6.Bölüm: Arzu

7.6K 582 42
                                    

Jiletin keskinliği derimin tanıdık şekilde kana bulanmasına neden olurken, içimi çektim. Orada öylece, beyaz bornozumun içinde ıslak halde durmuş, kanın sol kolumdan aşağıya yavaşça süzülmesini izledim. Bu, garip bir şekilde bana uç bir haz vermişti.

Bir süre kendimi izledim, hipnotize olmuş gibi hissediyordum. Yapacak başka şeyim yokmuş gibi, acıyı da umursamadan sadece kolumdan lavaboya akan kırmızı kanı izledim. O sırada içeri üvey annem girdi.

Esra'nın annesi orta yaşlı bir kadındı. Kimseye karşı bu hayatta bir nefretim olmamıştı, ona da olmadı. Babamdan küçüktü, kısa boylu ve şu her ay kuaföre ombre için yüklü miktar paralar bayılan kadınlardandı. Normal güzellikte bir yüzü ve ortalamanın üstünde bir vücudu vardı, ancak tek kusuru sağ ayağındaki aksaklıktı. Yürürken sanki az önce ayağının üstünden araba geçmiş gibi yürüyordu. Onun haricinde her zaman güler yüzlüydü.

Ancak şimdi bana bakan yüzünde, kocaman bir dehşet ifadesi vardı. Kızarmıştı ve hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Şaşkındı; çünkü normalde bir yeri kanarken insanların oturup izlemesi değil, yaraya müdahale etmesi gerekirdi. Ben ise bir şey yapmıyordum.

Ona baktım, kadının yüzündeki ifade aşırı komikti ancak ortam gülmeye müsait değildi; zaten çok gülen biri de değildim. Yavaşça, "Arya?" dedi ismimi korkuyla telaffuz ederken. "İyi misin?" Sonra, sanırım intihar ettiğimi sandı ve yüzüne bir dehşet ifadesi daha oturttu. "Arya, hemen bırak onu."

Ucundan kan damlayan jileti hızla lavaboya attım, Esra'nın annesi bana kağıt havlu uzatırken kendimi tutamayıp gülümsedim. Kadın, "Babana haber vermem gerek." dedi dikkatimi çekmeyi başararak.

Kolunu yakaladım. "Babama bir şey söylemeyeceksin."

Benden korkmuştu, sanırım hem sesimdeki pislik tondan, hem de yüzümde olduğunu hayal ettiğim katil ifadesinden. Yavaşça kolunu çekerken, sakin görünmeye çalışıyordu. "Arya." dedi yavaşça, korkunun tınısını ince ses tonunda hissedebiliyordum. "Lütfen. Babanın bunu bilmesi-"

Elimi kanayan kolumdan çektim ve adımlarla ona yaklaştım. Bir adım geri gitti, ayağı kendinden sonra geliyordu. "Babama söylemeyeceksin." diye tekrarladım tehditkar bir tonda.

Başını salladı. Bir şey demeden arkasını döndü ve merdivenlere yürüdü.

Korkunun beni de yavaş yavaş ele geçirdiğini hissettim, bir yandan da kolumdaki ağrı giderek artmıştı. Bu adrenalin ve heyecanla, Esra'nın annesini yakaladım, kadın benden küçük olduğundan bana karşı koyması çok zordu. Sakat ayağına bastım ve onu, mermer merdivenlerden aşağıya ittim. Dengesini kaybetti ve haykırarak düştü, kafasını sanırım basamakların keskin dönemeçlerinden birine çarpmıştı.

Hayatımda hiç o kadar kan gördüğümü hatırlamıyorum. Üvey annemin zavallı bedeni, merdivenin son iki basamağına gelişigüzel bir şekilde serilmişti; gri taşlardan kanı süzülüyordu. Gözleri açıktı ve merdiven başında durduğum yere sabitlenmişti.

İkinci cinayetimi böyle yapmıştım. En ufak bir pişmanlık belirtisi göstermeden. Bu, beni şu an olduğum bir canavara dönüştürüyordu.

*****

Duman, sarı avizenin aydınlattığı elimdeki bıçağa gelişi güzel bir bakış attıktan sonra, bal rengi gözlerini bana dikti. "Senden beklenecek bir davranış." dedi düz bir sesle. Sesindeki yargılamayı fark ettiğimde ona bu bıçağı saplamak istedim.

"Evime nasıl girdin?"

Duman, beni pek takmamış gibiydi. Yavaş adımlarla durduğu kuytu köşeden çıkıp, yanıma geldi. O her adım attıkça, ona doğru çekiliyordum. Her adımında, biraz daha etki alanına giriyordum. O da sanki bunu biliyormuş gibi, daha da tehditkar bir şekilde bana yaklaşıyordu. O gelmeden, ona has parfümsüz kokusu burnumu gıdıkladı, bu kokuyla daha çok dolmak isterken yanıma geldi ve bıçağa yavaşça elini attı. "Önce şu bıçağı bırak istersen."

Siyahı Öldürmek (TAMAMLANDI.)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu