BÖLÜM 9: Beyaz Işık Dediğin Nedir Ki Gülüm?

2.3K 112 25
                                    

BÖLÜM 9

Onu kimse sevmiyordu, başı yerde elleri ceplerinde. Sonsuza dek. Amin.

Kitap Hırsızı

 Davul? Zurna? KAAN! Ohanzi! Ağzım kocaman açılmış, yanaklarım bu gerginlikten dolayı sızlıyorlardı. Siz de uslu durun be her gün halay çeken bir adet Kaan görmüyoruz ne diye ağrıyorsunuz!

Şoku üstümden atınca hemen telefonumu çıkardım. Kaan’ı videoya çekmeliyim. İleride müstakbel kocama ve çocuklarıma izletecektim. Benim ne malların arasından o Best Model babalarını seçtiğimi anlayıp hallerine 5 vakit şükretmeleri için. Halay çekenlerin yüzünde maske niteliğinde siyah bir tülbent vardı. Yani Kaan muhtemelen oradaydı ama hangisiydi bilemiyorum. Aha orada! Seni hiphopçı ruhlu halaybaşı seni. O ne oğlum? Saçma saçma zıplayıp tüm ritmi kaçırıyordu. Bir ara bütün ekip domino taşları gibi yeri boylamaktan son anda kurtuldu. E halaybaşı Kaan olanın, burnu asfalttan çıkmazmış. Siz kaşınmışsınız.

 Ortalık cümbüşe döndü artan müzik sesiyle. Bütün okulda aşağıya inmişti. Ben de kaydetmeye devam ediyordum. Gülmeme engel olamadım. Gerçekten benim için yapmıştı. Evet gençlik. Her ergen kız gibi bütün olayı gözlemleyip bu ayrıntıyı sadece görebildim. Bazen buzdolabındaki çikolata hariç her şeyin siyah-beyaz görünmesi gibi geliyordu bu mantık bana. Sen halayı geç, davulu zurnayı geç, git de ki “Ah bnm içiğnn .s .s” Neyse ergen bunalımlarımdan çıkıyorum. Videoyu durdurup aşağıya koşarak indim.

Elinde mendil olan Kaan’ın boynuna atladım. Bünye alışık değil Can’dan başka erkeklerle münasebete. Bir anda heyecanım aşırıya kaçıyor ve onların yanlış anlayacağı türden tepkiler veriyorum. Double neyse.
“Kaaann! Affedildin!”diyerek gülüyordum ki gülüşüm boğazımda kalana dek.

“Af buyur?”

Kollarımı yavaşça çektim öksürerek. Yanımızda dikilen diğer mendilli kolumdan tutup beni arka bahçeye sürükledi. Ne neler oluyor? O! Sen! Bu! Biz? Siz? Onlar? Başak’ın mantığına el-fatiha! You know you want me i want ya.  Sordum sarı çiçeğe. Ya ya ya ben en güzel ya ya ya ben en zeki ya ya ya ben en Başak’tım ya. Error 404!

Kaan kendini çimenlerin üstüne sırtüstü bırakıp yüzündeki mendili çıkardı. Derin bir nefes alıp o koyu kahverengi gözlerini bana dikti.  Kaşları çatılmıştı ve gözleri anlayamadığım bir duygu içerisindeydi. Biraz öfkeli biraz da benim ne düşündüğümü çözmeye çalışan delici bakışlar… Buz parçacıklarını üzerime yağıyormuş hissini veren bu yüz ifadesi beni korkutuyordu. Başını gökyüzüne çevirip alaycı bir gülümseme takındı.

“Mutlu musun?”

İşte bu sahalarda görmek istediğimiz Kaan’dı. Her ne kadar alaycı ve züppe de olsa öyle kedinin ciğere, Can’ın karşı cinse, öküzün trene baktığı gibi bakması tüyler ürperticiydi. Bir dakika bir dakika! One minutee! Sarıldığım kişi Kaan değildi ve.. Allahımm kaderin böylesinee yazıklar olsuunn.. Herşey karanlık, nerde insanlık 
Kaan’a kulluk ettirene yazıklar olsun. 

Batsın bu Başaaak bitsin bu rüya 
Ağlatıp da gülene, yazıklar olsun.. 


“Başak müzik zevkin ne kadar değişik!” diyen Kaan ile şarkımı dışımdan söylediğimi anladım. Saçımla oynayarak yanına oturdum. Evet tiki kızlar gibiyim ama elimde değil. Utandığımda ve ya gerildiğimde o el saça gidiyor. Ben o elin..

“Teşekkür ederim.” Bir dakika bu replik Kaan’ın mıydı? İnekler uçmaya kediler de havlamaya ne zaman başladı? Hiç hayra alamet değil. Kıyametin yaklaştığını gösteren işaretlerden biri bu mu acaba?

“Ne?”dedim şaşkınlıkla. Kaan başını bana çevirdi ve gözleri birkaç dakika önceki soğukluğunu yitirmiş daha samimi bakıyordu. Alnına düşen bir tutam saçı parmağının ucuyla kıvırıp arkaya itti. Dudakları kararsızlıkla kıpırdandıktan sonra fısıldar gibi konuştu.

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now