17.Bölüm: Siyah Gül

3.4K 280 68
                                    

Gözlerimi yavaşça açtığım anda, içimde bir yerlerde duran ve bu anı bekleyen ağrılar ve anılar bir anda üzerime hücum etti. Çok fazla duman soluduğum için ciğerlerim yanıyordu, burnumun üstündeki nefes almamı sağlayan aleti bu yüzden takmış olmalıydılar. Gözlerim yangının etkisiyle sulanmaya devam ediyordu, bulunduğum odaya giren parlak ışık da buna yardım ediyor gibiydi. Kollarımda ince ve uzun sargılar vardı, derimin soyulduğunu az da olsa görebiliyordum. Yavaşça doğrulmaya çalışırken, hücum eden anıların ağırlığıyla geri çöktüm, uzakta kalmış ve beynime bir eziyet gibi gelen bir anı daha süzüldü; yine hastane odasındaydım ve siyah güller vardı. Bu sefer de olacağını ümit ederek soluma baktım, boştu. Hastane odası, en az hislerim kadar boştu.

Doğrulmaya çalıştığım ve hislerimin hafifliği yüzünden şaşkına uğradığım sırada içeri Esra girdi. Yüzünde öylesine bıkkın ve tedirgin bir ifade vardı ki, bu beni korkutmuş ve yatağa hızla geri yaslanmama neden olmuştu. İçeri giren hemşirenin ardında durdu ve sadece bana baktı, yüzündeki sert ifade hayatta olduğumu görmenin de etkisiyle iyice belirginleşmiş ve bir patlama anı bekler gibi köşeye sinmişti.

Hemşire gerekli kontrolleri yaptıktan sonra çıktı ve beni şu an bana sinirle bakan Esra ile baş başa bırakmış oldu. Esra hiçbir şey demedi, benim konuşmamı bekliyordu. Ağzımdaki aleti çıkarmadan, "Özür dilerim." diyebildim.

"Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?" Sonra ağlamaya başladı. Gözyaşları şişkin karnına düşüyordu. O sinirli yüz ifadesi keskin bir dönüş yaşadı ve aniden mutsuzluk kapladı suratını. Şimdi sadece korkmuş ve tedirgindi.

Bir şey diyemiyordum. Ne desem haksız olacaktım çünkü. Kendimi öldürmeye çalışmıştım, bir de bu vardı. Duman'ı hatırladım ve yangın yüzünden adeta zehirlenen ciğerlerim bu kez Duman'ı düşündüğüm için sızladı. Nefes alamaz gibi olduğum anda Esra, "Çok endişelendim." dedi. "Bundan sonra bizimle kalacaksın."

İtiraz etmek istedim, ama tek yaptığım şey ağzımı açar açmaz öksürmek oldu. "Duman..." diyebildim. "Duman nerede?"

Esra kaşlarını çatarak, "Kim?" dedi.

"Duman." dedim ağzımdaki aleti çıkararak. Nefes alışım yavaşladı ve öksürmeye başladım. "Duman'ı görmek istiyorum."

Esra başını salladı. "Duman kim?"

"Beni buraya o getirdi." dedim. Yani öyle olmalıydı. Yangınların arasında yere uzandığım sırada Duman beni bulmuş ve kurtarmıştı. Bu hastanede uyanmadan önce hatırladığım tek şey Duman'ın yüzüydü çünkü. Böyle ölmüş olsam asla itiraz etmezdim çünkü onun yüzü gördüğüm son şey olarak kalırdı.

"Arya." dedi Esra sakin ve korkmuş bir sesle. Gözlerime baktı, ıslanmış ve panik halindeki gözlerime. "Seni kimse getirmedi."

Gözlerim sulandı, bir damla yaş tıpkı Esra'da olduğu gibi yanağımın kenarından süzüldü ve garip bir şekilde beni gıdıkladı. "Duman gitti mi?" Elbette gitmişti. Beni bırakıp yine gitmişti. "Beni o kurtardı."

Esra şimdi bana garip bir şekilde bakıyordu, sanki yalan söylüyormuşum gibi. Aniden elini arka cebine attı ve ufak bir poşetin içine konmuş siyah, kararmış bir telefon çıkardı. "Yangın başladıktan sonra itfaiyeyi sen aramışsın. Sonra kendinden geçmişsin, seni baygın buldular. Neredeyse ölüyordun."

Dudaklarım aralandı, sözcükler tek tek boğazıma dizildi, tutulu kaldım. Dilim hareket etmedi, ıslanmış gözkapaklarım yarıya indi, yüzümdeki bütün kasların çekildiğini hissettim. Esra bir şey diyemeden, iki tane doktor ve bir polis içeri girdi. Ben ise Esra'ya bakıyordum; boş ve ölü gibi. Sözcükler anlamını yitirdi, Esra gözleri dolu şekilde odadan çıktıktan sonra doktorlarla baş başa kaldım.

Siyahı Öldürmek (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now