18.Bölüm: Hasta

3.3K 275 62
                                    

Hayallerim, içinde bulunduğum yoğun his diyarında tek tek süzülüyordu. Bomboş beyaz bir odadaymış gibiydim, etrafımda hiçbir şey yoktu. Ne bir ses ne de bir hareket. Tek hissettiğim şey, sonsuz gibi görünen gökyüzünden üzerime doğru yığılmakta olan hafif tüylerdi. Tüyler yavaşça üzerime iniyor ve derime değdiği anda canımı yakıyordu.

Bir kan gölünün içindeydim. Duygularım o kanda boğulmuştu, kalbim o kanın içinde hayatta kalan tek şeydi. Yüzeysel duyguların tutsağı olmuştum, kalbim boşalmıştı ve beynimde hiçbir şey yoktu. Acı tekrar beni buldu.

Elektriğin beynime doğru aktığını hissediyordum. İnce damarlarımdan geçiyor ve beynimin en ufak noktasında Duman'a ait her şeyi silmeye başlıyordu. Tüyler ağır ağır üstüme düşmeye devam ediyordu. Bağlanıyordum, bağlanmıyordum. Sessizce nefes alıyordum, gözlerimi kapatınca onun yüzünü görüyordum. Hafifçe içe çökmüş yanaklarını, duygularını yansıtmayan bal rengi gözlerinin altındaki kahverengi minik çillerini, düzgün burnunu, sert çenesini ve kalın dudaklarını görüyordum. Öylesine gerçek ve benimdi ki, elektrik yavaşça beynime ulaşıp onu silmeye yeltendiğinde bile ona tutunabiliyordum. Gözyaşlarım istemsizce akarken beynimde Duman'a ait olan her şey üzgün gibi görünüyordu.

Gerçek ile yanlışı ayırt edemeyecek düzeyde olduğumu söylüyorlardı. Bunun farkında değildim çünkü Duman'ın gerçek olduğunu biliyordum. Gerçekti... Ben ona dokunmuş, onu öpmüştüm. İnsan gerçekten birini hissettiği zaman onun olmadığını nasıl varsayabilirdi ki? İntihara kalkıştığım -ki defalarca olmuştu bu- için bir odada kapalı kalıyordum, tuhaf cisimler ve acı verici ilaçlarla meşgul oluyordum.

Annem şizofreni hastasıydı, intihar ettiğinde ve onu o halde bulduğumda da bu hastalık yüzünden mustarip haldeydi. Bunu bilmiyordum, babam hiçbir zaman annemin hastalığını söylememişti, hatta belki o bile bundan habersizdi. Genetik şansın azizliğine uğradığım için bu hastalık bende de oluşmuştu. Ne zaman ya da nasıl olduğunu tam olarak kestiremiyorlardı, tahminen annem öldüğü zamanlarda başladığını tahmin ediyorlardı.

Her gün birileriyle görüşüyordum. Öyle bir ruh hali içindeydim ki, yalnız kaldığım kan gölünün ortasında artık kimin gerçek kimin hayal olduğunu anlayamıyordum. Esra her gün yanıma geliyordu, bazen yanında polisler de oluyordu. Duman'dan başka bir halüsinasyon olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı ve ben kriz geçirip kendimi parçalamaya çalışıyordum. Duman'ın en son gizlice Kuzey'in çiçeklerinin arasına koyduğu siyah gülü kıyafetimin içinde, kalbimin en üstünde saklıyordum.

Gece ve gündüz kavramını kaybetmeye başlamıştım. Dışarı çıkmıyordum, içinde sadece yatak ve dolap bulunan küçücük hastane odasında bir başıma kalıyordum. Uykum geldiği zaman ağlayarak siyah gülü elime alıyor ve Duman'ı son bir kez daha görmek için yalvarıyordum. Dindar biri sayılmazdım, kime yalvardığımı da bilmiyordum ama bir mucize bekler gibi odanın küçük camından ormana bakıyordum.

Elektrikten sonra ilaç vermeye başlamışlardı ama almıyordum. İçten içe biliyordum ki ilaçları aldığım an Duman'ı kaybedecektim. Onu bir daha asla göremeyecektim ve bu durum canımı öyle yakıyordu ki kendimi öldürmek istememe sebep oluyordu. Siyah gül neredeyse ezilmiş ve ufalmıştı, ancak onu bir türlü bırakmıyordum. Tek istediğim şey onu görmekti.

Uyuyabildiğim nadir zamanlarda Duman'ın yüzünü rüyalarımda buluyordum. Bana gülümsediği ilk zamanı, o akılda kalan ve kalbimi yerinden oynatan mükemmel gülüşünü, beni ilk öpüşünü ve geri kalan her şeyi hatırlıyordum. Kokusunu, gözlerini, ince ve beyaz parmaklarını... Bütün ayrıntılar böylesine netken onun gerçek olmadığına inanmak çok zordu.

Siyahı Öldürmek (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now