21. Bölüm : "Ensar ve Lina"

2.4K 196 33
                                    

"Devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?"

Gaşiye Suresi, 17-20 Ayetleri


Aylar sonra

Nice nimetten bir nimetti zaman.

İlaçtı yaralara, acılara; durmadan kanayan.

Usul usul acısa da yaralar, o acıya da alışıyordu insan.

Ve şükrediyordu Rabbine; zamanı ve herşeyi yaratan.

Geçmeyecek gibi hissedilenler geçiyor, en acılı günde en mutlu günde ardında kalıyordu.

Anılar birer kadraj olarak kalıyor yalnızca insan da, bu dünya da o anlara geri dönüş asla olmuyor.

Herşeyi izleyeceği günde dönecek yalnızca bir nevi, o zaman da 'keşke dönmeseydim' diyecek.

Keşkelerin kar etmediği gün geldiğinde, herkes sırt çevirecek; dünyada ölüp bittiğine. Taptığına, inandığına... Tapılan, inanılan, sevilende aynı şekilde sırt çevirecek.

Eyvah denecek o gün, dünya kadar eyvah.

Tüm dünya kadar altın olsa dahi, fidye kabul edilmeyecek. Daha fazlası ve daha azı da.

Kafir ebedi cehennemine, Mümin ebedi cennetine uğurlanacak.

Sonra; ne dünyanın, ne zamanın, ne başka birşeyin değeri olmayacak.

Ebedi bir azap ve ebedi bir nimet.

Cenneti tahayyül edemiyordu Erva. Bakarken uçsuz bucaksız denize, bakarken göğe, ağaçlara, dağlara... Yok olacak bir dünya böyle ise, cenneti tahayyül edemiyor.

Ve cehennemi de. Bunca tecavüz, zulüm, savaşın karşılığındaki gazabı, dünya ateşine dakika dayanamayan insanın, kat kat şiddetli bir ateş karşısında çekeceği acıyı ve acıdan da olsa ölmemesini tahayyül edemiyor.

Birini düşününce, iliklerine kadar ferahlıyor ve rahatlıyor.

Birini düşününce de, iliklerine kadar buz kesiyor ve titriyor korkudan.

Beni, eşimi, çocuklarımı, tüm yakınlarımı ve tüm Müslümanları koru gazabından Rabbim diye dua ediyor böyle anlarda.

İliklerine işliyor bu dua, buz kesen yerlerini ısıtıyor.

Çünkü biliyor; O, duaları işitendir.

"Erva, seni bekliyoruz hadi!"

Son zamanlarda olduğu gibi dalmıştı. Hazırlanıyordu oysaki dışarı çıkmak için. Ev bakacaklardı. İki katı boş olan bir apartman. Biri kendileri, diğeri Yıldız ailesi için. Yani Yasir'in ailesi.

Şuan oturdukları apartmanda boş daire yoktu. Bu yüzden çıkma mecburiyetindelerdi.

Mahkemenin sonuçlanmasına çok kalmamıştı. Ve bir an önce çözülmeliydi ev işi inşallah.

"Hazırım, geliyorum!"

Sesi kapıya ulaşana kadar kendi de gelmişti ama maksat cevapsız bırakmamaktı. Sevmiyordu çünkü kendi, cevapsız bırakılmayı. Çok saçmada olsa; sorularına cevap bulmalıydı. Sormuşsa yani muhatabına, cevap almalıydı.

Dernekten emlak işiyle uğraşan Süleyman Bey, Ahmet'in de samimi arkadaşlarından, yardımcı oluyordu onlara.

İstedikleri fiyat, büyüklük ve iki dairesi boş olarak çok fazla seçenekleri de yoktu. Olan birkaçına baktılar ve bir tanesine karar verdiler hep birlikte. En çokta, Yasir'in beğenmesini önemsemişlerdi. Ayrılık vakti yaklaştıkça, daha da hassaslaşmışlardı ona karşı. Hem seveceği bir yerde yaşarsa, belki daha kolay olurdu.

İMTİHANWhere stories live. Discover now