BÖLÜM 2 : Pasta Kadın

6K 236 21
                                    




                                                    BÖLÜM 2 : Pasta Kadın


NOT: Hikayenin TANITIMINI kesinlikle okuyun. Yoksa bi sonraki bölümü anlamazsınız . İlK bölümün başı var orada. Lütfen okuyun. 

“Sakar kız! İsmim Kaan.”

Şaşkınlıkla arkama döndüm. Benimle arası düzelmiş miydi? Ben hayal alemlerinde küçük balonumla uçarken Kaan baloncuğu patlattı ve yere çakıldım.

“Bu ismi unutma! Bunların hesabını vereceksin. Bela Mıknatısı..” 
“Ne?! Bela Mıknatısı mı? Eyy… O zaman sen nesin? Çekilmez kişiliğin beni öldürüyor.”dedim tükürürcesine. Hakikaten kendini ne sanıyordu bu çocuk! Bulunmaz Hint kumaşı ya da tabaktaki son kurabiye falan mı? İstediğin kadar yakışıklı ol öküzsen bir milyon sıfır geridesin demektir. Kendimle verdiğim iç savaş sonrası en doğru şeyi yaptım. Sadece gözlerimi devirdim. O ise yenilgiyi kabullendiğimi sanıp şaha kalktı. Yarım bir gülümsemeyle saçlarını da savurdu. E ölelim biz!


“Ah.. biliyorum çekici olduğumu..”dedi bunlar yetmezmiş gibi. Bu çocuk lafları neresinden anlıyor. Sinirle revirden çıktım. Önüme çıkacak ilk şeyi parçalayacaktım. Saçlarımı yoluyordum. Ah şımarık veled.. Annesi bunu nasıl büyütmüş. Benim şımarık oluşum annemin olmaması. Peki ya sen? Sana ne oluyor amigo?

Koluma aniden giren Can’ı görünce tüm sinirimi ondan çıkardım. “Defol git Can! Senden nefret ediyorum. Beni oyalamasaydın, sınıfa erken gidecektim. Ve o pisliğin yüzüne kapıyı çarpmayacaktım. Beni çıldırtıyorsun!” Sesim koridorda yankılanmıştı. Vayy! İyi para dökmüşler eko mikemmel. Dikkatimi tekrar toplayıp Can’a sağlı sollu tekme atmaya başladım. Ellerim de boş durmuyordu. Saçını çekiyordum. Bu arada sizden baya uzun birini dövmek nedir bilir misiniz? 300 Spartalı’nın yönetmenin gözlerini yaşartacak bir dövüş sahnesi sergilememe rağmen  elini kaldırıp bir kez olsun karşılık vermedi. Ben kafasına son bir kez vururken derin derin nefes alıyordum. Saçları karışmış, gömleğinin yakası kaymış bir biçimde burnundan soluyordu. Küçük kırmızı bir trene benziyordu aslında.
Ağzını tam açmıştı ki  bir anda yüzünü endişe kapladı. 

“Kendini öldürmek mi istiyorsun Başak. Ha? İlacın NEREDE?”diye bağırdı.

“Spor çantamda..”diye derin derin nefes almaya başladım. Yoluna çıkan herkesi iterek merdivenlerden uçarcasına indi. Ellerimi yanaklarıma bastırdım. Yanıyordum sanki. O diyene kadar ne göğüs kafesimin hızlı bir şekilde inip kalktığını fark etmemiştim ne de nefes almakta zorlandığımı. Ben dünyadaki son oksijen molekülüymüşçesine her zerreyi içime çekerken Can hala dönmemişti. Elimi kalbime koydum ve mırıldandım nefes nefese.

Sen bana ne yaptın Ukala Prens?


******

Başak mıdır nedir? Benim sakin hayatımı mahvediyor. Burnuma ve dudağımı yaptığı pansumanla biraz yumuşamıştım. Hatta bir an gözlerim o muhteşem güzellikteki yüzünü incelememe sebep bile oldu. Ama o yine içindeki cadıyı çıkardı. Çekilmez olduğumu söyledi ama beni alakadar etmiyor. Uzandığım revir yatağından gülerek kalktım. Kendime yeni bir oyuncak bulmuş olmanın verdiği mutlulukla ıslık çalarak revirden çıktım.

Şu Başak değil mi? Ona ne oluyor? Koridordaki sandalyelerden birine oturmuş ve hızlı hızlı nefes alıp veriyor. Ağlıyor mu yoksa? Bu kadar ileri gitmediğimi düşünüyordum. Ona doğru iki adım atmıştım ki Can bir anda ortaya çıktı. Başak’ı omuzlarından tutup kendisine bakması için sarstı. Başak başını kaldırdığında çaresiz ve kötü gözüküyordu. Yüzü kızarmıştı ve öksürüyordu. Can’ın eline tutuşturduğu şey neydi öyle?  İlaç mıydı? Astım ilacı mı? İlacı içine çektikten sonra daha iyi gözüküyordu. Nefes alışverişleri düzeldiğinde Can’a sarıldı. Can da hemen kollarını Başak’ın beline doladı ve iyice kendine çekti. Onları ne kadar süre dikizledim bilmiyorum. Zilin çalması ile Can sevgilisinin kalkmasına yardım edip koluna yaslanmasını sağladı. Ben de arkamı dönüp sınıfa doğru adımlarımı hızlandırdım.

Sevgilisi geldiyse bana gerek yok demektir…


*****


Can astım ilacımı getirmişti. Küçüklükten beri astımım vardı ve aşırı derecede sinirlenir ya da mutlu olursam astımım artıyordu. Geçirdiğim küçük çaplı krizden sonra sıramda uyuyakalmıştım. Rüyalar Ülkesi’nde  uyurken -rüyamda bile mecalim yok- gaipten şöyle derin mi derinlerden bir ses duydum. Biri bana mı seslendi?

“İki uykucu birbirini bulmuş. Ah ne hoş(!).”

Esneyerek başımı sıradan kaldırdım. Tiz sesin sahibi bana bakıyordu. Hoca 20’lerinde çiçeği burnunda- o nasıl bir deyimdir ya- ‘ben öğretmen oldum adam olacanız önümde eğilin’ tipinde klasik yeni mezunlardan biriydi. Tam da başımın üstünde duruyordu. Gözlerimi kırpıştırdım. İkinci uykucu kim peki? Sıra arkadaşım Kaan oluyor demek..

Öyle masum uyuyordu ki bir an tanıdığım o sinir bozucu çocuk yerine uyuyan prens olduğunu düşünmüştüm. Yavaşça gözlerini açtı. Gülümseyerek başını kaldırdı ve gerinerek doğruldu. Evet hepsini bu sırayla yaptı. Aktarma da yanlışlık olmasın. Ben de transtan çıkıp öğretmene döndüm.

“Matematik dersinde uyumak ha? Kalk ve şu soruyu çöz yeni kız.”dedi çatlak kadın. Gel döv yani ne diyeyim. Dersin sıkıcıysa ne yapalım? Ateş yakıp ‘Bence Okulu Bırakmalıyız Hem De Bu Sene’ ya da ‘Tam Dört Yıl Olmuş Dün. Ben YGS Konularını Unutalı’yı mı söyleyelim? Bu ders anca böyle çekilebilir. Gelmişine geçmişine rahmet dileyerek titreyen bacaklarımla tahtaya çıktım. Hala uykum vardı.

“Bu soru mu?”dedim olduğum yerde sallanırken. Hocanın

“Ne oldu zor mu geldi?”diyen öğretmenin alaycı bakışlarına aynı tonla cevap verdim.

“Hayır fazla kolay..”

Tüm tahtayı işlemlerle doldurarak cevaba ulaşmam 3 saniyemi aldı.Ve hayır sadece filmlerde olmuyor arkadaşlar. Yani o kısa süre zarfından annem beni pekmezle tahinle beslemiş olmalı ki zeka fışkıracak şüheda gibi. Kaan’ın şaşkın bakışlarıyla daha bir mutlu olmuştum. Kadın eline kadehini alıp kötü kadın kahkası ile yemek salonunu titretti. Arkasında çakan şimşekler ile çiseleyen yağmur…tamam abartmıyorum sadece içimden güldüm. “İçi Seni Dışı Beni Yakar” adlı gülüş  senfonim bitince dışarıdaki ifadesiz yüzümle hocaya cevap verdim.

“Doğru mu?”
“Hayır yanlış. Kaan kalk ve düzelt.”dedi hoca. Ne?! Yanlış mı? Kötü kadının üzerine şimşek düştü. Mahvolan saçları ve donup kalan gülüşü ile tarihe adını yazdırdı.  Kaan tahtaya kalktı ve tüm 3’lerimi bir daha yazdı. Ne? Anlamamış Doğan görünümlü Şahin bakışlarıma gözlerini devirerek cevap verdi.

“8’lerin hepsi 3 olacak.”

“Onlar benim 3’üm. Yazışım öyle.”dedim rahatlamış olmanın verdiği hisle kelimeleri yuvarlayarak  ve bir 3 daha çizdim. Hoca bozulmuş bir ifadeyle tahtaya geçti. Ben de muhteşem sıramda uyumaya. 

SAPLANTI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now