"Hiç olur mu öyle şey? Şaka yapıyordum canım." dedim masumca.

Sırıttı ve aramızdaki mesafeyi kapatıp dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Kan yanaklarıma toplanırken gülümseyip başımı fotoğraf albümüne döndürdüm ve sayfaları çevirdim. Çevirdikçe fotoğraflardaki Jungkook da küçülüyordu. En son sayfada, 7 veya yaşlarında bir çocuk vardı. Gözlerinden Jungkook olduğunu anlamak çok zor değildi.

"Bu tişört.." Jungkook eliyle, fotoğrafta giymiş olduğu krem renkli, yıpranmış tişörtü işaret etti. "Eğer bu tişört olmasaydı adımın ne olduğunu bile bilmeyecektim."

"Bu, Jin oppanın seni bulduğu gün üstünde olan tişört değil mi?"

Başını salladı.

"Yani... 8 yaşından öncesine ait hiç fotoğraf yok. Oysa bebeklik fotoğraflarına bakmak isterdim. Düşünsene yani, senin bebek olduğun-"

Kaşlarını kaldırmış bir şekilde bana baktığı için susmak zorunda kalmıştım. "Tüm derdin bu mu yani?" dedi alayla.

"Ne var? Merak ediyorum."

Gülüp albümü kapattı ve bana döndü. "Sen benimkini göremezsin ama, ben senin bebeklik fotoğrafını gördüm."

Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. "Ne? Nasıl? Ben bile kendi bebeklik fotoğrafımı görmedim."

"Annenin evine gittiğimde görmüştüm. Fotoğrafta yeşil bir battaniyenin içinde duruyordun. Ama gözlerin masmaviydi. Şimdiyse griye benziyor." dedi saçımı kulağımın arkasına iterek.

"Annem... Onca kargaşanın arasında onu tamamen unuttum." dedim yere bakarak.

"Onunla görüşmelisin."

"Bilemiyorum. Bunca yıldan sonra pek istekli değilim."

"Alyssa," elini çeneme koyup başımı kaldırarak ona bakmamı sağladı. "Annen seni çok seviyor. Bunca yıl yanına yaklaşamamasının sebebini sen de biliyorsun. Tüm bu zaman boyunca tek amacı seni korumaktı. Eminim seni çok özlemiştir."

Başımı salladım. "Haklısın. Onunla görüşmeliyim."

Gülümseyip alnımı öptü. "Hiç olmazsa birimiz anne şefkatine kavuşmalı."

"Jungkook." kollarımı sıkıca boynuna doladım.

"Hm?"

"Bunu söylediğim için bana kızabilirsin ama, ben bir gün ailene kavuşacağına inanıyorum."

Derin bir nefes aldı. "Umarım dediğin gibi olur, Ally."

'Umarım' derken bile ses tonu umutsuzdu, bu yüzden üzülüyordum.

"Hiç olmadı kendi ailemizi kurarız fena mı?" dedim onu keyiflendirmeye çalışarak.

Koltuğa yaslanırken gülümsedi. "Bu bir evlenme teklifi miydi?"

Güldüm. "Nasıl istiyorsan öyle düşünebilirsin."

"Yani bir cevap mı vermem gerekiyor?"

"Hmhm."

Elini yanağıma koyup bu kez uzunca öptü dudaklarımı. Geri çekildiğinde gülümseyip başımı göğsüne yasladım. "Bunu evet olarak kabul ediyorum."

Güldü ve ellerini saçlarımda gezdirdi. Bundan daha huzurlu olamazdım sanırım.



~•~


"Ah tanrım..." Jasmin unni bir kez daha bebek arabasından kaçan Yumin'i yerine koyup kemerini bağladı. "Akıl bende ki ikinizle alışverişe çıktım! Rahat durun biraz!"

Yarım saattir alışveriş merkezinde resmen kovalamaca oynuyorduk. Jimin ve Yumin sıkıldıkları için sürekli bebek arabasından kaçıp bir yerlere fırlıyorlardı.

"Artık eve mi dönsek?" dedim bıkkınlıkla. "Bir dahaki sefere onları birine bırakırız."

"Olmaz, o istediğim ayakkabıları bulana kadar hiçbir yere gitmiyorum." Jasmin unni ikizlere özel yapılmış bebek arabasının tutacağından tutup ilerlemeye devam edince ben de elimdeki karton poşetlerle peşinden gittim.

"Keşke Aeda bir an önce iyileşse, bu küçük canavarların dilinden en iyi o anlıyor. Hyunji de eğitimde, evde çocuk bakabilecek kimse kalmadı." dedi unni oflayarak.

"Bir bakıcı tutabilirsin."

"Çocuklarımı bir yabancıya emanet edemem. Daha geçen gün haberlerde bir bakıcı sinir krizi geçirip çocuğu boğarak öldürmüş, görmedin mi?"

Güldüm. "Tam olarak bir anne gibi konuşuyorsun şu an."

Mağaza vitrinlerine bakarak ilerlerken gülümsedi. "Ben annelik duygusunu, Jimin ve Yumin'den önce Jungkook ve Aeda sayesinde benimsemiştim. İkisi de çocuğum gibiydi. Onları ayrı yerlerde büyüttük ama görüyorsun ya, tanıştıklarından beri ikiz kardeş gibiler. Bir sorun olduğunda hemen imdada yetişiyorlar, birbirleri için endişeleniyorlar. Sanki Jimin ve Yumin'den önce onlar doğmuş gibi."

"Yani dördüzlerim var diyorsun öyle mi?" dedim gülerek.

Güldü. "Sanırım öyle. Aish, birden bire kendimi yaşlı hissettim."

"Dalga mı geçiyorsun? Yoldan geçenler seni sürekli bebeklerin annesi değil de ablası sanıyorlar."

"Ah evet, bunu biliyo- Hey! Bak bunlar aradığım ayakkabılara benziyor!"

Hızla ayakkabı mağzasına yönelirken gülerek onu takip ettim.

Jasmin unni bebek arabasını kenara çekip, raflardaki ayakkabıları inceleyemeye başladı. Jimin ve Yumin o kadar sıkılmış görünüyorlardı ki artık birbirlerine vurmayı bile bırakmışlardı.

"...Söylenilenlere göre ISD örgütü bu yıl tam 300'den fazla suçluyu dize getirdi. Daegu kasabası başta olmak üzere Kore'nin birçok kesiminde suç oranları gittikçe azalırken, başbakan açıklama yaptı..."

Duyduğum sesle başımı çevirip duvara monte edilmiş orta boy televizyon ekranından haberi izlemeye başladım.

"...çok fazla araştırma yaptım ve düşündüm ki, bu insanlar haklı. Onların masumlara ve hatasızlara bir zararı yok, tek yaptıkları kötülükle savaşmak. Öldürdükleri kişiler genelde hep ırz düşmanı, paragöz ve haysiyetsiz suçlulardan ibaret. Bu durumda bizler, onlara yardım etmek yerine engel olursak büyük bir hata yapmış oluruz. Bundan böyle polislerimiz ISD'nin peşinde olmayacak ve onları ifşa etmeye çalışmayacak..."

Bu güzel bir haberdi. En azından artık polise yakalanma tehlikesi ortadan kalkmıştı.

Mağazadaki işimiz bittikten sonra alışveriş merkezinden çıktık. Yumin ve Jimin çok sıkıldıkları için onları bebek arabasından indirip ellerinden tutmuştum, Jasmin unni de poşetleri bebek arabasına koyup sürmeye başlamıştı.

Oldukça kalabalık olan caddenin ortasında yürürken, elimden fırlayan elle başımı hızla Yumin'e çevirdim. Pamuk şeker satan amcayı görmüş, hevesli bir şekilde ona doğru koşturmaya başlamıştı. Jasmin unni arkasından adını seslendiği sırada birden bire Yumin'in ayağı kaldırım taşına takılmış ve yere düşmüştü.

"Yumin!" Jimin'in elini bırakıp hızla Yumin'e doğru koştum. Dizini kanattığı için ağlıyordu. Onu kucağıma alıp çantamdan bir mendil çıkardım ve dizine bastırdım.

Bu sırada Jasmin unni de arabayı sürerek bize doğru geliyordu. "N'oldu? Yaralandı mı?" dedi endişeli bir yüz ifsdesiyle.

"Merak etme sadece dizini incitti." Yumin'i sakinleştirmeye çalışarak kucağıma aldım.

"Jimin?" Jasmin unni kaşlarını çatarak etrafa bakındı. "Jimin nerede?!"

Gözlerim korkuyla etrafı turladı fakat onca kalabalığın arasında, Jimin'i hiçbir yerde görememek içimdeki korkuyu daha da büyüttü.

"Jimin!" unni bu kez bağırarak etrafta dolanmaya, en yakındaki mağaza ve dükkanları kontrol etmeye başladı.

Fakat yoktu.

Jimin, kaybolmuştu.

• Bᴀᴅ Bᴜɴɴʏ Π Jᴇᴏɴ Jᴜɴɢᴋᴏᴏᴋ •  Where stories live. Discover now