamıştı ki. "Çok katılım olmaz belki. Zaten çoğu kişi de yarıyıl tatili ile bu günleri birleştirecektir. Herkes bizim gibi başı boş mu?"

"Bir nevi çok daha iyi bir şey, ne kadar kalabalık demek o kadar salak insan demek." dedi Mikasa, valizine son bir kez daha bakarken. "Sence Levi gelir mi? Eren kesin geliyor, ben de o yüzden gidiyorum. Bilirsin, yoksa böyle aptal kaynaşma etkinlikleriyle işim olmazdı."

Petra, umutsuzca nefesini bıraktı ve Mikasa'nın özensizce beş dakikada hazırladığı valizine sonrasında ise fazla düşünmekten içine hiçbir şey koymadığı için bomboş duran kendi valizine baktı. "Sanmıyorum,"  derken hayal kırıklığına uğramış gibiydi. "Levi böyle şeyler ile hiç ilgilenmez, biliyorsun."

"Bak bu konuda sümüklü böceği suçlayamam ama sormaktan zarar gelmez, ona mesaj at." Mikasa, alayla gülümsedi. "Seviyorsan git konuş bence."

--------------------------------------

Ertesi sabah geçen seferki geziden ders almalarının üstüne okula çok daha erken saatte gelen Petra, servis aracına binerek önceden yerlerini kapmış olan Mikasa'nın yanına oturdu ve sanki en büyük boy valiz getirdiği yetmiyormuşçasına ağzına kadar doldurduğu sırt çantasını sıkışmaları uğruna kucağına aldı. Bu seferki okul gezisi birkaç günlük bir kamptı, biyoloji dersinde işledikleri bitkileri yakından gözlemlemek amacıyla bir ders kampıydı fakat Petra'nın dediği gibi olmuştu, sürülerce giden okul taşıtları bugün diğer geziye göre daha azdı. Bu hafta dönemin son haftası olduğundan insanların bitki gözlemlemek yerine evde yatmayı tercih ettiği aşikardı, artık not alacakları bir şey kalmamıştı sonuçta.

Levi ise fazla meraklı Hange ve okulun son yılında olduklarından daha fazla anı biriktirmeleri gerektiğine inanan -aynı zamanda kendisini arkadaş grubunun başkanı ilan eden- Erwin'in zoruyla katılmıştı geziye. Petra'nın da gece vakti attığı mesajla geziye gelme isteği az çok artmıştı. Evet, yine Petra'nın dediği gibiydi. Levi, hisleri kabul etmekte zorlanıyordu çünkü o daha önce kimseye aşık olmamıştı ve bu duyguların tümü ona fazlaca yabancıydı. Bu hisse sinir oluyordu, kalbinin hızla atmasına engel olamıyordu. Sürekli birisini düşünmek, onun nasıl olduğunu merak etmek... Bunlar Levi'a ters düşen şeylerdi ama ne olursa olsun Levi bunları güzel bulmuyor değildi de. Kendisini bir anda gülümseyerek dışarıyı izlerken buldu. Yanağına aldığı öpücükten çok daha fazlasını istiyordu.

"Aşk Adamı yine uzaklara dalmış," dedi Hange, önünde oturan Levi'ın koltuğuna ayaklarını yaslarken. "Sevgilisi nerede bunun?"

"Büyük ihtimal başka araçta," diyerek yanıtladı Mike, etrafı koklamaya devam etti bir yandan. "Kokusunu alamıyorum."

"Levi! Levi! Levi! Nasıl aşık olmaya başladın, söylesene?" dedi Hange, Mike gibi öne doğru uzanarak Az sonra Levi'ın yanında oturan Ewin'den yumruk yiyecekmiş gibi hissediyordu. Dörtlü arkadaş grubu en arkayı kapacaktı ama en arkası çoktan Reiner, Bertholdt, Annie ve ilk sınıfların yakışıklı çocuğu Porco tarafından kapılmıştı. "Petra ile kaç kere öpüştünüz?"

"Tch, sesinizi kesin," dedi Levi, en sonunda. "Sizin iğrenç sesinizi duymak istemiyorum. Buldum, Mike'ın sevgilisi Hanaba'dan bahsetmeye ne dersiniz? Sizin gibi Kaş, Dört Göz ve Kurt Adam için iyi bir dedikodu."

"Hey! Onun adı Nanaba!"

"Hanaba ya da Nanaba, aynı şey." 

"Kendi sevgilim ile olan ilişkimin dedikodusunu mu yapayım?" dedi Mike, ardından da yanında oturan Hange'ye umursamazca baktı. "Bana uyar."

Henge sohbet edebilecek bir şeyler olsun yeter modundaydı. Yolculuk kısa değildi sonuçta. "Bana da."

İkisi yeniden kendi alanlarına dönmüştü. Levi, gözlerini devirip "Tch." tarzında bir ses çıkardı. Biliyordu, olanları onlara anlatmamalıydı. Bu başlı başına bir hatadan ibaretti. Sonuçta o üçü en yakın arkadaşlarıydı, Levi ile de dalga geçmeyi severlerdi destek olacak olsalar da.

"Bizim cüce Levi'ımız büyümüş de sevgili mi yapmış?" dedi Erwin, kendisinden beklenmeyecek bir şekilde alaycı bir tonda. Her daim inanılmaz ciddi olmasına karşılık şu anda o kadar keyifliydi ki Levi bir an onun cennete gidip geldiğini düşündü. "Büyümüş ama uzamamış. Yine de sevgili yapmış."

"Komik değil, Kaş," Levi, Erwin'in koluna sert bir yumruk attı. "Sen kendine bak. Daha sevdiğin bile yok, bir de en çapkınımız sen olacaksın gizli gizli."

"Diyene bak diyene, daha iki gün önce aşk aptalların işidir diyen sendin," dedi gülerek. "Elin de ağır zaten. Neyse. Aşık olursam bırakamam, Levi. Ne zaman öleceğimi bilmiyorum, bu yüzden asla evlenemem ya da sevemem. İçimden bir ses uzun yaşayacağımı söylemiyor."

"Salak salak konuşma. Daha ölmek için gençsin."

"Hayat, bazıları için kısa." dedi Erwin. "Aynı senin de kısa olduğun gibi."

Impossible (Levi x Petra)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin